Antalya için sınav zamanı
Eğitim ve Kariyer Danışmanı Soner Gül, Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) 2023 sınav sonuçlarının açıklanması sonrası tercih yapacak üniversite adaylarına seslendi. Üniversiteye başlama çağının, öğrencinin ebeveyni ile en çok çatışma yaşadığı döneme işaret ettiğine dikkat çeken Gül, “Tercih dönemi aile içinde kimi zaman kaosa dönüşen bir süreç olabiliyor” dedi.
Tercih listesinde Antalya’ya yer vermeyi düşünen kesime de açıklamalarında yer veren Gül, “Sanayi, turizm, tarım ve sağlık alanında birçok sektör için fırsatlar barındırdığı için öğrencilerin mutlu olduğu şehirler endeksinde puanı hiç yabana atılacak seviyede değil. Antalya’da yaşanan kültürel zenginlik ise birçok büyük şehirle kuşkusuz yarışır” diye konuştu.
YKS 2023 sonuçları için heyecanlı bekleyiş sona erdi ve milyonlarca öğrencinin beklediği sınav sonuçları 20 Temmuz’da açıklandı. 17-18 Haziran tarihinde Temel Yeterlilik Testi (TYT), Alan Yeterlilik Testi (AYT) ve Yabancı Dil Testi (YDT) oturumlarına sınavlarına giren adaylar, ÖSYM’nin sonuç sorgulama ekranı üzerinden sınav sonuçlarını ve aldıkları puanları görüntüledi. YKS sonuçlarının, ‘sonuc.osym.gov.tr’ adresinden ilan edilmesinin ardından üniversite adaylarını, 27 Temmuz 2023 tarihinde başlayarak 8 Ağustos 2023 tarihinde sona erecek tercih süreci heyecanı sardı.
TÜRKİYE’YE VE ANTALYA’YA SOSYOLOJİK BAKIŞ
TYT’ye başvuran 3 milyon 527 bin 443 adaydan, 2 milyon 995 bin 638 adayın, AYT’ye başvuran 2 milyon 573 bin 169 adaydan 1 milyon 980 bin 534 adayın oturumlara katılım gösterdiği 2023 YKS sınavına ilişkin Akdeniz’ye Yeni Yüzyıl Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Eğitim ve Kariyer Danışmanı Soner Gül, ülkemizin sınav karnesini çıkardı. Başvuru yaptığı halde 1 milyon 124 bin 44 kişinin katılmadığı sınav sonrası elde edilen net ortalamalarını, tercih süreci boyunca gözlemlenen hataları analiz eden Gül, aynı zamanda sahip olduğu ‘Sosyolog’ ünvanı ile Türkiye’yi ve Antalya’yı toplumsal açıdan yorumladı.
“HERKESİ ZORLAYAN BİR SÜREÇ SÖZ KONUSU”
Doğru tercihin güvenli bir geleceğin ilk adımı olduğunu söyleyen Gül, “Bir sınav maratonunun daha sonuna geldik. Sırada son aşama olan tercihler var. En çok yaşayanların bildiği bu süreç, sınav maratonunun belki de en stresli dönemini oluşturuyor. ‘Hangi okula gitmeliyim, hangi bölümü seçmeliyim, şehir mi değiştirsem, yurtta mı kalsam, eve mi çıksam’ gibi, birçok sorunun aynı anda cevaplanması gereken bir süreç içerisindeyiz. Sınav sonucu ne olursa olsun, tercih etme duygusu, daha güzelini tercih etmiyor olabilir miyim, açıkta kalır mıyım kaygısıyla, en iyi puan alandan daha düşük puanlar alana kadar herkesi zorlayan bir süreç söz konusu. Özellikle üniversiteye başlama çağı, bir öğrencinin ebeveyni ile en çok çatışma yaşadığı dönem iken, bir de kuşaklar arası hayal ve beklentilerin farklı olması dolayısıyla, tercih dönemi aile içinde kimi zaman kaosa dönüşen bir süreç olabiliyor” dedi.
“SOSYO-EKONOMİK ŞARTLAR ANALİZ EDİLMELİ”
Tercih süreci boyunca göze çarpan teknik hatalar hakkında bilgiler veren Gül, “Tercih kılavuzunun yanlış okunup yorumlanması, bölümlerin yanlış sıralanması, ek puanların, ek avantajların bilinmemesi bu konuda gözlemlediğimiz ‘hatalı’ davranışlar arasında yerini alıyor. Diğer yandan, beklentilerin, isteklerin, karakterin, hayallerin ve hatta aile içi sosyo-ekonomik şartların analizinin iyi yapılamadığı durumlarda yanlış tercih ve devamında gelen yanlış meslek seçimi, mutsuz bireyin tohumlarını atıyor. Tüm bu süreçlerin iyi okunup, tercih sırasında tüm süreçleri doğru analiz edip üniversiteye başlayan bireyler ise hem öğrencilik yıllarını verimli hem de kariyer adımlarını daha güvenli atabiliyorlar” diye konuştu.
