CÂHİLÎ ARAP AKLI VE KUR'AN'IN BUNA YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLER-3

  • SUR YAPIIIIIII
Adıyaman Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Mus- tafa GÜVEN tarafından bilimname dergisinin 2014 yılının ikinci yarı- sında yayınlanan yazıya3. Bölümü ile kaldığımız yerden devam ediyo- ruz. Putlara tapınma, ilkel insanlar- dan günümüze sembolik bir anlam ifade eden bir inanış biçimidir. Bir din ne kadar sapık ve hurafelerle iç içe olursa olsun, hislerden yani duygulardan arınmış somut ve soğuk bir tapınma biçimi olmayıp metafizik bir arka plana dayanır. İn- sanların putlara tapmaları, görün- meyen bir kudretin onlara sindiğine ve anlaşılamayan bir sır- rın sembolü olduklarına iman et- melerinden dolayıdır. Arap yarımadasına putperestlik anlayışının, Ka’be’nin inşasını taki- ben o bölgede çoğalan insanların, gittikleri bölgelere Ka’be’nin çevre- sinden taşlar alıp götürmeleri ve o taşları özene bezene koruyarak zamanla kutsamaları sonucu başla- dığı ifade edilmektedir. Bununla beraber yukarıda da kısaca değin- diğimiz gibi Arapların tevhid inancı tartışılsa da; müşrikler, gökleri ve yeri, güneşi ve ayı, kendilerini yara- tanın, gökten yağmur indirerek yeri verimli kılanın Allah olduğunu biliyorlardı ama bunu mecbur kalma- dıkça itiraf etmiyorlardı. Putları ise, psikolojik olarak rahatlamak için somut birer araç olarak görüyor ve bu duygularla onlara tapıyorlardı. Ancak en dramatik olan da, acıktık- ları zaman helvadan yaptıkları put- ları yemeleriydi. Zaten Arap düşünce ve inanışındaki tutarsızlı- ğın en önemli göstergelerinden bi- risi de kendi içinde yaşadıkları bu tür çelişkiler olmuştur. Diğer yandan Kur’ân-ı Kerim, Hz. İbrahim’in putlara karşı nasıl bir tavır aldığını anlatarak puta tapan müşrik Araplara doğrudan ders ver- mekte ve onların inançlarındaki tu- tarsızlığa dikkat çekmektedir. Hatta Hz. İbrahim’in babasına ismi ile “Azer!” şeklinde hitap etmesi ve putları kırma sürecini detaylı bir şe- kilde anlatması; kendisine ve baş- kasına faydası olmayan putların anlamsızlığına dikkat çekmek için olduğu söylenebilir. Kur'ân, insanlığa mesajını sunarken önce aklı hakem tayin eder, sonra ona bir prensip olarak başvu- rur ve daha sonra da insanları, akıl- larını doğru kullanmaya çağırır. Sonunda akıllarını doğru kullan- mayanları da akılsızlıkla itham ede- rek bunun sonucuna katlanmak zorunda olduklarını söyler. “Allah size sizin nefsinizden bir örnek ve- rerek şöyle dedi: Size ihsan ettiği- miz mallarda, elinizin altındaki kölelerin size ortak olmasını, bu hu- susta onlarla denk olmayı ve onları, sizin emsaliniz herhangi biri (hür kişi) gibi sayar mısınız? (Bunu iste- mezsiniz). İşte biz, aklını kullanan kimseler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.”Müşrikler, nasıl kendi egemenliklerini köleleri ile paylaş- mak istemiyorlarsa, bir İlah da, asla kendi egemenliğini başka ilahlarla paylaşmak istemez. Bu anlamda yetki paylaşımı, varlığın doğasına aykırıdır Müşrikler, ahireti inkâr etmek için akılları sıra her türlü iddiaları gündeme getirmişlerdir. Meselâ As b. Vail, Yâsîn suresinde geçen “… bu çürümüş (kül gibi dağılmış) kemik- leri kim diriltecek?,,,” sözünü söy- lerken; Kur’ân-ı Kerim, “De ki: Onları ilk yaratan (tekrar) diriltir. Hem O, yaratmanın her türlüsünü bilir” şeklinde cevap verir. Kur’ân-ı Kerim’in üzerinde en çok durduğu ve insanları inanma, yap- tıklarının hesabını verme ve uyarma konusunda öne çıkardığı konuların başında ahirete iman gelir. Buna örnek olarak mevsimle- rin tabiatı nasıl değiştirdiğini, görk- lerin ve yerin yaratılışının ahiretin yaratılışının yanında basit kalacağı gibi örnekler verir. ALLAH’A GÖRE BÜTÜN İNSANLIĞI YARATMANIN VE TEKRAR DİRİLTMENİN BİR KİŞİNİN YARATILMASI VE DİRİLTİLMESİ KADAR KOLAY OLDUĞU, BİR ŞEYİ BİR DEFA YAPANIN, AYNI ŞEYİ TEK- RAR TEKRAR VE DAHA KOLAY BİR ŞEKİLDE YAPABİLECEĞİ BELİRTİL- MEKTEDİR.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.