ALLAHIN KANUNLARINA RAĞMEN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ BULDUĞUNA İNANILAN İNSAN: LOKMAN HEKİM-3

  • SUR YAPIIIIIII

Bundan önceki yazımızda Lokman hekim ve ölümsüzlüğü bulma hikâyesine yaratılanlar ekseninde değinmiştik. Bu hafta ise altı çizgili satırlar üzerinden konumuza yaratan ve gökler âlemi varlığı ekseninde devam edeceğiz. Geçen bölümde lokman hekimin ölümsüzlük arayışına üzülen bir otun seslenmesinde kalmıştık. Ot dile gelip ölümsüzlük otu benim dedikten sonra gelişen olaylar hikâyede şöyle anlatılır.

   Bu arada Tanrı, Cebrail’e: “Yetiş Cebrail, Lokman ölümsüzlüğe çare bulursa bu insanların hâli ne olur?” demiş.

   Bunun üzerine Cebrail, pir-i fani kılığında Misis Havraniye tarafına gelmiş. Misis Köprüsü’nün üstünde Lokman Hekimle karşılaşmış. Cebrail“Selamün aleyküm.” dedikten sonra. Lokman’ın elindeki kitaba bakmak istemiş. Kitabı alıp coşkuyla akan Ceyhan Nehri‘ne atmış. Kitabın ardından Lokman da suya atlamış; ama bulamamış. Yaz gelip sular çekilince, ırmak boyunda aramaya devam etmiş. Sonunda kitabın sadece bir yaprağını, arpa tarlasında bulmuş. Bugünkü tıp biliminin, o günkü yapraktan geliştiğine inanılır. Yörede hâlâ, efsanenin izlerine rastlanılmaktadır. Kitabın bulunduğu arpa tarlasının toprağı kutsal sayılır.

   Hikâyede anlatılan bu kısmı canlandırarak anlatmaya çalışalım. Hikâyede Lokman hekime gelene kadar Allahın ilk insanın yaratılışından itibaren geçerli ve Allahın değişmez dediği her canlı ölümü tadacaktır buyrulduğu kanunu bir anda bir ot ve Lokman hekim tarafından yalan olduğunun vurgulanmasının yanında hikâyede çok aciz ve çaresiz bir Allah profili çiziliyor. Lokman hekimin ölüme çare bulmasını seyretmekle kalmasının yanında önlemek içinde Cebrail’den yardım istediğine şahit oluyoruz.

   Bunlar yetmemiş gibi “Yetiş Cebrail, Lokman ölümsüzlüğe çare bulursa bu insanların hâli ne olur?”  sözü ile aynı zamanda kendi ağzından Allahın yalancığı da teyit edilmiş oluyor. Hikâyeye göre Allah var olan bir kanun hakkında yıllardır insanlığa yalan söylemiş olduğu anlatılıyor. Bu vesile ile HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTIR diyen kurana da bu sebeple yalan ve yalancılıktan nasibini de almış oluyor.

   Allah resulüne heybetli haliyle görünen ve tüm yaratılanların en görkemlilerinden biri olan Cebrail Lokman hekimden korktuğundan veya çekindiğinden olsa gerek köprüde aciz bir pir-i fani kılığında  görünüyor. Daha sonra rica minnet ile elinden kitabı alıp suya atıyor. Allah’ı yalancı yapmak yetmemiş ki Cebraili’de yalancı yapmaktan geri kalmamışlar. Cebrail kitabı bakmak için alıyor lakin geri vereceğine nehre atıyor. Yani kitabı almak için yalan söylemekten başka elinden bir şey gelmeyen Cebrail, Lokman hekimden kitabı ancak yalan söyleyerek veya kandırarak almış oluyor.

   Kitabı suya atılan Lokman hekim ise kitabın peşinden nehrin coşkun sularına kendini atıyor. Çünkü ölümsüzlüğün tarifi o kitapta yazılı. Akıllı bir adam çıkıpta yav kitap için niye suya atlıyor ki veya Cebrail kitabı niye suya atıyor ki diye sormuyor. Kitaba ölümsüzlüğün çaresini lokman hekim yazmadı mı? Hadi Cebrail bunu çözemedi ve kitabı suya atmakla meselenin hallolduğunu düşündü. Peki, lokman hekimi niye suya atlattılar anlamadım. Ölümsüzlüğe çare kitabını kendi yazdığına göre yeniden tekrar yazamaz mıydı?

   Velhasıl kelam neresinden bakarsanız bakın bu hikâye yunan mitolojisinden esinlenerek İslami unsurlar kullanılmış şirk unsurlarıyla dolu bir hikâyedir. İnsanları Allah(cc) ve din ile karşı karşıya getirmeyi amaçlayan bu ve buna benzer hikâyelerin görevlerini yaptıklarından hiç şüphe yok. Asıl soru şu: Müslümanların Allahtan dinden soğumasında en büyük suç bu hikâyeyi uyduranlarda mı, Yoksa kürsülerde, neşriyatlarda ballandıra ballandıra dile getirenlerde mi?

   Şirk dolu bu tür hikâyeleri gerek anlatanlar gerekse itibar edenler;  Siz ne biçim bir yaratıcıya inanıyorsunuz bilmem. Lakin benim inandığım Allah(cc) sizin hikâyede anlattığınız tüm iftiralardan münezzehtir.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.