Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Son günlerde dozajı artmış bir görünümle gündemi sarsan kadına karşı şiddet olaylarının
toplumda yarattığı infial ve açtığı tartışmalar bilinmektedir. Özellikle sosyal medyada yoğun
şekilde yaşanan bu tartışmalar bir yerde toplumsal kutuplaşmayı artırır hale gelmiş ülkemizi
kadın ve şiddet öğeleri üzerinden ayrıştıran bir yola girmiştir.
Yaşanan olaylar ve insan hakkı ihlalleri kişilerin eziyet çekerek öldürülmeleri noktasına
gelmeden bir tedbir kapsamına alınamamakta, ceza yasalarının caydırıcılığı tartışılmakta ve
kişilerin ölümle sonuçlanan eylemlerin sübutuna kadar korunamayışı eleştirilere neden
olmaktadır.
Şu da bilinmelidir ki; aslında hukuk sisteminde var olan bu tıkanma sadece ülkemizde
değil bütün dünyada yaşanan bir gerçektir.
Ancak burada hukukun işleyişi bakımından ilk tehdit içerir eylemin zuhuruyla tutuklama
kurumunun devreye alınması ve şüphelinin tedbire yönelik gözaltı süresinin uzatılması gibi
şiddet eylemlerini azaltmaya maruf uygulamalar mümkün olmakla birlikte bu tip uygulamalar
da ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve insan hakları normları bakımından
kabul görmemektedir.
Bu noktada bir çıkmazla karşı karşıya olduğumuz açıktır ki böyle bir çıkmazı aşmanın
tek yolu toplumsal gelenek diye adlandırılan ama esasen Türk toplum geleneğinde yer
almayan, toplumsal yapımıza tamamen ters bazı önyargı ve bakış açılarının
değiştirilmesidir.
Gelinen noktada; ülkemizde kadınlar hukuki, ekonomik, sosyal ve siyasi alanda eşit
biçimde yer alamamakta, yaşam hakları ihlal edilmekte, geliri eşit paylaşamamakta,
savaş ve yoksulluktan en fazla etkilenen kesim olmakta, toplumsal cinsiyet
eşitsizliğiyle mücadele etmektedir.
Ülkemizde her üç kadından birisi fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddete maruz
kalmakta, her yıl artan oranda yüzlerce kadın öldürülmektedir.
Ülkemiz cinsiyet eşitliği sıralamasında 144 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır.
Türk milletinin hiçbir geleneğinde kadına karşı böylesi eşitsizlik içeren, kadını toplum
hayatının dışına iten, kadını erkek tarafından yönetilen bir meta gibi gören bir anlayış
olmamıştır.
Türk toplumu erkek egemen anlayışa sahip değildir. Bizim geleneğimizde insanların hür
olduğu ve hür yaşadığı gerçeği toplumsal bir gerçekliktir. Türk milleti zorba ve tahakkümcü
olmadığı gibi kendi hürriyetine de düşkündür.
Cinsiyetçi tutum ve şiddet bugün artmış ise bunun toplumsal zihniyetimizde oluşan
yozlaşma ve milli değerlerimizdeki aşınma ile olduğu bilinmelidir.
Bu konuda samimi, milli ve toplumumuzun özüne uygun politikalar izlenmedikçe, zihniyetler
rehabilite edilmedikçe bu şiddet olaylarının artması bir endişe konusu olmaya devam
edecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak; kadınların Cumhuriyetle elde ettiği kazanımlara aykırılık
oluşturan, Türk milletinin özüne uygun düşmeyen zihniyetlere ve kadınların insan haklarının
ihlallerine yol açan her türlü davranışa, tutuma karşı tavrımızı netçe belirliyor, şiddet ve
ayrımcılığın ortadan kaldırılması mücadelemizi etkin ve kararlı bir şekilde sürdüreceğimizi
kamuoyuyla paylaşıyoruz.
28.07.2020 15:34:00