DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK AMA !

  • SUR YAPIIIIIII
2002 yılında ilkokula başlayan çocuklarımız bugün 25 yaşındadır. Yani bugünkü gençliğimizin tamamını Ak parti hükümetleri yetiştirmiştir. Ama bu gençliğimizin bir kısmında olan zekâ veya başarma arzusundaki ölçülerin, ahlak ve adalet çizgisinden uzak olup olmadığına bakılmalıdır. 2023 yılından sonra siz dinozorların etkisi kalmayacak diyecek kadar iyi yetişmiş bir gençliğe sahipsek daha ne isteyebiliriz ki!...
25 yaşındaki gençliğin her anında eğitimini, kültürünü, geleneğini, görgüsünü, ahlak ve adalet anlayışının tümünü bizim elimizden alan gençliği nasıl yetiştirdiğimizi, karamsar olmadan bir bakalım. Eğitimde her ne kadar ezberci desek de velilerimizin hırsları ve öğrenim hayatını imtihandan ibaret gören eğitim modelimiz sayesinde rekabetçi bir nesil yetiştirdiğimiz kesin. Ülkemizde 210 üniversite açarak her alanda ihtiyaçtan fazla diplomalı eleman yetiştirmeyi, hayatı ve geleceği doğru kurgulayan, kültürüne ve inancına hâkim bir nesil yetiştirmekten öne aldığımız kesin. Alt yapısını ve öğretmenlerini okulun formatına uygun şekilde tamamlayamadan adını kurtarıcı zannettiğimiz İmam hatipleri fazlasıyla açtığımız kesin.
Bunlar ve bunlara benzer başarılarımızı daha çok sıralayabiliriz ama birde şu açıdan bakarak olayı renklendirelim. Türkiye Cumhuriyetinin geçmişinden yola çıkarak geleceği tasavvur edebilen bir basın yerine, kimin kiminle yattığını kalktığını özendire bezendire anlatan ve yandaş diye ifade edilen basınımız olduğu kesin. Çocuğunun kimden olduğunu bilmeyenlere ekran başında 87 milyon insan karşısında ar damarlarını çatlatırcasına DNA testlerini açıklayan, yandaş diye ifade edilen basınımız olduğu kesin. Kocasının kendisini aldattığını öğrenen bir kadının intikam almak için komşu erkekle kocası nasıl aldatılırı detaylarına kadar işleyen diziler yapan, yandaş diye ifade edilen basınımız olduğu kesin. Hayvana eziyet ettiği görülen bir insana yanlışını anlatmak yerine, eline aldığı sopayla muhatabını döverek hayvan hakları savunan bir toplum halini almamızın övgüye değer olduğu kesin. Tabi ki bu başarılar çoğaltılabilir ama iktidarımızın dünyaya gerçek manada bu coğrafyada bizde varız diyebilmesi için daha nelere dikkat etmesi gerektiğine göz atmaya devam edelim.
Rafa kaldırılmış olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği meselesinin halkın gözünde yumuşatmak için Toplumsal Cinsiyet Adaleti olarak değiştiren Bakanlıklarımızın varlığını unutmamamız lazım. Eh artık muasır medeniyet seviyesine ulaşabilmemiz adına Avrupa’nın teknik gelişmelerinden ziyade çöken ahlak ve aile yapısını ülkemize taşımanın vakti geldi de geçiyor sanırım. Öyleyse ne duruyoruz ki artık okullarımızda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya yeni adıyla Toplumsal Cinsiyet Adaleti eğitsel kollarının açılarak gençlerimizi cinsiyet ve cinsiyetsizlik üzerine bilinçlendirelim. Bu konuda il milli eğitim müdürlüklerini harekete geçirelim. Artık uygun zaman kollayarak ve uygun okullardan başlanarak cinsiyetsiz nesil yetiştirmek için, diziler ve sosyal medyanın tamamlayamadığını okullarda birebir verebilelim. Bu müjdeyi vermek bana düştüyse vay halimize arkadaşlar, bazı il milli eğitim müdürlükleri bu konuda adım atmış vaziyette, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği veya yeni adıyla Toplumsal Cinsiyet Adaleti eğitsel kollarımız için yakında hayırlı olsun diyeceğiz. 
Birde eğitimde başarısız olduk diyenleri duyunca deli oluyorum. Toplumumuz veya siyasi taraftarlarımız böyle öz eleştirilere hazır değilken çıkıp ta şunu başaramadık bunu başaramadık demek pek akıl kârı olmasa gerek. İnanın, ya linç ederler, ya ihanetle suçlarlar ya da hükümete zarar vermekle suçlarlar, yani ülkede yapılan hataların dile getirilmesi hiçbir zaman pek uygun değil. Bütün bu olumsuzlukların üstünü örtebilen bir bürokrasimiz ve taraftarlarımız var ya, onlar bize yeter. Bu iş biraz hayat devam ederken ağrıyan yerini, ölümü hatırlatacağı endişesiyle bahsetmeyen birinin durumuna benzese de önemli değil, yanlışların bahsedilmesinin yerinin ve zamanının olmadığını düşünenlerin varlığı, susmamıza yeter herhalde.
Ben yine de aykırı bir sesle; İnancından yola çıkmayan bir Türkiye’nin hem kendi halkı için hem de dünya mazlumları ve Müslüman kardeşliği adına dünyada toparlayıcı olamayacağını söylemeliyim. Kendi gençliğine, aile yapısına, inancına sahip çıkamayanların ve medyasına hâkim olamayanların, dünyaya doğru ses duyurmasının mümkün olmayacağını söylemeliyim. Yanlış uygulamalarıyla Batıyı batırmış olan aile ve cinsiyet konularının, ülkemizde uygulanmaya çalışılarak batan batının bu konulardaki taklitçisi olmanın toplumumuzu felakete götüreceğini söylemeliyim. Her şeyiyle kendi olamayan bir Türkiye, elindeki birkaç güzel imkânlarla dünyaya ahlak ve adaleti getirmek için, mazlumların hakkını savunmak için, korkarım ki dünyanın beşten büyük olduğunu anlatamayacaktır.
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.