TEVDER Başkanı Halil Şevik, inşaat aşamasında beyan edilen yalıtım değerleriyle uygulama değerlerinin doğruluğunun denetimlerle desteklenmesi gerektiğinin altını çizdi. Şevik, “Binalarda kullanılan malzemelerin çoğunda beyan edilen yalıtım özellikleri bulunmamaktadır” dedi.
Yalıtım seviyesi uygun olan malzemelerin bir kısmında eğitim yetersizliği nedeniyle yanlış veya eksik uygulamaların sergilenmesi sonucu, beklenen performansın verilemediğini söyleyen Şevik, “Bu konuda inşaat ara elemanlarının eğitim açığı giderilmelidir” ifadelerini kaydetti.
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) bünyesinde faaliyetlerini sürdüren Tüketicinin Enerji Verimliliği Derneği (TEVDER) Başkanı Halil Şevik, enerji verimliliği konusunda tavsiyelerde bulundu. İklim koşullarının; mimarların ve mühendislerin değerlendirmesi gereken en önemli çevresel özellik olduğuna işaret eden Şevik, etkin bir bina tasarımı için konuma özgü iklim koşullarının göz ardı edilmemesi gerektiğini kaydetti. İklim koşullarının hangi enerji verimliliği stratejisinin kullanacağının belirlenmesinde ana faktör olduğunu dile getiren Şevik, “Genel iklim verilerinin yanı sıra sahaya özgü verilerin de ele alınması gerekir. Binanın yamaçta ya da ovada bulunması, deniz kenarında bulunması, şehir merkezinde bulunması gibi özellikler iklimsel verileri değiştirebilir. Sıcaklık, nem, rüzgâr, konum ve iklim, pasif enerji tasarımında en belirleyici faktördür” dedi.
“BİNALARIN ISITMA VE SOĞUTMA YÜKLERİ ÇOK FARKLI OLABİLİR”
Bir yıl içerisindeki ortalama sıcaklık değerlerinin konfor koşullarına uygun olduğu gün sayısı ne kadar çoksa binanın pasif enerji tasarımına o kadar yatkın olduğunu kaydeden Şevik, “Isıtma ya da soğutma gereken gün sayısı arttıkça binanın enerji tüketimi artacaktır. Bu nedenle farklı iklim bölgelerinde binaların ısıtma ve soğutma yükleri çok farklı olabilir. Konum ve iklim, nem insan konforu açısından sıcaklık kadar önemli olabilir. Fazla nem, ısı etkisini arttırarak boğucu olabilirken, nemin azlığı da rahatsız edici şekilde kurudur. Genelde ideal nem aralığı yüzde 40-yüzde55 arasındadır. Nem oranı binanın mimari tasarımı ve ısı yalıtımı açısından önemlidir. Aynı sıcaklık değerlerine sahip nemli ve kuru bölgelerde farklı mimari stratejiler izlenmelidir. Su ve buhar yalıtımına nemli bölgelerde özen gösterilmelidir. Nem oranı ayrıca havalandırma, soğutma ve ısıtma stratejilerinde dikkate alınmalıdır” dedi.
“BÖLGENİN RÜZGAR GÜLÜ İNCELENMELİDİR”
Evaporatif (yoğuşmalı) soğutma sistemlerinin kuru iklimler de çok daha verimli olduğunu ifade eden Şevik, “Rüzgar, binaların havalandırılmasını ve ısı transferini arttırarak için soğumasını sağlar. Rüzgardan faydalanmak için bölgenin rüzgar gülü incelenmelidir. Ayrıca yerel rüzgarlar da ele alınmalıdır. Deniz meltemleri kıyılarda, vadi meltemleri ise yamaçlarda esintiye neden olur. Rüzgardan faydalanılması için nem oranının da dikkate alınması gerekir. Kuru bölgelerde rüzgar, kuru hava getireceği için tercih edilmemekle beraber nemli bölgelerde tercih edilir. Büyük projelerde rüzgarın binaları arasında sıkışarak hızlanma ve rüzgar tüneli oluşturma ihtimali vardır. Rüzgar tüneli, soğutma havalandırma stratejisi olarak ya da enerji üretimi için kullanılabilmekle beraber bazı durumlarda yaşam alanlarında konforu bozmaktadır” diye konuştu.
GÜNEŞE YÖNELİMİ HESAPLANMAMIŞ BİNALARA DİKKAT!
