BEDEVA SİRKEYE, BALI DEĞİŞMEK

Yaratılan varlıklar içerisinde özel bir yere sahip olan insan kuran-ı kerimde aynı zamanda beşer sıfatı ile de anılmıştır. İnsandan beşer sıfatı ile bahsedilen yerlerde olumsuz ya da zayıf yönleri ön plana çıkarılmıştır. İnsan ne zalimdir(14/34) ya da nankördür(33/72) gibi. İnsanoğlunun kuranda bahsedilen özelliklerinden biride kolaycılığı tercih etmesi ya da kolaycılık arayışında olmasıdır(9/42). Tevbe suresinin başında Allah-u Teâlâ insanın bu özelliğini: ‘‘Kolay elde edilecek bir kazanç ve kısa bir yolculuk olsaydı mutlaka peşinden gelirlerdi’’ şeklinde tarif ediyor. 
İsra suresi 17. Ayetinde ise: ‘‘Kıyamet günü onun için bir kitap çıkaracağız ki, ona açılmış olarak kavuşacak. Her insanın amelini boynuna doladık yani mahşere amelleri boynuna takılı olarak gelecektir. İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız’’  demesine rağmen, bir başkasının vesilesi ile cennete girme düşüncesi yüzyıllardır varlığını korumuştur.  İnsanın bu kolaycılık, tembellik ve menfaat zaafı bazı topluluklar ya da kişiler tarafından kullanılarak İnsanlara Hıristiyanlıkta olduğu gibi, amelsiz, zahmetsiz cennet ve kurtuluş pazarlanmıştır. 
İnsanların kolaycılık beklentisi ile alakalı bir kıssa anlatılır. Vakti evvelde bir beldede bir hoca varmış. Lakin onun sohbetine katılan pek kimse yokmuş. Bu durum en yakın dostu ve öğrencisini rahatsız ediyormuş. Bir gün hocasına: Hocam niye bizim hiç cemaatimiz yok. Diğer hocaların binlerce öğrencisi var demiş. Hoca böyle iyi demesine rağmen öğrenci mutmain olmamış. İllaki bizimde cemaatimiz kalabalık olsun onun için bir şeyler yap demiş. Bunun üzerine hoca bir gün pazarda: hey ahali bana bakın diye bağırmış. Sonradan elindeki horozun boynunu koparmış. Daha sonra ise bismillah diyerek eline tükürmüş ve horozun boğazını sıvazlamış. Bunun üzerine horoz canlanmış.  Bu olay üzerine Keramet ehli diye düşündükleri hocanın dergâhı insanlarla dolmuş taşmış.  Öğrenci eskisi gibi artık hocasını göremez olmuş. Zar zor bir gün hocanın yanına varan öğrenci bu durumdan rahatsızlığını hocasına bildirmiş. Eski günleri özlediğini söyleyince hoca o zaman gel benle demiş. Yine birlikte pazara çıkmışlar bu sefer koltuğunun altına ses yapan bir şey koymuş. Pazarda yürürken sanki gaz çıkarıyormuş gibi sesi duyan halk bu seferde abdestini tutamayan bir hoca bizi nasıl cennete götürecek diye onu terk etmişler. Öğrencinin kafası iyice karışmış ve hocasına hani bu insanlar seni seviyordu sana değer veriyordu. Bu işin hikmeti nedir diye sormuş. Hocası da şöyle demiş: Tükürükle/menfeatla gelen(dostluk/sevgi/iman)  os…..la gider.                                                                                           
Kıssadan hisse: iman dediğimiz şey bir kişiliktir. Bir başkası ile bölüşülmez ve bir başkasına hesap günü faydası olmaz. Ve olgun bir inancın varlığı için kuran-i bir bilgi zorunluluktur. Bilgi olmadan, bilinç olmadan kuran-i imanın varlığından söz edilemez. Öyle olduğu için Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde ciğerparesi Hz. Fatma’yı şu şekilde uyarmıştır: "Ey kızım Fatma! Babam Peygamber diye güvenme Rabbine karşı kulluk vazifeni yap, Eğer Allah'tan nefsini satın alamazsan vallahi ben bile senin namına hiçbir şey yapamam..." (Buharî,  Müslim)
Allah-u Teâlâ’nın herkesin yalnız hesaba çekileceğini söylemesine(19/95)  ve Hz peygamber kızını bu tehlikeye karşı uyarmasına rağmen buğun maalesef birileri insanlara cennet vaat edebilmekte ya da hesap günü onlara yardım edeceği sözünü verebilmekte. Hesap günü dünyada bu gibi boş hayallerin peşinden bile bile koşan insanların koşuş sebebi ayette: «Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ….»(6/128) (senin emrine aykırı olduğunu bilmemize rağmen dünya menfaatlerini elde etmek adına, biz kuran-i bir imana sarılmak yerine, bu yolu tercih ederek ahretimizi mahvettik) şeklinde kişilerin ağzından dile getiriliyor.