Antalya Büyükşehir Belediyesi'nde, 13 Kasım 2029 Cuma günü saat 17:00de başlayan ve Türkiye Belediyecilik Tarihinde eşi benzeri görülmemiş olaylar silsilesini ibretle ve şaşkınlıkla izliyoruz.
13 Kasım 2020 tarihli ve 86941 sayılı vekalet konulu resmi elektronik imzalı yazı ile başkan vekilliği görevinin 13.11.2020- 23.11.2020 tarihleri arasında belediye meclis üyesi Oktay BAŞARAN tarafından, 23.11.2020 tarihinden Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Muhittin Böcekin görevine döneceği tarihe kadar Meclis Üyesi Büşra DİRGEN ÖZDEMİR tarafından yürütüleceği,Büyükşehir Meclis Üyesi Mehmet HACIARİFOĞLUnun görevinin sonlandırıldığı ilan edilmiştir.
Sonrasında, Büyükşehir Meclis Üyesi Mehmet HACIARİFOĞLU,sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada "Kendisinin göreve devam ettiğini ve Muhittin BÖCEK imzalı yazının sahte olduğunu, konu ile ilgili gerekli hukuki ve idari işlemleri başlatacağını" duyurdu.
Bunun üzerine bazı internet sitelerinde Genel Sekreter Sn.Cansel ÇEVİKKOL'a izafe edilen açıklamada "Söz konusu vekil değiştirme evrakının bizzat Başkan Sn. BÖCEK tarafından E- imza ile yine onun bilgisi dahilinde yayımlandığı, belgenin sahte olmadığı" bilgisi paylaşıldı.
Akabinde, Meclis Üyesi Büşra DİRGEN ÖZDEMİR, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamayla tartışmalara katıldı. Bu açıklamada özetle "Başkan Böcek'in asil sıfatıyla böyle bir tasarrufta bulunabileceğini,yetkisini kullanarak bir inisiyatif kullandığını, kendisinin vekil sıfatına ehil olduğunu, 23.11.2020de kendisinin koltuğa oturacağını" içeren ifadelerle, yaşanan tartışmaya farklı bir derinlik kazandırdı.
Kendisinin hala Büyükşehir Belediye Başkanvekili olduğunu iddia eden Mehmet HACIARİFOĞLU, Antalya Valiliğine muhtemelen 14 Kasım Cumartesi günü yaşanan ihtilaf ile ilgili görüş sormuş olacak ki, Antalya Valiliğinin de konuyu İçişleri Bakanlığına sorması ile aynı günün akşamında İçişleri Bakanlığının Antalya Valiliğine yazdığı bir yazı düştü bu kez internet sitelerine. Bu görüş yazısında özetle; "Büyükşehir Belediye Başkanı Sn.Muhittin BÖCEKin hastalık izninde olduğu ve izinli olduğu dönemde idari işlem tesis etmesinin ve evrak imzalamasının hukuken mümkün olmadığı" belirtilmiştir.
Bu görüş yazsının internete düşmesinden sonra tartışmalar yine devam etti. Bu defa Sn.Büşra DİRGEN ÖZDEMİR yine sosyal medyadan bir paylaşımda bulunarak satır aralarında avukat kimliğinden bahisle "Bakanlık görüşünün başka bir hukuki tartışma konusu olduğunu, bu görüşün kararını değiştirmediği" gibi hususlara değinmiştir.
Buraya kadarki karşılıklı açıklamalar silsilesi bile herkesin başını döndürmeye yetti ama dahası var. CHP İl Yönetiminin toplantısı,Sn.Hacıarifoğlu'nun 15 Kasım Pazar günkü hastene ziyareti vs. kronoloji uzayıp gidiyor.
Pazar günkü malum hastane ziyareti sonrası Sn.Hacıarifoğlu'nun oğul Gökhan BÖCEK ile verdiği hastane önü fotoğrafıyla işlerin şimdilik bir ölçüde hafiflediğini görüyoruz. 16 Kasım Pazartesi günkü duruma bakılırsa, 13 Kasım'dan itibaren gündemi gereksiz meşgul eden bu sevimsiz ama ibretlik tartışmaya sünger çekilmiş gibi. En azından böyle anlaşılıyor.
Mademki şehrimiz eşi benzeri görülmemiş seviyesiz bir tartışmaya sahne oldu. Şimdi meselenin ilerleyen gündemi yine işgal etmemesi için bazı soruların vakti gelmiş demektir.
1. Söz konusu vekil değiştirme belgesi, Sn.Hacıarifoğlu'nun iddia ettiği gibi SAHTE MİDİR? Sahteyse sorumlular hakkında ABB tarafından ve/veya Sn.Hacıarifoğlu tarafından açıklamasında ifade ettiği gibi idari soruşturmaya ve/veya herhangi bir suç duyurusuna konu edilmiş midir?
