İsrailin Filistinlilere yapmış olduğum toplumsal katliamı görüp de etkilenmemek vicdan sahibi bir insan olarak mümkün değildir. Dünyada herkes kendi ölçüsünde ve inancının etkilediği ölçüde tepki gösterdiğini görüyoruz. Mutlaka Dünya müslümanları bu konuda büyük bir imtihan vermektedir. Ama asıl imtihanın Filistinde yaşayan Müslüman halkın olduğunu unutmamalıyız. Çünkü bedelini ödemeye tam olarak hazır olmadan bir kurtuluşun gelmeyeceğini bu vesileyle anlamış oluyoruz. Filistin halkının topyekün artık ölüm kalım mücadelesi vermesi gerektiğini ve ancak o şekilde Dünya müslümanlarını bir araya getirebilecek çabanın oluşacağını bilmeliler. Aksi takdirde kendileri gerçekten tek çıkar ve son yol olarak can ve mal ile Kurtuluş mücadelesi vermezken dışarıdan birilerinin kurtarıcı olmasını beklemek özgürlüğün kıymetinin anlaşılmaması demektir.
Aslında bu hal bize dünyadaki 2 milyar Müslümanın elindeki bunca dünyalık imkanlara rağmen neden ezik vaziyette ve farkında olmadan köle olarak yaşadığını da göstermektedir. Yukarıdaki cümlemi tekrar ediyorum Aksi takdirde kendileri gerçekten can ve mal ile Kurtuluş mücadelesi vermezken dışarıdan birilerinin kurtarıcı olmasını beklemek özgürlüğün kıymetinin anlaşılmaması demektir. Bu sözümü anlamak için Musa Aleyhisselamın kurtarmak için yola çıkardığı kavminin 40 yıl çölde neden bir hedefe ulaşamadan dolaşıp durduğunu anlamakla mümkündür. Ruhlarına kölelik işlemiş toplumların ruhlarındaki ve zihinlerindeki kölelik zincirleri kırılmadan özgürlüğün gelmediğini anlayamıyor muyuz. Şu an ellerinde bulunduğunu bildiğimiz silah ve para gücünün siyonist Yahudiler de olduğunu düşünerek zihinsel köleliği kabullenmiş vaziyetteysek, o gün nasıl Hz. Musa kavmini emin beldeye taşıyamadıysa bizler de zihnimizdeki bu kölelik zincirlerini kırmadan siyonist Yahudilerin dünyadaki kurmaya çalıştıkları egemenliğe baş kaldıramayacağız demektir.
Gençlerimize inandığımız dinin belli bedensel hareketlerle sınırlı ve mistik bir anlayışmış gibi anlatmaktan ve öğretmekten vazgeçmezsek, kendi kurtarıcımızı ortaya çıkaracak şartları oluşturmazsak, imtihanın gereğini yerine getirmezken Allah bizi kabullendiğimiz zulümden neden kurtarsın ki?
Allahu Teala dini, yeryüzünde kendi gösterdiği adaletin ve ahlakın yaşanılır olarak anlaşılması için, peygamberlerini insanlara örnek olarak yani yaşayan bir insan ve aynı zamanda ahlaklı ve adaletli yaşanabilir bir dünya olduğunu ispat etmek için göndermiştir. Aslında Allahu Teala bizden din olarak kabul ettiğimiz yaşantı şekli ile insan olabilme ve insan kalabilme özelliğimizi görmek istemektedir. Oysa biz din denilince anladıklarımızla Allahın bizden istediği din algısı arasında sanki büyük bir fark yok mu?
Bugünkü müslümanlar 40 yıllık çölde dolaşma eziyetinden kurtulmak istemediği sürece gençlerini doğru bir inanca sevk edemeyecek ve ruhlarındaki ve zihinlerindeki esaret zincirini kıramayacaklardır. Dünyayı doğru anlama ve anlatmak zorunda olduğumuz gençlerimiz bizlerin eliyle şekillendiğine göre Allahu Teala kurtuluşumuzu da bizlerin eline vermiştir.
Gelecek önce bizlerin kalbinde, beyninde ve ellerinde şekilleniyorsa,elimizdeki gençlik hamurunu doğru kalıpta şekillendirmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Toplumlar olarak canı yürekten biz kurtulmak istemedikten sonra kimse bizim için kurtarıcı olmayacaktır. Bizler gençlerimizi doğru yetiştirebilirsek içlerinden öyle kurtarıcılar çıkacak ki aklımızın almayacağı işler yapacaklar. Bunun için bizler doğru inanmalı, doğru yaşamalı ve doğru mücadele vermenin yolunu bulmalıyız. Allahu Teala bu bilinç ve şuurla insanlığa Kurtuluş olacak nice bayramları birlikte kutlamamızı nasip etsin inşallah.