BİD’AT VE HURAFELERİN ORTAYA ÇIKIŞ SEBEPLERİ-2

  • imsa

   Mutad olduğu üzere ayda bir olarak sizlerle paylaştığımız ustalardan seçmelerde bu hafta, Prof dr Fikret KARAMAN ve Leyla YILDIRIM ortak çalışması olan, mesned ilahiyat araştırmaları dergisinin 2020 yılının 11. Cilt ve 2 sayfasında yayınlanan Bid’at ve Hurafelerin Ortaya Çıkış Sebepleri adlı makalesine kaldığımız yerden devam ediyoruz

 

HALK ARASINDA YAŞAYAN BİD’AT VE HURAFELERİN ORTAYA ÇIKIŞ SEBEBLERİ

   DİNİ ETMENLER: İlahi dinlerin esas ve ilkelerinden sapmalar, her devir ve toplumda olmuştur. Bir dinin ibadet, ayin ve ritüelleri başka bir dini etkilediği gibi hurafe ve bid’atların da hastalık gibi geçtiği görülmektedir. Bu tür anlayışlar genellikle sahih dini metinlere, inançlara ve değerlere ilgisiz kalındığı zamanlarda daha belirgin hale gelmiştir. Bu bağlamda Yahudilik ve Hıristiyanlıktan gelen bazı bid’at ve hurafelerinde İslam dinine geçtiği görülmektedir. Bu sapmalar ilahi din kaynaklı olabileceği gibi ilahi olmayan din kaynaklı olması da mümkündür.

   İLAHİ DİN KAYNAKLI BİD’AT VE HURAFELER

Yahudi ve Hırıstiyanlık gibi ilahi olan dinlerden gelen bazı bid’at ve hurafelerin İslam dinine geçtiği görülmektedir. Beni İsrail peygamberleri, fetiş-tılsımlarını kesin olarak yasaklamışlardır. Ahdi Atik’te Yakup peygamber, ehli beytine yanlarında bulunan garip tanrıları ve şirk sembollerini uzaklaştırmalarını istemiş, onlar ellerindeki ve kulaklarındaki küpeleri Yakup’a vermişlerdir.(Tekvin 35/2-4) Bu metindeki “garip tanrılar” fetiş mahiyetindeki tılsım muskalarıdır. İslam dininde yasak olan tılsım ve afsunların kaynağı hiç şüphesiz Yahudilerin “kabala” denilen mistik ve skolastik felsefeleri olabilir. Yahudilikten geçen bir takım atasözleri de biz de kullanılmaktadır.

   Yahudilik’te en eski hurafelerden biri nazar kavramının tahrifidir. Bu inanca göre önemli şahsiyetler, güzel kadınlar ve yeni doğan bebekler kötü insanların nazarına maruz kalmaya elverişlidirler. Nazardan korunmak için metalden yapılmış, üzerinde dualar yazılı el şeklinde muskalar yapılmıştır. İkinci yaygın hurafeleri el falına bakarak insanın geleceğini okumadır. Yahudilik’teki hurafe inançların çoğu çocukla ilgilidir.

   Toplumlar ve dinler arasında ortak kabul gören hurafeler vardır. Farklı inançlara sahip insanlar aynı yeri kutsal kabul edip aynı ziyaret mekânını şifa verici olarak kabul etmişlerdir. İlahi dinlerden bir diğeri olan Hıristiyanlıkta ise su kenarlarını kutsal kabul etmek gibi eski dinlerin kalıntısı olarak devam eden hurafeler mevcuttur. Bu bağlamda İstanbul’daki ayazmalar (Hıristiyanlıkta kutsal kabul edilen pınar ve çeşmeler) Bizans paganizminin hatıralarıdır. İslam toplumlarında ve Türkiye’de de, şifalı olmasından ziyade dini tesirinden dolayı kutsal kabul edilen ve zemzem suyu gibi telakki edilen suların olduğuna inanılmaktadır. Bu algı genellikle evliya türbesi yakınında ve adak yerlerinde bulunan suların her hastalığa şifa olduğu şeklinde yoğunlaşmıştır. Bu nedenle türbeyi ziyarete gelenlere içirilmektedir.

   Bir diğer örnek ise, doğum yılı ve günü kesin olarak bilinmeyen Hz. İsa’nın, Romalıların İran’dan aldıkları Mitra dinindeki ölümsüz Güneş Tanrısının doğum günü ile aynı gün kutlanması gösterilebilir. Dördüncü asırda Hıristiyanlık zafer kazandıktan sonra putperest Roma bayramı, Hz. İsa’nın doğum günü olarak kilise tarafından kabul edilmiş, Hıristiyanlıkla beraber başka ülkelere yayılmıştır. Günümüzde Müslüman toplumlarda da bu bayram kutlanmaktadır.

   Hıristiyanlıktan İslam’a, misyonerlik faaliyetlerinin etkisiyle de birçok hurafeler girmiştir. Bilhassa bu dinin ve mensuplarının bazı yanlış söz ve ifadeleri, atasözleri veya güzel söz şeklinde kültürümüzde yer etmiştir. Halk arasında kullanılan, “Allah-baba bizi korusun. İslam dini kılıçla yayılmıştır. Müslümanları İslam dini geri bırakmıştır, her koyun kendi bacağından asılır, üzümü ye bağını sorma, cehennem kapısını hocalar açacak, inanma dostuna saman kor postuna, yiğidin silahı inkârdır gibi sözler bunlardan sadece birkaçıdır.

    Bununla beraber Hıristiyan ibadet yerleri olan kiliselerde mum yakmak, yukarı da zikredildiği üzere ayazmalardan şifa bekleyerek su içmek, buralarda bulunan havuzlara dilek tutarak para atmak, türbelerde dilek tutup bez bağlamak ve Hırıstiyanlıkta yaygın olan şirinlik muskaları yaptırılması, iki bayram arasında nikah kıyılmaması, kapı eşiğine nal çakılması, kurşun ve bakla dökülmesi evlerin kapılarına at nalı asılması, uğursuzluk getireceğine inanılmasından dolayı on üç sayısının kullanılmaması, aynanın kırılmasının uğursuzluk getireceği, kötü ruhları savmak için ahşap bir nesneye vurulması, baykuşun ötüşünün ölüm habercisi olduğu, kara kedi görenlerin belaya maruz kalacağı, ölü ruhunun geri dönmesini önlemek için siyah giyilmesi gerektiği gibi hurafeler ve uygulamalar Müslümanlara hırıstiyanlıktan geçmiştir. (Yarın İnş. üçüncü bölüme kaldığımız yerden devam edeceğiz.)

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.