“SINAVDA BARAJ YOK YİNE DE SINIFTA KALIYORUZ”
İki yıldır, üniversite tercihlerinde baraj puanı bulunmamasına rağmen, hayal kırıklığı yaratan verilen elde edildiğine dikkat çeken Gül, “Baraj puanının bulunmaması, sınava giren ve puan alan herkese tercih hakkı doğuruyor. Fakat, geçtiğimiz yıl, 96 bin kişi, bu yıl ise, 100 bin kişi hiç puan alamadı. Yani 0 çekti. Ders bazında verilen doğru cevap ortalamaları son iki yıldan daha iyi olsa da benzer puan alınan yığılma bölgeleri bu yıl da biraz daha aşağı geldi. Bunun sosyolojik yorumu esasen, eğitimin daha kalitesizleşmesi olarak söylenmelidir” şeklinde konuştu.
“ÜNİVERSİTE DİPLOMASINA OLAN İNANÇ SARSILDI”
Rekor bir katılım sayısına sahip olan YKS 2023 için 3 milyon öğrencinin birbiri ile yarıştığını ifade eden gül, ‘kontenjan’ konusuna dikkat çekti. Tüm üniversitelerde toplam kontenjan sayısının 1 milyon 100 bin dolayları olduğunu hatırlatan Gül, “İstatistiksel olarak tercih yapan her 3 kişiden biri bir yere yerleşebilir. Ancak geçtiğimiz yıllarda ilginç tablolar gördük. Ön lisans bölümlerinde tercih edilmediği için dolmayan, bu sebeple taban puanı da olmayan bölümlere alışmaya başlamıştık, ancak geçtiğimiz yıllarda kimi lisans bölümlerinde, hatta mühendisliklerde tercih edilmediği için taban puanı olmayan bölümlere denk geldik. Bunun okumasını, gençlerin ve ailelerinin üniversite diplomasına olan inancının sarsılması olarak yapabiliriz. Çünkü lisans diplomasına sahip işsiz sayısı her geçen gün artmakta veya yıllarca verilen emekler ve harcanan maddiyat karşılığında marketlerde çalışmak zorunda kalan diplomalılar ülkemiz adına yaralayıcı boyutlarda. Henüz daha kendini yeni göstermeye başlayan, yüksek lisans mezunları işsizler de aynı projeksiyonun gelecek yansıması olarak okumamız gerekiyor. Bu sayının da her geçen gün arttığına şahit oluyoruz” ifadelerini kaydetti.
“İŞ GARANTİLİ BÖLÜMLER DOYUM NOKTASINA YAKLAŞTI”
Yapılan araştırmalar sonucunda mezun olur olmaz iş garantili bölüm sayısının ‘sıfıra yakın’ düzeyde seyrettiğini söyleyen Gül, şu ifadelere yer verdi; “Doyum noktasına ulaşmak üzere olan, tıp, bazı sağlık bölümleri ve birkaç mühendislik dalı haricinde mezun olur olmaz işe girilebilecek neredeyse hiç bölüm yok. Bu sebeple, hangi bölüm olursa olsun, hangi şehir olursa olsun öğrencinin kendine artı değer katabileceği, fark yaratabileceği, heybesini doldurup mezun olabileceği bir üniversite hayatı en önemli nokta. Bu da bizi, öğrencinin severek, detaylarına kadar öğrenerek ve mesleğini çok iyi bilerek mezun olacağı, bunlarla birlikte entellektüel olarak kendine bir şeyler katabileceği bir üniversite hayatı yaşaması gerektiğini bizlere gösteriyor.”
“HEYBELERİNİ DOLDURMAK ÖĞRENCİNİN GÖREVİDİR”
Üniversitelerin, ‘diploma veren bina’ olarak tanımlanmasının yanlış olduğuna işaret eden Gül, gençlerin ve ailelerin bu noktada yanlış tutumlar içerisinde bulunduğunu dile getirdi. Gül, şöyle devam etti; “Üniversite bir öğrenciye çok fazla deneyim, beceri, bilgi, girişim, özgüven ve fırsat kapısı açar. Bu kapılardan geçip bunları heybeye doldurmak aslen öğrencinin görevidir. Katılacağı her seminer, tanışacağı her konuşmacı, birlikte iş yapacağı her arkadaşı öğrenciye sayısız olanak sunabilir. Bunların farkında olan bir öğrenci, henüz mezun dahi olmadan iş teklifleri alabilir, geleceğini kurmaya başlayabilir. Fakat unutulmamalıdır ki, bu öğrencinin sorumluluğunda ilerleyecek bir süreçtir.”
