DANİSKANIN HALT ETMESİ

  • imsa

İster beşeri, ister ilahi kaynaklı olsun, her dinde olduğu gibi İslam’da da bazı kişiler ya da topluluklar tarafından suiistimal edilen konular bulunmaktadır. Bu konuların başında şefaat konusu gelmektedir. Oysa birçok kesim tarafından suiistimal edilen bu konuda Kuran-ı kerimde Allah-u Teâlâ: Ancak tövbe edip hallerini düzeltenler ve gizledikleri gerçekleri açıklayanlar başka; ben onların tövbesini kabul ederim. Çünkü ben, tövbeleri çokça kabul eden ve merhameti bol olanımdır (2/160) buyurarak tövbe noktasında yetkili merciyi ve şartlarını kısaca açıklıyor.

Peygamber efendimizin şefaat noktasındaki tutumunu ve yetkisini aşağıda vereceğimiz iki hadiste çok güzel anlatıyor. Rasûlullâh –(sav) kendisine hizmet eden bir zâta: “–Bir ihtiyacın ve isteğin var mı?” diye sorar dururdu. Bir gün, yine ona böyle sorduğu zaman: “–Dileğim vardır yâ Rasûlallah!” dedi. Rasûlullâh ona: “–Nedir dileğin?” diye sordu. O zât: “–Kıyâmet günü bana şefaat etmendir!” deyince, Peygamber: “–Bunu istemeni sana kim öğretti?” diye sordu. “–Rabbim!” dedi. Allâh Rasûlü ona: “–Öyleyse sen de çok secde ederek bu hususta bana yardımcı ol!” buyurdu. (Ahmed, III, 500)

Hadisi şerife baktığımızda aynı ayet doğrultusunda Allah rasulü (sav) kişinin kendi şefaatini hak edebilmesi için gerekli olan dini yükümlülüklerini elinden geldiği kadar yapmasını söylüyor. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın koyduğu şartlara uymayanlar için kendisinin bile şefaat etme hakkının yetkisinin olmadığını bize bildiriyor. Aksi takdirde bir Müslüman’ın ahrette karşılaşacağı manzara/durum aşağıdaki hadiste şöyle anlatıyor:

 “Sakın sizden biri, kıyâmet gününde omuzunda (hıyânetle elde ettiği) bir koyun avaz avaz melerken, öbürü de omuzunda bir at kişnerken karşıma çıkarak: «–Yâ Rasûlallah, bana yardım et!» diye yalvarmasın. Aksi takdirde ben ona: «–Sana hiçbir şekilde şefâat edemem, ben sana dünyada Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim!» diye cevap veririm. Biri de omuzunda bir deve böğürdüğü hâlde bana gelip: «–Yâ Rasûlallah, yardım eyle!» demesin! Ben ona da: «–Senin için hiçbir sûretle şefâat edemem; çünkü ben sana dünyada Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim!» derim. Bir başkası da omuzunda altın, gümüş yüklü olarak gelip: «–Yâ Rasûlallah, bana yardım et!» demesin. Ben ona: «–Sana hiçbir türlü yardım edemem. Çünkü ben, dünyada sana Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim» derim. Bir diğeri de üzerinde (hıyânetle elde ettiği) elbiseler dalgalandığı hâlde gelip: «–Yâ Rasûlallah, bana yardım et!» demesin. Ben ona da: «–Sana hiçbir şekilde yardım edemem. Çünkü ben dünyada sana Allah’ın hükmünü teblîğ etmiştim» derim.” (Buhârî; Müslim)

Tüm bu ayetlere ve hadislere rağmen bazı gruplar ise, ben diyeyim taraftar, siz diyin cemaat kazanma adına, sanki Allahtan bir belge bir garanti bir söz almışlar gibi, şefaat etme noktasında kendi liderlerinin, Allahın resulünden daha yetkili oldukları tezini savunmaktadır. Hele bazıları var ki işi bir adım daha öteye götürerek: Allah ona cennete gir dediği halde, onun tarikatına/cemaatine mensup kişilerin cennete alınmadan kendisinin cennete girmeyeceğini söylerler. Belki deŞeyh uçmaz müridi uçurur misali, birileri o sözü onun adına uydurmuşta olabilir. Gelin görün ki o fikre sahip cemaat sahiplerinden bu söz için bugüne kadar olumsuz hiçbir beyan zuhur etmemiştir. 

Allah ve resulüne rağmen bu insanlara rağbet edilmesinin suçu, bu şirk muhtevalı sözü dillendirenlerde mi? Yoksa kurana ve sünnete sırt dönen ve üç günlük Dünya hayatının geçici menfaatlerinden vazgeçmeden bedava cennet hayali peşinde koşanlarda mı?

Duyamadım. Ne dediniz?

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.