Mûsikî tarihimiz aydınlanıyor

VakıfBank Kültür Yayınları’nın yayımladığı “Ahmet Midhat Efendi ve Mûsikî”, yaşamı boyunca sayısı 300’e yakın yapıt ortaya koyan Ahmet Midhat’ın pek bilinmeyen mûsikî yönünü anlatıyor. Prof. Dr. Fazlı Arslan’ın yazdığı bu kitapta yazarın, dönemin gazete s

VakıfBank Kültür Yayınları’nın yayımladığı “Ahmet Midhat Efendi ve Mûsikî”, yaşamı boyunca sayısı 300’e yakın yapıt ortaya koyan Ahmet Midhat’ın pek bilinmeyen mûsikî yönünü anlatıyor. Prof. Dr. Fazlı Arslan’ın yazdığı bu kitapta yazarın, dönemin gazete sayfalarında kalan mûsikî üzerine görüşleri günümüz Türkçesi ile okura sunuluyor.

VakıfBank Kültür Yayınları’ndan (VBKY) çıkan “Ahmet Midhat Efendi ve Mûsikî” isimli kitapta Prof. Dr. Fazlı Arslan, Tanzimat döneminin en üretken isimlerinden Ahmet Midhat’ın (1844-1912) mûsikî üzerine kaleme aldığı değerlendirmeleri sıralıyor. Yazarın az bilinen mûsikî cephesini aydınlatan Arslan, “27 Haziran 1878’de, otuz yılı aşkın bir süre yayımlanacak olan Tercümân-ı Hakîkat’i, kardeşi Mehmet Cevdet adına alınmış imtiyazla çıkarmaya başlar. İşte mûsikî ile ilgili yazılarının çoğu da bu gazetede tefrika edilir” diyor.

Kalkınmak okumaktan geçer

1844’te İstanbul’da doğan Ahmet Midhat, yaşadığı toplumun Batı’nın tüm değerleri ile karşılaştığı bir dönemde eserler yazdı. Batı’yı analiz edip olumlu yönlerini aktarabilecek ilmi donanıma sahip bir entelektüel olarak Ahmet Midhat, kalkınmanın tek yolunun okumaktan geçtiği düşüncesinden hareketle halka okuma yazma isteğini kazandırmak için çalışmalarını sürdürdü. 

Kronolojik ve günümüz Türkçesi

Giriş ve iki bölümden oluşan kitapta Arslan, önce Ahmet Midhat’ın kişiliği, edebiyat tarihindeki yeri, yazarlığı ve mûsikî ile ilgisi üzerine genel bir değerlendirmede bulunuyor. Ardından Ahmet Midhat’ın biyografisine yer vererek yaşamı ve eserleri üzerinde duruyor, mûsikî yönü hakkında yapılan çalışmaları inceliyor. Kitabın ikinci bölümünde Arslan, Ahmet Midhat’ın mûsikî ile ilgili yazılarını kronolojik olarak ve günümüz Türkçesi ile aktarıyor. Arslan, şunları ifade ediyor: “Batılılaşmanın en yoğun yaşandığı, tüm aydınların, din, ilim ve sanat alanlarında fikirlerini ortaya koyduğu bu dönem, mûsikî tarihimiz açısından da çok önemlidir. Bu çalışmayla, Batılılaşmanın sanat ve mûsikîye nasıl tesir ettiğini, bu hususta aydınların nasıl bir çaba içine girdiklerini de görmüş olacağız. Böyle bir dönemde kaleme alınan bu yazıların birçok mûsikî, edebiyat ve sosyoloji araştırmacılarına fayda sağlayacağını umuyoruz.”

Org, saksafon, piyano, ud…

Ahmet Midhat’ın mûsikî yönü hakkında ilk bilgilerin, kendi hayatının önemli bir bölümünü kaleme aldığı Menfa adlı eserinde görüldüğünü belirten Arslan, “Menfa’da Bağdat’ta kaldığı günlerini anarken; ‘Kitaplarımız var okuruz, yazarız. Piyanomuz var çalarız çığırırız. Fotoğraf takımımız var türlü türlü resimler yapar eğleniriz.’ der. Hakkında yazılan biyografilerde, değişik sanat dallarına meraklı olduğu, Beykoz’daki yalısında org, saksafon, piyano, ud gibi çeşitli mûsikî aletleri bulundurduğu, torunları ve çocuklarını mûsikî ile iç içe yetiştirdiği ve evine sürekli olarak bir mûsikî hocası görevlendirdiği yönünde bilgiler bulunmaktadır. Elinizdeki kitap, Ahmet Midhat’ın işte bu yönünü ele almaktadır ve onun bizzat mûsikî ile ilgili yazdığı makaleleri ihtiva etmektedir” sözlerini kaydediyor.

Osmanlı toplumu için önemli

Arslan, Ahmet Midhat’ın mûsikî yazılarında görülen önemli bir detayı daha belirterek, “Kendisi mûsikîyi sevdiği gibi mûsikînin terakki etmesi için yapılan çalışmaları sonuna kadar destekler. Notacı Hacı Emin’in, Zâtî Arca’nın, Nuri Şeyda’nın ve İsmail Hakkı Bey’in çalışmalarını övgüyle anar ve onların kitaplarından, nota yayınlarından okurları haberdar eder. Adresini, fiyatını yazar ve ısrarla destek olmalarını ister. Nuri Şeyda’nın, mûsikîşinasların biyografileri ile ilgili olarak, çeşitli gazetelere yazdığı yazıların bir araya getirilerek, bunların okurlara kolayca ulaştırılmalarını sağlamak için bir kitap şeklinde basılmasını istiyor. Tabii bu baskı yapılırsa kendisine de elli adet ayırılmasını tembihliyor. Bu ilgi ve destek anlayışının, dönemin Osmanlı toplumunda, eğitim kültür hayatı için ne denli önemli olduğu ortadadır” diyor.

Prof. Dr. Fazlı Arslan kimdir?

Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nden mezun olan Fazlı Arslan, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri’nde yüksek lisansını (1998), aynı enstitünün Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı’nda doktorasını tamamladı (2003). Musiki Teorisi ve Tarihi dersleri veren Arslan, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Musikisi Anabilim Dalı’nda görev aldı. Arslan, Ağustos 2019’da atandığı Stokholm Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri görevini sürdürüyor. 


20.01.2021 12:28:00