“ÖĞRENCİNİN KARAKTERİ BİRİNCİL FAKTÖRÜ OLUŞTURUYOR”
Tercih süreci boyunca zihinleri sıklıkla kurcalayacak, ‘Hangi bölümde okumalıyım? Hangi şehri tercih etmeliyim? Hangi üniversiteye öncelik tanımalıyım?’ şeklindeki sorulara öğrencinin kendi şartları ölçüsünde verebileceğini dile getiren Gül, “Fark yaratan öğrenci olmayı anahtar kelime olarak düşünürsek, öğrenci tercih sırasında hayallerini plana koyup harekete geçmelidir. Burada yalnızca bazı tüyolara dikkat edilebilir. Sayısal bölümlerde okumak isteyen öğrencilerin sanayi şehirlerine yakın olması, sosyal bilimler bölümleri için büyükşehirlerde daha fazla kişisel gelişime katkı sağlayabileceğini unutmaması, dil bölümlerinde ise turizm kentlerini öne koyması öğrencilik zamanlarında fırsatlarını çoğaltabilir. Fakat yine dediğim gibi, öğrencinin karakter ve tavırları yine bu tercihleri etkileyen birinci faktör olarak yerini alıyor” dedi.
“ANTALYA AVANTAJLI ŞEHİRLER ARASINDA YER ALIYOR”
Üniversite adaylarının yaş durumunun ve radarları arasına giren şehirlerin bireyin tercih listesini oluşturma sürecinde yadsınamaz bir etkiye sahip olduğuna değinen Gül, “20’li yaşlara doğru bireyler özgürleşmek ve bağımsızlaşmak isteğiyle aileden uzakta bir üniversite hayatı dileseler de özellikle günümüz ekonomik koşullarında bazı zorluklar öğrenciler ve aileler için tercih listelerini daraltmak zorunda kalıyorlar. Bu noktada Antalya’da yaşayan öğrencilerin bir adım daha şanslı olduğunu düşünmekteyim. Saydığımız birçok madde bizi İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir gibi öğrenci kentlerine çıkarsa da Antalya’da öğrenci olmanın avantajları ve mutluluğunu her zaman farklı bir konuma koymak gerek. Sanayi, turizm, tarım ve sağlık alanında birçok sektör için fırsatlar barındırdığı için öğrencilerin mutlu olduğu şehirler endeksinde puanı hiç yabana atılacak seviyede değil. Antalya’da yaşanan kültürel zenginlik ise birçok büyük şehirle kuşkusuz yarışır” diye konuştu.
“SAHİP OLDUĞUNUZ TERCİH AVANTAJINI FIRSATA ÇEVİRİN”
Tercihler esnasında teknik detayların yeterli düzeyde bilinmediği için birçok fırsatın gözden kaçtığının altını çizen Gül, “Okul birinciliği kontenjanlarının ciddi bir kısmı kullanılmıyor, kaçmaması gereken güzel bir avantaj olarak görüyorum. Bu yıl ek olarak hepimizin içini yakan deprem felaketinden etkilenen şehirlerdeki öğrenciler için de ayrı kontenjanlar var. Umarım depremzede gençlerimiz için güzel bir fırsat olacaktır. Ben de tercih danışmanlığı sürecinde depremzede öğrenciler için danışmanlık kontenjanı açtım, elimden gelen desteği vermek isterim. 34 yaş üzeri kadın kontenjanı da yine kaçırılmaması gereken güzel bir fırsat olarak karşımıza çıkmaktadır” şeklinde konuştu.
“DOĞRU TERCİH İÇİN DOĞRU DANIŞMANLIK ALIN”
Bireylerin tercihlerini etkileyen birçok faktörün, derinlemesine bir analize ihtiyaç duyduğunu ifade eden Gül, sadece elde edilen puana göre tercih listesi hazırlamanın kişiye doğru sonuçlar vermeyeceğini kaydetti. Tüm gençler ve ülkemiz adına güzellikler dileyen Gül, sadece profesyonel düzeyde hizmet veren isimlerden teknik bilgi ve danışmanlık alınması gerektiğini sözlerine ekledi.