Bugün sizlerle altı bölümden oluşan İstanbul Üniversitesi ilahiyat fakültesinin bağcılar belediyesi ile Mayıs 2013 yılında ortaklaşa gerçekleştirdiği HALKIN SORUNLARI BAĞLAMINDA GÜNÜMÜZ İNAÇ PROBLEMLERİ sempozyumunda sunum yapan Dr. Mücteba ALTINTAŞIN Ecel, Rızık ve musibet anlayışımızın sosyal hayattaki izdüşümleri adlı makalesinin üçüncü bölümünü kaldığımız yerden paylaşacağız.
Ayete baktığımızda ömrün uzama ve kısalması, belirlenmemiş olan muallâk ömür alanında olmaktadır. Ayet bu anlamda bir uzama ve kısalmayı onayladığı gibibunun objektif, varlıksal ve ahlaki kurallara bağlı olduğunu ortaya kaymaktadır. Uzayıp kısalmasının varlıksal ve ahlaki yasaları insan iradesine bağlanmıştır.
Süre anlamında Allah tarafından insan cinsi için bir ecel tayin edilmiştir. Fakatgörüleceği gibi
Yanlış anlaşılan tek tek bireysel ecellerin tayin edilme fikridir. Bu konuda filozoflarkelamcılardan daha tutarlıdır. Onlara göre iki türlü ecel vardır. 1) Tabi ecel: Bir mumunyanıp tükenmesi gibi insan cinsi için tayin edilen maksimum süreye metabolizmanınyaklaşması ve sonra da dağılması. 2) ihtirami ecel: Metabolizmanın tabi süresinidoldurmadan, kaza, afet, hastalık gibi nedenlerle sana ermesi. Birçok nedenden dolayı bireysel ölüm sürelerini, Yaratıcının tayin etmiş olması anlamına gelmez. Zirabireysel ihtirami ecelin tayin edildiğini kabul etmek o ölümlere sebebiyet veren bütün olayların ahlaki sorumluluğunu Allah'a yüklemek demektir.
Bu açıdan bakıldığında insanımızın zihnini sürekli meşgul eden ve farklı bir dünyagörüşü oluşturan böyle bir ecel algısı doğruyu yansıtmamaktadır. Zira böyledüşündüğümüzde şu sorulara cevap bulmamız oldukça zordur: Yanlış tedavi sonucu erken yaşta ölen bir çocuğun kurtulması mümkünse irade ve tercihlerimiz ecelimizi nasıletkilemektedir? Bu açıdan ecelin uzayıp kısalması gerçek anlamda mümkün müdür? Bir katilin maktulü öldürdüğü an maktulün ecel anı mıdır? Veya bir trafik kazası sonucu ölen bir kişi bu kazada ölmeseydi yine ölecek miydi? Bir insanın intiharetmesi ecel kapsamına girer mi? Görüleceği gibi geleneksel ecel anlayışımız karşısında bu tür hayati soruları açıklığa kavuşturmamız mümkün görünmemektedir.
Öyleyse ecel ayetlerini konu bütünlüğü içinde değerlendirdiğimizde bu soruların cevabıortadadır. Zira tespit edilen ecel, herhangi bir müdahale olmadığı zaman insanınyaşayabileceği zaman dilimidir. Dünyaya gelen her insanın yaşaması gereken süreye ecel, yani tabi ömür denir. Bu, insan cinsi için takdir edilmiştir. Doğan her insanın bu süreyi yaşama imkânı vardır. Çeşitli sebeplerden dolayı bazı insanların ecelleri kısalmaktadır. Bunun kuralları da ilahi irade tarafından konulmuştur. İnsan cinsi içintayin edilen ecel neyse o değişmez. Ölüm olayının kuralları ilahi iradeye ait olmaklabirlikte öldürme ve ölüme neden olma olayları tamamen insanlara izafe edilmektedir. Yaratıcının yaratma ve can alma fiilleriyle üstlendiği şey doğum ve ölüm kanunlarıdır.
Yine "Hiç; bir kimse, Allah'ın izni olmadan ölmez. 0 izin de belli bir süreye bağlanmıştırayeti aynı kanuniyeti ifade etmektedir. Ayete göre bütün ölüm olaylarının tabi olacağıyasa ilahi irade tarafından konulmuştur. Her ölme biçimi Allah tarafından kurallara bağlanmış olup yasa buna göre işlemektedir. Ayetteki yazılma ifadesi, sebeplere bağlı olarak devam eden hayat dengesi içinde ölümün, ancak ilahi iradenin koyduğu kurallara göre meydana geldiğini ifade etmektedir. Zira her ömrün bir süresi, her sürenin de bir kuralı vardır. Yaratıcı her canlı türü için bir ecel belirlemiştir. İnsan cinside bu kanunun dışında değildir. Ancak insanın eylemleriyle eceli arasında çok yakın birilişki vardır. Dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam gibi unsurlar ömrün uzun oluşunu etkilemektedir. (Üçüncü bölümü sonu)