Kamuoyunda 4. Yargı Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu üyesi Aylin Onursev, kanun teklifi hakkında sorularımızı yanıtladı. Onursev, 4. Yargı Paketinde yer alan, somut delil kriterini getiren maddenin, tecavüz ve çocukların cinsel istismarı davalarına nasıl etki edeceğini anlattı.
4. Yargı Paketine göre cinsel şiddet ve cinsel istismar suçlarında somut delil aranacak. Bu hayatta kalanlar için bir dezavantaj oluşturabilir mi?
4. Yargı Paketinde yer alan, tecavüz ve çocukların cinsel istismarı suçlarında tutuklama için somut delil aranması kriteri getiren madde, 7 Temmuzda TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Bu suçlarda tutuklama şartları arasında zaten kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut olgular aranıyordu. Bu hali ile bile cinsel suçlarda tutuklama ve mahkûmiyet kararı neredeyse sadece istisnai olarak veriliyordu. Şimdi ise somut delil şartı getirilerek, bu suçlarda tutuklama neredeyse imkansız hale getiriliyor. Bu düzenleme ile Yargıtayın belli kriterlerin varlığı halinde mağdurun beyanının hükme esas alınması konusundaki içtihatları da yok edilmek isteniyor. Cinsel suçlarda bulunma olasılığı çok düşük olan görüntü kaydı, ses kaydı gibi delillerin aranması ile bu suçlarda cezasızlığın önü tamamen açılıyor.
13. Madde sosyal medyada çok tartışıldı. Çocukların bu maddeyle birlikte yasal anlamda kayıpları olacak mı?
Bu madde değişikliği ile somut delil zorunluluğu getiriliyor. Somut delil olarak çocuğun ifadesini kabul edilmezse bu suçların cezalandırılması neredeyse imkansız hale gelir. İstismarcılar bir çocuğu istismar ederken üçüncü bir şahsın yanında istismar etmezler. Video kaydı alınmasına izin vermesini düşünemeyiz bile. Bir de bütün istismarlar penetrasyon (vücuda girme) yoluyla mı olmuyor. Bu anlamda adli rapora yansıyan penetrasyon (vücuda girme) olmayacak. Oysa ki çocuklar istismara ilişkin olarak hayali kurmaca yapamazlar. Çocuklar yaşadıklarını çizerler yaşadıklarını resimlerle anlatırlar. Yalan söyleyemezler cinsel bir olayı anlatamazlar ancak başlarına gelmişse bu konuda konuşabilirler. Bu nedenle çocukların iftira ettiği iddiasının kendisi kurmaca ve çocuklara iftira atan bir söylemdir. Çocuk iftira edemez çelişkili ifadeler oluşur ve çocukların ifadesini alırken konuştuğu sosyal hizmet uzmanları daha sonra görüştükleri psikologlar bunu fark eder ve durumu ilgililere bildirir. Çünkü sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar çelişkili ifade ve yalan tanıklar konusunda özel eğitimler alırlar çocuğun beyanı bu uzman görüşlerinin gözetiminde geçerek esas alınır ve soruşturma süreci devam eder.
Somut delil aranıyor ancak deliller karartıldığı zaman nasıl karar alınacak? Deliller neye göre kabul edilecek?
13. madde değişikliği ile bu suçların şikâyet edilme oranında ve faillerin cezalandırılmasında büyük bir düşüş olacaktır. Bu durum failleri cesaretlendirip yeni suçlar işlemelerinin önünü açacak istismara uğrayan çocuk ve ailesi ise susmanın ve şikâyet etmemenin daha iyi olacağını düşünebilecektir. Bu değişiklik ile bu suçların şikâyet edilme oranında ve faillerin cezalandırılmasında büyük bir düşüş olacaktır. Bu durum suçların azaldığı olarak asla yorumlanamaz. Sadece yargılamaya bu olayların yansıması azalacak ve faillerin yeni çocukları istismar etmesinin yolu açılmış olacaktır. Çünkü kamuoyuna yansıyan cinsel istismar olaylarından da biliyoruz ki failler sosyal olarak güçlü konumda olan insanlar. Saldırıya uğrayansa bir çocuk ve bu çocukların aileleri de genellikle düşük gelir grubuna dahil olan ailelerdir. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında tutuksuz olan faillerin delilleri karartmak için her şeyi yapacaklarını ve çocuk ve ailesi üzerinde baskı kurmaya çalışacaklarını hâlihazırdaki dava dosyalarında bile gözlemleyebiliyoruz. Delillerin karartılması fillerin cezasız kalması sonucuna yol açacaktır.
4. Yargı paketine sığınarak tahliyesini isteyenler var. Bu paket ne gibi sorunlara yol açacak?
Türkiye daha önce benzeri bir durumu yaşadı. Şartlı salıverme ya da covid-19 izniyle cezaevlerinden çıkan hükümlüler, birçok hayata mal oldu. Sadece son 1.5 yılda en az 10 kadın ve 3 çocuk cezaevinden izinli çıkan hükümlü erkekler tarafından öldürüldü. Bu tahliyeler olursa çocuk ve kadın ölümleri arttığı gibi cinsel istismar ve cinsel saldırılarda artış olacaktır.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, yürürlükten kaldırıldıktan sonra bu 4. yargı paketi çıkarıldı. Kadına yönelik şiddetle mücadele için yapılan eylemler sizce doğru mu?
İstanbul Sözleşmesinden Türkiyede yürürlükten kaldırılması yönündeki açıklamalar, sözleşmeyi ve 6284 sayılı yasayı uygulamamak için zaten direnmekte olan tüm kamu görevlilerine en üst düzeyden bağlayıcı bir talimat niteliği taşıyor. Bu gibi açıklamalar, şiddet uygulayan erkekleri teşvik ediyor; şiddete maruz kalan birçok kadının devlet mekanizmalarına başvurma cesaretlerini kırıyor; kamuda görevini yerine getirmeye çalışan az sayıdaki yargı ve kolluk görevlisinin de elini kolunu bağlamak gibi olumsuzluklara neden oluyor.
Erkek egemen zihniyet nedeniyle kadınların ve çocukların maruz kaldıkları her türlü şiddetin dile getirilmesi ve kadınlar yalan söyler, çocuklar iftira atar gibi cinsiyetçi önyargılardan arınmış yargılamaların yapılabilmesi için kadın hareketi yıllardır mücadele ediyor. Bu mücadele nedeniyle kamuoyu kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, cinsel saldırılar ve çocuklara yönelik cinsel istismarlar konusunda daha duyarlı ve bilinçli hale geldi Covid-19 salgını sürecinde de Türkiyede en etkili ve sesini duyuran kampanyalar kadın hareketi tarafından yürütüldü. Türkiye kadın hareketi yıllardır etkin bir şekilde mücadele ediyor ve etmeye devam edecektir.