AŞI ve KOMPLO TEORİSİ !

  • SUR YAPIIIIIII

İnsanın yaratılışından itibaren hayatın her alanında değişimin olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu değişim çoğunlukla insanın talepleri doğrultusunda ortaya çıkar. İnsan doğru-yanlış ve hak- batıl arasında tercihler yaparak hayatına ve insanlığın hayatına yön verir. Böylece insan kendi hayatı ile birlikte dünyayı da bu tercihleri ile şekillendirir. Bazen tercihlerimiz kendi hayatımızı etkilerken bazen de bu tercihlerimiz insanlığın geleceğini etkiler. Sorumluluklarımız da tercihlerimizin etki alanı ölçüsünde değişir.

Yaklaşık bir yılı aşkındır salgın telaşı ile uğraşan insanlık bütün bunların olacağını daha önceden ufak tefek dünyayı kendi tekelinde idare etmeye çalışanların ifadelerinden ve yaptıklarından yola çıkarak bizlere haber verenleri hep komplocu veya komple teorisi üretenler olarak gördük veya gösterildik. Yakında dünyaya aşı karnesi zorunluluğu getirileceğini daha önceden söyleyenlere, saçma bir fikir olduğunu ifade edenlerin Avrupa’da aşı karnesi tartışmasının başladığını görünce aynı kanaatlerini devam ettirecekler mi? Halbuki aşının etkisi 6 ay ile en fazla 1 sene deniliyor, kalıcı bir etkisinin olmamasına rağmen ve daha önceki salgınlardan daha az etkisi olmasına rağmen bu karnenin amacı nedir?

Şeytan insanı kandırmak ve azdırmak için insanın lehine, çıkarına, menfaatine ve hayatını kolaylaştıran işleri tavsiye ediyormuş gibi telkinde bulunarak kendi istediği şekilde insanı yönlendirir. Bugün de şeytanın dostları ve şeytani akıl aynı taktiği uygularken Hz. Adem’den bu tarafa insan yine aynı tarzda bu telkinlere kapılıveriyor. Oysa şeytanın dostları insanlığı kendileri idare etmek ve yaratıcıyla ters düşürebilmek için bütün gayretlerini sarf ederken, asıl niyetlerini de göstermekten çekinmiyorlar. Bu niyetlerinin tepki çekeceğini anlayınca niyetlerini gizlemek için de kelimelerin büyüsüne sığınarak insanları kandırmayı başarıyorlar.

Bugün bu salgından kurtulmanın yolu için gösterilen çözümün aşı olduğunu bu aşının insanlığı kendi istedikleri şekilde, kendi istedikleri gibi şekillendirmek için kullanacaklarını söyleyenlerin komplocu olarak ifade edildiklerini biliyoruz. Şeytani aklın aşı ile ulaşmak istediği sonuca kaçıncı aşıdan sonra ulaşmayı hedeflediklerini biliyor muyuz? Bunu yaparken hedeflerine varmak için acele etmeyeceklerini gözden kaçırırsak önümüze konulan masum çözümlerin arkasındaki niyetlerini göremezsek adamlar bizim için ne kadar güzel şeyler düşünüyor diye onları alkışlamak zorunda kalırız.

Oysa Mutlak Yaratıcı, fasıkların getirdiği haberin bile çok iyi tetkik edilmeden itibar edilmemesini bize anlatıyor. Benim bildiğim kadarıyla fasık günahkar kişi diye tercüme ediliyor. Oysa inkârcıların ve insanlığı menfaati için katlederken gözünü bile kırpmayanların, aynı zamanda bunların şeytanın dostları olduğunu hissettirecek uygulamaları yapanların olduğunu düşünecek olursak onlardan gelen çözüm tekliflerine çok çok ihtiyatlı yaklaşmamız gerektiği ortadadır. Bazen gerçeği o kadar güzel kamufle ederek sunarlar ki sanki insanlığın kurtarıcısı onlarda gaflete düşen bizmişiz gibi zannederiz.

Halbuki bütün bu ikilemden kurtulmanın yolu çok basittir. Ortaya çıkan bu olumsuz gibi görünen olayların karşısında çözümlerimizi kendimiz ve kendi inancımız, kültürümüz, ahlakımız ve adalet anlayışımız doğrultusunda üretmemiz gerektiğini bilmeliyiz.

Bugünden sonra dünyada çıkabilecek her türlü salgına aşı ve benzeri şekildeki ve hatta doğal çözümleri kendimizin üreteceği mekanizmaları kurarak aktif hale getirmemiz gerekir. Her türlü sanayimiz de dışa bağımlılıktan kurtulup ülkemizi dünyaya örnek ve mazlumların savunucusu haline dönüştürmek zorunda olduğumuzu hissetmeliyiz. Aynı zamanda Ata tohumlarımıza sahip çıkarak tarımımızı dışa bağımlılıktan kurtarıp en az kendimize yeter hale getirmemiz gerektiğini unutmamalıyız.

Toplumumuzun idarecileri; inancı, kültürü ve ideallerindeki farklılıkları ortada olanlardan gelen her türlü teklife adeta şüpheli bakarak çok iyi tetkik etmeden gelen çözümleri kabul etmemeliler. İdarecilerimizin dünya idarecisi, halkımızın dünyadaki mazlumların kurtarıcısı olabilmenin yolunun problemlerimize ve dünyanın problemlerine kendi çözümlerimizi üretebilmemizden geçtiğini anlamalıyız. Geçici olduğunu bildiğimiz dünya hayatının, hem kendimize hem de insanlığa faydalı işler yapmaktan daha iyi bir halde sonlandıramayacağımızı bilmeliyiz.

Kendimize örnek olarak, yaptığı hayırlı mücadelelerde ücret almayan, hayatını devam ettirmek için başkasının eline muhtaç olmayan, kendinden sonrakilere miras bırakmak için mal biriktirmeyen peygamberleri örnek almalıyız. Hem birey olarak hem de idarecilerimiz olarak peygamber örnekleri önümüzde dururken hayatı daha doğru nasıl anlayabiliriz ki?

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.