Rant hırsı değil bilim konuşsun

Çevre Mühendileri Odası Antalya Şube Başkanı Derya Ünver,11 ilimizi etkileyen depremde 45 binden fazla vatandaşımızın yaşamının son bulduğunu ve 13,5 milyon vatandaşımızın ise olumsuz etkilendiğini kaydetti.

 

Böylesine büyük bir alanı etkileyen depreme ve neticesinde oluşabilecek çevresel risklere hazır olmadığının net bir şekilde ortaya çıktığını kaydeden Ünver, “İnsani kayıplarımızın yürek yaktığı bugünde doğanın korunması ikinci planda kalırken çevresel her tahribat her kirlilik insan sağlığını olumsuz etkileyeceği unutulmamalıdır.Deprem bölgesinde bina yıkıntılarının kaldırılması ve hayatın normale dönmesi için faaliyetlerin devam etmesi gereklilik olup, atılacak her adımın insani değerlere saygı duyularak yapılası gerekmektedir.Yıkılan binaların enkazını sadece hafriyat atığı olarak değerlendirmek mümkün değildir. Enkazın altın altında halen vatandaşlarımızın yakınları, can dostları, fotoğrafları, anıları bulunmaktadır. Bu sebeple yürütülen çalışmalar çok hassasiyet gösterilerek yapılmalıdır” dedi.

 

YIKINTI ATIĞI DOĞRU YÖNETİLMELİ

Çevre Mühendisliği disiplini ile bölgenin atık yönetiminin; yükleme, taşıma, depolama, ayrıştırma ve geri dönüştürme başlıkları altında incelenmesi gerektiğini vurgulayan Ünver, şöyle konuştu: “Tüm bu işlemler konun uzmanı meslektaşlarımızın kontrolünde yapılması doğal yapı ve insan sağlığı acısından önemlidir.İncelemeler neticesinde bölgede en az 80 milyon ton, en çok 208 milyon tonluk yıkıntı atığı ile karşı karşıyayız. Yıkıntı atıkları; büyük miktarı beton, tuğla vb. inşaat atıkları - sanayi ve evsel kimsayal atıklar, Tv, bilgisayar, buzdolabı vb. elektrikli/elektronik atıklar, plastik/metal atıklar, mobilya atıkları, piller, teksil atıkları ve diğer atıklardan oluşmaktadır. Böyle bir kompozisyona sahip atıklar zemin sızdırmazlığı sağlanmış, toplanmaya karşı tedbirleri alınmış, yağışla yüzey/yeraltı suyu ve toprak kirliliği yaratmayacak önlemler alınmış, özel geçici depolama alanlarında muhafaza edilmelidir.”

 

ZEMİN SIZDIRMAZLIĞI SAĞLANMALI

“Barajların su toplama havzalarına, sulak alanlara, değerli tarım topraklarına kesinlikle yıkıntı atığı depolanmamalıdır. İçeriğinde ağır metal, çeşitli kimyasallar, asbest, çimento gibi maddeler bulunan inert atıklar su ve toprak ekosistemini bozar.Suyu ve toprağı kullanılamaz duruma getirir.

Eski inşaat teknolojilerinde asbest sıklıkla kullanılıyor.Derhal ayrıştırılması, geçici depolama alanlarına taşınması, doğayla temas etmemesi gerekiyor.Mühendislik uzmanlığına sahip kişilerle birlikte geri dönüşüm süreçlerinden geçirilmelidir.Yıkıntı atıklarının maden alanlarında depolanması, gömülmesi hızlı bir çözüm olarak gündeme gelmektedir.Maden alanlarına doğrudan depolama yeni bir felaket yaratır. Bu alanlarda da kesinlikle zemin sızdırmazlığı sağlanmalı, tozumaya karşı önemler alınarak geçici depolama alanına dönüştürülmelidir.”

