CİN, ŞAİR VE HZ MUHAMMED (SAV)

  • imsa

İslam öncesi Arap toplumunda önemli bir yere sahip olan şairlerin cinlerle/ şeytanlarla bağlantısı olduğuna ve şairlerin etrafında şeytan dolaştıkça onların şiirdeki kabiliyetinin arttığına inanılmaktadır. Şair sıradan insan olarak görülmemiş; şeytanlarının/cinlerinin olması hasebiyle gayba dair bilgilerden de haberdar oldukları kabul edilmiştir. Bu sebeple kendileri de diğer insanlara göre daha üstün insanlar sayılmaktadır. Şiiri söylettirenin şeytanın/cinlerinin marifeti olarak görüldüğü için o toplumda bu algı yaygın olarak kabul edilmiş görünmektedir. 

Rivayete göre uzun süre yalnız kalan insanın düşüncelere, hayallere dalmasıyla beraber bir süre sonra tavırlarının değişebileceğinden bahsedilmektedir. Böyle birinin zihninin bulanıklaşması ile görülmeyeni görmeye ve bazı sesleri duyabileceği kabul edilmektedir. İşte bu gördüğü ve duyduğu sesler zamanla kişide büyümekte ve farklı anlamlar yüklemeye başlamaktadır. Zihninde oluşturduğu bu dünya ile şair şiirlerini söze dökmektedir. O durumlarda bu kişiler cinleri gördüğüne, işittiğine, arkadaş olduğuna hatta daha ileri giderek evlendiğine inanmaya başlamışlardır. İ

İslam öncesi ıssız, terk edilmiş metruk toprakların cin sakinlerinin varlığına inanç yaygın olarak kabul edilmektedir. İfrata kaçan bu inanışın izleri günümüze kadar gelmiş ve birçok insanın cin ve şeytan algısını etkilemiştir. Zira Kur’ân’da ve sünnette bu inanışlara dair herhangi bir katî delil bulunmamaktadır. Araplar Hz. Muhammed’in nübüvveti karşısında da benzer tutum sergilemiş ve ona çeşitli ithamlarda bulunmuşlardı. Hz. Muhammed’e şairlik isnad edilerek Kur’ân’ı ona şeytanların/cinlerin yazdırdığına inanmışlardır. Kur’ân-ı Kerim “Biz ona şiir öğretmedik; zaten ona yaraşmazdı da. Ona vahyedilen, ancak bir öğüt ve apaçık Kur’ân’dır.” ifadeleriyle Mekkelilerin bu ithamlarını reddetmiştir. 

Araplarda bu algı olduğu için gelen vahyi de bu şekilde değerlendirerek peygambere cinlenmiş inancıyla yaklaşmışlardır. Ayrıca şeytanların/cinlerin semadan bilgi almak için kulak kabarttıklarını (istirâk-ı sem‘) ve aşırdıkları bilgileri şair veya kâhinlere bildirdiği inancı hâkimdir. Kur’ân-ı Kerim’in şeytanların/cinlerin naklettiği bilgilerden uzak olduğu ilgili pasajlarda şöyle ifade edilmektedir: "Onu (ilâhî öğüdü) şeytanlar indirmedi. Bu onların yapacağı iş değildir, zaten buna güçleri de yetmez. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten kesinlikle uzak tutulmuşlardır."  Sâffât Suresi 7-10 ayetlerinde ise "Ve (onu) her türlü isyankâr şeytanî güce karşı koruduk. Onlar artık o yüce topluluğu dinleyemezler, (bölgeden) uzaklaştırmak için üzerlerine her yönden atış yapılır; ayrıca onlar (âhirette de) bitmez bir azaba çarptırılacaklardır. Ancak, (o yüce topluluktan) bir bilgi kırıntısı kapan olursa onu da delip geçen bir ışık topu kovalar.” 

Vahyin böyle iddialardan ve Hz. Muhammed’in şairlik ithamlarından uzak olduğu vurgulanmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla Kur’ân-ı Kerim Arap toplumun süre gelen şeytan/cin anlayışına değinerek onların anlayacağı bir üslupla bu algılarının doğru olmadığına dikkat çekmektedir. Kur’ân’ın meseleyi bu şekilde izah etmesi Araplardaki bu algıyı kabul etmesinden değil; şeytana/cine atfettikleri yanlış bilgiyi düzeltmek içindir. Zira İslam dini var olan kültürün varlık ve bilgi anlayışını göz önünde bulundurarak muhatabın anlayabileceği bir perspektiften mesajını iletmiştir. 

 

*Bu köşe yazısı Necmettin Erbakan Üniversitesi, Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı/Kelam Bilim Dalı Doktora Öğrencisi, Hünkâr DURMUŞ’ UN İLSAM Akademi Dergisinde (Nisan 2022) yayımlanmış İslam Öncesi Arap Toplumunda Şeytan Algısı adlı makalesinden alıntılanmıştır.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.