2. Söz konusu evrak sahte değilse, Sn.Muhittin BÖCEK'in bilgisi dahilinde imzalanmışsa, İçişleri Bakanlığı görüşü doğrultusunda yetkisiz olarak tesis edilen idari işlemin iptali hakkında Sn. Hacıarifoğlu ve ABB Yönetimi tarafından idari yargıya başvurulmuş mudur?
Bu iki sorunun cevabı hayati önem taşımaktadır. Zira şuan ABB yetkili başkan vekilinin kim olduğu hususu hiç kimse tarafından net olarak bilinmemektedir. Bu kafa karışıklığını çözmek ABB İdaresinin en önemli görevidir.
Şöyle ki;
Sn.Muhittin BÖCEK'in imzaladığı belge sahteyse bununla ilgili sorumlu kişi ve kişilerin sorumluluğuna gidilmemesi konusu suç olan bir hareketin takipsiz bırakılması anlamına gelir ki, bu vahim bir hata olmanın ötesinde "meydanı boş bulanın istediği gibi at koşturmasına" kapı aralayan bir anlam taşır. Bu da yaşanan süreçte Antalya Büyükşehir Belediyesi gibi bir devlet kuruma en büyük zarar olarak geri döner.
Yok eğer belge sahte değilse, bu durumda da söz konusu idari işlem; İdare Hukuku açısından her ne kadar yetki yönüyle sakat olsa da hukuken geçerlidir. Bunun iptali de ancak idare mahkemesinde açılacak YÜRÜTMEYİ DURDURMA TALEPLİ bir İPTAL DAVASI ile mümkündür. İçişleri Bakanlığı görüşü, her ne kadar hukuken doğru olsa da ismi üstünde bir görüştür. Mesele derhal idare mahkemesine intikal ettirilmeli ve en hızlı şekilde Yürütmeyi Durdurma Kararı alınmalıdır. Aksi takdirde 23 Kasım'a kadar Başkanvekilliği Sn.Oktay BAŞARAN'dadır.
Mesele önemli ve hayatidir. Bu hukuki düğümün hukuki yollarla çözüldüğüne ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır. O halde anlaşılıyor ki bu düğüm maalesef henüz çözülememiştir.
17 Kasım 2020 günü (Bugün) yapılacak Belediye Meclisi Toplantısına kim başkanlık yapılacaktır?
Bu nokta da önemli bir uyarıyı daha yapmak gerekmektedir. Bugünkü Belediye Meclisimiz, ABB'nin ve 19 İlçe Belediyemizin 2021 Bütçesini görüşüp karara başlayacaktır. Yetkisi hukuken tartışmalı bir Başkan Vekili tarafından yönetilecek meclis, kararları bakımından da hukuken tartışılır duruma düşecek, muhtemelen şehrimiz bir süre de bunun meydana getirdiği kaosla ve yine muhtemelen enerjisini boşa harcayacak, gereksiz yere vakit kaybedecektir.
Devlet yönetimi ciddiyet gerektirir. Şehir hizmet beklerken,hayata tutunmaya çalışan ABB Başkanımıza en büyük desteğimiz, el birliğiyle şehre onun yokluğunu hissettirmemek olacaktır. Görüyoruz ki; bu sorumluluğu öncelikle taşıması gereken Büyükşehir'in CHP'li Meclis Üyeleri ile ABB Bürokratları, bunları bir kenara bırakmış koltuk kavgalarıyla birbirine düşmüştür. Ortada yaşanan, kelimenin tam anlamıyla bir dram komedisidir. Bu kısır çekişmeler CHP'nin genlerinde vardır. Bunu biliyoruz ama bu görüntü,Türkiye'nin beşinci büyük kenti ve dünya şehri Antalya'ya hiç mi hiç yakışmamaktadır.
Umarız, dileriz ve isteriz ki, sağduyu galip gelir ve Antalya'nın içine düştüğü en hafif ifadeyle ayıplı bu durum hukuki bir zeminde çözüme kavuşur.
Bir de CHP ve ABB Yönetimi "Biz bu işleri aramızda konuştuk, anlaştık" tarzı anlayışları bir kenara bırakır, işi devlet yönetiminin gerektirdiği ciddiyetle hukuki bir zeminde ele alır ve çözüme kavuşturur.
Koltukta kimin oturduğu değil, şehrin saçma sapan koltuk kavgalarıyla zaman kaybettiğidir önemli olan.
Seçimlerden önce demiştik bunlara 3 koyun verseniz kaybederler diye. Nitekimde öyle oldu.
Biz, teşkilatımızla ve tüm meclis üyelerimizle sürecin takipçisi olacağımızı, bu sevimsiz kavgalarla şehrimizin itibar erozyonuna uğramaması adına elimizden geleni fazlasıyla yapacağımıza Antalya Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
17.11.2020 13:30:00