 

TOZA KARŞI DİKKATLI OLUNMALI

Yıkım çalışmaları esnasında oluşan toza karşı personele ve bölgede yaşayanlara koruyucu ekipmanların sağlanması gerektiğini hatırlatan Ünver, “Deprem sırasında yıkılan ve güvenlik tedbiriyle binaların yıkımları yapılmaktadır. Hem yıkım esnasında hem de yükleme esnasında toza karşı yüksek koruyucu özelliği bulunan FFP2 ve FFP3 türü maskeler kullanılmalı, enkaz kaldırma ve yıkım sürecinde gerekli önlemler alınarak, personele ve bölgede yaşayanlara koruyucu ekipmanları sağlanmalıdır. Yıkım ve taşıma işlemlerinde oluşan tozun yayılım alanı dikkate alınarak geçici yerleşim yerleri oluşturulmalıdır.Geçici depolama alanlarına getirilen yıkıntı atıklarının geri dönüşüm süreçleri başlatılmalıdır.Bu alanlarda doğru prosesler seçilerek atıklar türlerine göre ayrıştırılmalıdır. Ayrıştırma işlemi yeniden hammadde üretmek için önemli olduğu kadar yapısında ağır metallerin, tehlikeli gazların bulunduğu eşyaların çevreye zarar vermeden ekonomik değere dönüşmesi için de önemlidir. Ülkemizde atık ayrıştırma ve geri dönüşüm teknolojileri gelişmiş durumdadır.Bu noktada doğru proseslerin hayata geçirilmesi aşamasında konunun uzmanlarından destek alınmalıdır. Yıkıntı atıkları beton bloklar ve demir aksamdan oluşur mantığı ile asla ilerlenmelidir. Bu atık; çevre ve doğa için zararlı kimyasallarla kontamine olmuş durumdadır.Basit bir hurdacılık faaliyeti, bina yıkım işi çalışması değildir” diye konuştu.

 

SU VE ATIKSU SORUNU

Depremden etkilenen halkın yüksek sağlık risklerine maruz kaldığının altını çizen Ünver, şöyle konuştu: “Sağlık sorunlarını en önemli nedenleri yetersiz su temini ve sanitasyon, düşük hijyen ve kirlenmiş suların tüketilmesidir. Depremde su ve atıksu sistemlerinde hasar oluşmuştur.içme suyu, deprem sonrası olası yangınları söndürmek, insanların su ihtiyacını gidermek ve temizlik, hijyen için hayati önem taşımaktadır. Diğer taraftan bölgedeki çiftlik hayvanları, sokak hayvanları, sahipsiz evcil hayvanların da yaşamları için su ihtiyacı karşılanmalıdır.Bölgedeki OSB ler, sanayi siteleri ve müstakil sanayi tesislerinin atıksu arıtma tesisleri ve atık depolama alanlarının hasar durumu özenle araştırılmalıdır. Atıksu ve arıtma çamurlarının çevre kirliliğine neden olmaması için gerekli önlemler alınmalıdır.”

 

BİLİMİN ÖNDERLİĞİNE İHTİYAÇ VAR

Derya Ünver, açıklamasının sonunda doğaya ve insana saygılı modern şehirler için bilimin önderliğine ihtiyaç olduğuna vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Su temini için kullanılan su tankerleri su taşımaya uygun, dolum ve boşaltım sistemleri kirlenmeye yol açmayacak şekilde tasarlanmış, su alınan yerler uygun ve denetlenmiş olmalı, dolum sonrası klorlama ve yerleşim girişlerinde ise klor kontrolü yapılmalıdır. Geçici barınma alanlarında yeterli sayıda lavabo, duş ve tuvalet temin edilmeli, su ihtiyacının karşılanması için uygun depolama koşulları, dağıtım hatları ve gerekmesi halinde yerinde arıtma sistemleri kurulmalıdır. Kanalizasyon sistemlerinde olası sızıntı ve kaçakların tespitinin çok daha güç olduğu düşünüldüğünde, deprem sonrası su dağıtım sistemlerinin dezenfeksiyonunun takibi ve sürekliliğinin sağlanmalı, lokal ölçekte yeraltı suyu ve şebeke suyu örneklemeleri yapılarak herhangi bir atıksu girişimi olup olmadığı kontrol edilmelidir. Bölgede yer altı suyu kullanım durumu araştırılmalı, bu alanlardan numuneler alınarak kirlenme düzeyleri izlenmelidir.Kanalizasyon şebekesinin kullanılabildiği yerlerde şebeke bağlantısı yapılmalıdır.11 tane şehrimizi yeni baştan inşaa edeceğiz. Doğaya ve insana saygılı modern şehirler için bilimin önderliğine ihtiyaç vardır. Bu sefer rant hırsı değil bilim konuşsun.” Kubilay ELDEMİRCİ

 

 


07.03.2023 16:10:15