ÇUVALDIZ VE İĞNE

  • imsa

Geçen hafta, uvardaki delik,  deliler ve biz adlı bir köşe yazısı yazmıştım. Yazıda iyi niyetli İslami çalışmaların bazılarında gördüğüm izlenimleri ve tespitleri paylaşmış ve bazı eleştiriler yapmıştım. Yayınlanmadan önce değer verdiğim bir arkadaşın görüşlerini almak istedim. Yazıyı okuyan arkadaşım tespitlerime katılmakla birlikte eleştirmek, tespit etmek işin kolay tarafı dedi. Asıl zor olan yanlış olarak tespit edilen olayların doğrusunu ortaya koyabilmek dedi.  

Aslında geçen yazıda Müslüman’ım diyen bir bireyin en başta neler yapılması gerektiği hakkında ana hatları ile çözüm sunmuştum. Lakin daha ilk elden böyle bir yorum gelince, konuyu tam olarak izah edemediğimi anladım. Geçen hafta ilk olarak eğitimcilerin en başta yapması gerekeni ‘’Biz Müslümanlarda değişen dünyanın değişimine ayak uydurmak zorundayız. Kafa yorup yeni yeni eğitim metotları bulmak zorundayız’’  teklifi ile dile getirmiştim.  Bunun içinde takkemizi önümüze koyup, kendimize ait yüzde elli hata payının neler olduğunu, kendimizi kandırmadan bulmak zorundayız. Bunun yolunun da, okuma eyleminden geçtiğini anlatmaya çalışmıştım. 

Lakin bazı kişi ve akımlar bireysel okumanın karşısındaki fikirlerin yanında yer alıyorlar. Okumanın tehlikesinden dem vuruyorlar. Okursak sahip olduğumuz inancımızın tehlikeye gireceğini, sapıtma tehlikesi ile karşılaşacağımızı düşünüyorlar. Böyle bir tehlikenin varlığından söz ediyorsak demektir ki bizim inancımız sağlam temeller üzerinde değilmiş. O zaman yapılacak ilk iş, inancımızı kuran ve sünnet eleğinden geçirmeliyiz. Okumaya kuran-ı kerim ve hadislerle başlayarak, Allah-u Teâlâ’nın razı olacağı Müslüman bilincini oluşturmalıyız. 

Ebu Hüreyre'den nakledildiğine göre, bir hadisi şerifte Rasûlullah (sav): Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgâr hangi taraftan eserse onu o tarafa yatırır (fakat yıkılmaz), rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o, bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz) buyurmuştur (Buhârî, Tevhîd, 31). İşte bir Müslüman da Allah-u Teâlâ’nın istediği şekilde kuran ve hadis bilgisine sahip olursa, yukarıda tarif edilen yeşil ekine benzer. Hiçbir okuma ve fikir ona zarar vermez aksine onu güçlü kılar. 

İkinci olarak sahip olduğumuz imkânları ve enerjiyi daha bilinçli, kullanma noktasında fikir beyan etmiştim. Hedef kitle tüm insanlar olma konusunda hem fikir olmanın yanında, enerjimizi daha çok dinini öğrenme noktasında istekli olan insanlar için harcamalıyız demiştim. Kimin hidayete ereceğini bilmemekle birlikte, görünen köy içinde kılavuz istenmeyeceğini de bilmemiz gerekir. Bundan dolayı enerjimizi acabalar ve belkiler üzerinden tüketmemeliyiz. İyi niyetli kardeşler insanlara balık tutmasını öğretmek yerine, balık verdikleri sürece, toplulukların tembelliğine sebep oluyorlar. Dini öğrenme ve öğretme işi sadece bir zümreye indirgenince veya has kılınınca, bu durum bazılarınca suiistimal ediliyor. Nasıl olsa birileri bize dinimizi öğretmeye mecburlar düşüncesi hâkim olunca, kişiler bireysel öğrenmeyi angarya sayıyorlar. 

 Birde sahih hadis kitaplarında yer almayan: Kıyâmet gününde bir kişinin yakasına, hiç tanımadığı biri gelip yapışır. Adam şaşırarak:«–Benden ne istiyorsun? Ben seni hiç tanımıyorum ki!» der. Yakasına yapışan kişi ise:«–Dünyada iken beni hatâ ve çirkin işler üzerinde görürdün de îkaz etmez, beni o kötülüklerden alıkoymazdın.» diyerek ondan dâvâcı olur şeklindeki anlatımlar meselenin tuzu biberi oluyor. 

Bu dinin temsilcisi (sav) Kızına “Ey Resulullah’ın kızı Fatıma! Sen de kendini Allah’tan satın almaya çalış; zira senin için de bir şey yapamam” derken;  Müslüman’ım diyen biri yemeğin içinde yok olacak bir domatesi almak için çarşı pazarı boydan boya gezecek, sonra bıkana kadar televizyon seyredecek ve oyun oynayacak, lakin sıra “kendini Allah’tan satın almaya” gelince, akla hayale gelmeyecek mazeretler üretecekler. Hala  insanları tembelliğe sevk eden bu metodu destekleyecek ve aynı düzenin devamının gönüllü bir parçası olacaksak; “şeytan, bu düşüncenin metodun neresinde” sorusunu düşünmenin zamanı gelmiş ve de geçiyor demektir.