AL MÜSLÜMANLARI, VUR İSRAİLOĞULLARINA

  • imsa

Kuran-ı kerimde kendisinden en çok bahsedilen kavimlerin başında İsrailoğulları gelmektedir. İsrail oğullarını diğer kavimlerden ayıran en büyük özelliklerinden biri kendilerine Allah’ın emirlerini iletmeye gelen peygamberlere eziyetler ve işkenceler yapmalarıdır. Eziyet yapmakla kalmayıpKendilerinin cennete girmeleri için Allah tarafından gönderilen bazı peygamberleri de (Hz Zekeriya ve Hz Yahya ) öldürmüşlerdir.

İsrailoğulları düzeltme adına en çok mücadele eden peygamberlerin başında Hz Musa (as) gelir. Hz Musa diğer İsrailoğulları’na gönderilen peygamberler gibi mücadelesini sadece inanmayanlara karşı yapmamıştır. Hz Musa Firavun ve avenesinden daha çok kendi kavminin içindeki inandığını söyleyen insanları inandıklarını söyledikleri ilkeler doğrultusunda yaşaması için mücadele etmiştir.

Medyen’den ayrıldıktan sonra yolunu kaybeden Hz Musa’ya Tur dağında Allah tarafından peygamberlik vazifesi verilir (Taha/13). Ölüm korkusundan kaçtığı şehre bu sefer firavun ve halkını dine davet ve İsrail oğullarını esaretten kurtarmak için gönderilir (Taha/24). Firavun ve halkını İslam’adavet eder ve bana tabi olun der. Yâda İsrailoğulları’nın kendisi ile gönderilmesini ister. Bu isteklersonucunda iman etmemeyi seçen Firavun, zulmünü arttırır. İsrailoğulları üzerindeki baskısını arttırması üzerine "Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, derler" (7/129).

Böylelikle peygambere baş kaldırmanın ilk adımını atmış olurlar. Bu söz üzerine Hz Musa «Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar» (7/129) dedi. Akabinde İsrailoğulları biz bu haldeyken nasıl olacak diye homurdanmaya devam ettiler. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ "Halkınız için Mısır'da evler hazırlayın. Evlerinizi tapınak yapın ve namazı gözetin. İnananları müjdeleyin" (10/80) diye vahyeder. Bu emir üzerine, İsrail oğulları içten içe: senin bizi kurtarmak için sunduğun bumu diye huzursuzluklarını devam ettirmeye devam ederler.

Peygambere güvensizlikleri Mısırdan gece çıktıktan sonra firavun ordusunun onlara deniz kıyısında yetiştiği zamanda tekrar gün yüzüne çıkar. Önde kızıl deniz arkada firavunun ordusu arasında sıkışan İsrailoğulları bu seferde: hani bizi kurtaracaktın? İşte yakalandık dediler(26/61). Allah-u Teâlâ’nın yardımı ile denizden sağ salim geçen İsrailoğulları yaşadıkları mucizenin sıcaklığı hafızalarında hala mevcut iken, bu seferde Hz Musa’dan rastladıkları bir beldede halkın taptıkları putlar için “Ey Musa! Onların kendilerine ait ilâhları (putları) olduğu gibi sen de bize ait bir ilâh yapsana” dediler. Musa şöyle dedi: “Şüphesiz siz cahillik eden bir kavimsiniz(7/138).”

Bazı Müslümanlar gibi kredilerinin Allah katında sınırsız olduğu zannı ile şımaran İsrailoğulları pervasızlıklarda sınır tanımamaya devam ederler. Çöl ortamında zahmetsiz olarak kendilerine sunulan nimetleri ellerinin tersi ile iterek “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” derler. Hz Musa, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” der. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı(2/61). 

İsrailoğulları’nın cennete girmesi için çabaladıkça onların cenneti Dünyaya değiştirme istekleri karşısında Hz Musa’nın düştüğü haleti ruhiye’nin aynısının peygamber efendimiz tarafından da yaşanıldığını şu hadisi şerifte müşahede ediyoruz: “Benimle sizin misaliniz, ateş yakan bir adamın misali gibidir ki, hemen cırcır böcekleriyle kelebekler (pervaneler) ateşin içine düşmeye başlarlar. Ateş yakan adam bunları kovar. Ben de ateşten korumak için sizin bel bağınızdan tutuyorum; ne var ki siz elimden(Allahın kitabını, peygamberin sünnetini öğrenmekten) kaçıyorsunuz” (Müslim, No: 2285).