BU TOPLUM ve GENÇLİK NEYİ BEKLİYOR

  • SUR YAPIIIIIII

Geçmiş gün TV de kanallar arası geçiş yaparken Diyanet TV de sohbet programında bir konuğun sohbetine denk geldim. Anladığım kadarıyla sohbetinin konusu Hz Ali nin hayatıydı. Hz Alinin hayatından kesitler anlatıyordu. Peygamber efendimizin(s.av) bir nasihati çok ilgimi çekti.( ana hatlarıyla)

     Hayberde Muhasara devam ediyordu. Peygamber Efendimiz(s,a,v), bir gün şu müjdeyi verdi:"Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki, Allah ve Resûlü onu sever, o da Allah ve Resûlünü sever. Allah, onun eliyle fethi gerçekleştirecektir." Mücahitleri bir merak sardı. Acaba bu büyük şerefe nâil olacak zât kimdi? Her mücahidin gönlünde uyanan samimi arzu ve duygu, Hz. Fahr-i Âlemin elinden mübârek ve şerefli sancağı alabilmekti. Geceyi bu ümit ve arzuyla geçirdiler. Sabah olunca merak ve heyecanları daha da arttı. Bu heyecan ve samimi arzusunu Hz. Ömer, "Kumandanlığı o günkü kadar arzu ettiğim zaman olmamıştır." Müslim, 4:1872 diyerek dile getirmiştir. Her bir mücahit aynı arzu, aynı heyecan, aynı ulvî duygular içinde merakla bekleşirken, sabah namazından sonra Nebiy-yi Ekrem Efendimiz sancağın getirilmesini emretti. Sancak derhal getirildi. Artık bütün dikkatli bakışlar Efendimizin mübarek elinde bulunan sancağın üzerinde, kulaklar ise mübarek ağızlarından çıkacak ve fatihi belirleyecek söze pür dikkat kesilmişti. Bu merak ve heyecan dolu manzara karşısında Hz. Resûlullah, "Ali nerede?" diye sordu.

    Gariptir ki Hz. Ali o sırada gözlerinden rahatsızdı, "Yâ Resûlallah, onun gözleri ağrıyor." dediler. Resûl-i Ekrem buna rağmen, "Olsun! Çağırın gelsin!" buyurdu. Haberi alan Hz. Ali, derhal huzura çıkıp geldi. Ağrıyan gözleri mübarek duasıyla şifa buldu. Sancağını Hz. Ali'ye teslim eden Resûl-i Ekrem kendisine zırhlı bir gömlek giydirdi ve Zülfikâr'ı da beline kendi eliyle bağladı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz(S.A.V) şöyle buyurdu:  "Vallahi, senin vasıtanla, Allah'ın onlardan bir tek kişiyi hidayete erdirmesi, senin için birçok kızıl develere sahip olup, onları Allah yolunda sadaka vermenden daha da hayırlıdır." Buharî, 3:51; Zâdü'l-Mead, 2:149; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:351.

     Ne muhteşem bir final sözü. Her şeyi gölgesinde bırakan, biz Müslümanların olması gereken hayata bakışını özetleyen bir söz; VASITANLA, Allah'ın onlardan bir tek kişiyi hidayete erdirmesi senin için birçok kızıl develere sahip olup, onları Allah yolunda sadaka vermenden daha da hayırlıdır.

    Allah resulünün(s.a.v) sözünü tersten okursak; Sadaka hayırlıdır. Allah-u Teâlâ sadaka sahibini sever. Lakin bir kişinin SENİN VASITANLA hidayete ermesi kadar sevdiği bir şey yoktur. Mal, mülk ile yapacağın hayır ve İyilik HİDAYETE ERMEYE SEBEP OLMANIN hayrıyla hiçbir şekilde kıyaslanamaz. Kuran-ı Kerim ve Allah resulünün uygulamalarına baktığımız zaman hidayete ermede en etkili sebeplerden birinin kişinin ayağına gitmek ve onunla birebir diyalog kurmak olduğunu görürüz. Allah-u Teâlâ Kuran-ı Kerimde Peygamberine bile  "Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor."  Buyuruyor. Taha Suresi, 24.Firavun ve avenesi o günün şartlarında Hz Musanın risaletinden, misyonundan haberi yoktur denilebilir mi? Buna rağmen Allah-u Teâlâ Musa aleyhisselamı Firavunun ayağına yolluyor.

    Bugün düne göre başta Müslümanlar olmak üzere genelde herkes ekonomik olarak çok rahatlamıştır. Müslümanların ekonomik olarak rahatlaması birçok dernek ve vâkıfın kurulmasını da zemin hazırlamıştır. Allah-u Teala peygamberini hidayete vesile olsun diye kişiye yönlendiriken bugün bizler insanları kurduğumuz derneklere vakıflara çağırmaya başladık. Hidayete ermek isteyenlerin bize gelmesini beklemeye başladık. Bir kişinin hidayete ermesine en etkili vesile olan saha ve yüz yüze görüşmelerini kısmen terk ettik. İnsanlara yüz yüze bir şeyler anlatma Anfi sistemi mantığına dönüştürülerek tabiri caizse Yahudilere nazire yapar olduk. Haftanın belirli günü birkaç saat çalışıp 6 gün yatmaya başladık. Buda yetmezmiş gibi; Bir yandan Anfi sisteminden şikâyet ederken diğer yandan da Seminerlerden, Konferanslardan, toplu eğitime yılan misali sarıldık. Toplumsal değişimin, iyileşmenin tabandan, sokaktan başladığı SÜNNETULLAH ını unutuverdik. Sonradanda her iki lafın başında, bu gençlik bu toplum nereye gidiyor diyerek dertlenmeyi de ihmal etmedik. Bu toplumun ve gençliğin bir yere gittiği ve gideceği de yok. Lakin BU TOPLUM ve GENÇLİK;DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜNDE, ALLAH(CC) VE RESULÜNÜN (S.A.V) SEVDİĞİ VE ONLARIN ELİYLE HİDAYETE VESİLE KILICAGI KIZIL DEVELERİ ELİNİN TERSİYLE İTECEK İNSANLARI BEKLİYOR.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.