Bu tarz projelerde CFD (Computational Fluid Dynamics) analizi yapılarak rüzgarın etkisinin belirlenmesi gerektiğini söyleyen Şevik, “Güneşin gün içerisinde ve yıl boyunca hareketi enerji etkin bir bina tasarımında önemli bir etkendir. Güneşin hareketini incelemek için güneş diyagramı kullanılır. Güneş tasarımı doğru yapılmış bir binada; doğal aydınlatma, pasif ısıtma, güneş paneli ile enerji üretimi ve doğal havalandırma gibi stratejiler uygulanabilir. Güneşe yönelimi hesaplanmamış bir binada ise aşırı ısınma ve parlama sorunları ortaya çıkabilir. Güneşin etkilerini kullanmak ya da engellemek her iklim bölgesine göre farklılık gösterir” şeklinde konuştu.
“YAZ AYLARINDA GÜNEŞİ GÖLGELEYİN KIŞ AYLARINDA İÇERİ ALIN”
Soğuk iklimlerde güneşin ısıtma etkisi olabildiğince çok kullanılırken, sıcak iklimlerde aşırı ısınmanın engellenmesi gerektiğinin bilgisi veren Şevik, şöyle devam etti; “Güneş yönelimi örnek tasarım stratejileri arasında yaz aylarında güneşi gölgeleyen, kış aylarında içeri alan gölgeleme elemanlarını tercih etmek, doğu ve batı cephesinde cam miktarını azaltmak, güney cephesinde cam miktarını arttırmak, SHGC (Solar Heat Gain Coefficient) değeri düşük cam seçimi, yaşam mahallerinin konumlandırması, güneş panelleri, güneş bacası sayılabilir. Bununla beraber, mimari tasarım esnasında pasif enerji stratejileri dikkate alınarak mekanik sistemlerin yatırım maliyetleri ve enerji tüketimleri oldukça azaltılabilir. Mekanik sistemler gelişmeden önce geleneksel olarak inşa edilen binalarda bu sistemleri gözlemlemek mümkündür.”
“BİNANIN ISI İHTİYACI İKLİM BÖLGESİNE GÖRE BELİRLENİR”
“Pasif ısıtma stratejilerini uygulamak amacıyla binanın ne kadar ısı ihtiyacı olduğunun iklim bölgesine göre belirlenmelidir” diyen Şevik, direkt ısı kazancı için kış aylarında güneşin ortamı ısıtması, yaz aylarında gölgeleme yapılması gerektiğine açıklamalarında yer verdi. Şevik, şöyle devam etti; “Sıcak iklimlerde güney yönünde gölgeleme elemanları ile desteklenmelidir. Batı yönünde cephesi küçükleterek aşırı ısınma engellenmelidir. Isıl kütlesi fazla olan malzemeler yavaş ısınıp yavaş soğurlar. Gece ve gündüz sıcaklık farkının yüksek olduğu iklimlerde ısıl kütlenin arttırılması sayesinde gece yapı sıcak kalırken gündüz de serin kalır. Trombe duvarı olarak bilinen Fransız kaşif Felix Trombe tarafından bulunmuş olan bu stratejide güneye bakan cam yüzey arkasına ısıl kütlesi yüksek siyah renkte bir duvar örülür. Arada kalan boşluk gün boyunca ısınır ve sıcaklığı arka tarafında bulunan odaya gece boyunca verir. Kış bahçeleri de benzer işlevle çalışabilir.”
“YANAN BİR MUMU PENCERE KENARINDA DOLAŞTIRIN”
Açıklamaları vatandaşlara yönelik tasarruf önerilerini de içeren Şevik, “Pencere ve kapılarda yalıtım artırılmalıdır. Pencereler ve kapılar, evinizdeki ısının dörtte birinin kaybına neden olmaktadır. Çift cam veya ısıcam olan pencerelerde ısı kaybı yarı yarıya azalmaktadır. Yapılan bir araştırma, Türkiye’de mevcut yapı stokunun yüzde 88’inin tek camlı pencerelerden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Oysa bugün Low-E teknolojili çift camlarla tek cama göre yüzde 72 ısı tasarrufu sağlanabilmektedir. Bu bakımdan tasarruf oranı yüksek yapı malzemeleri tercih edilmelidir. Pencere ve kapılardaki sızdırmazlık ısı kaybında önemlidir. Hava sızdıran yerleri belirlemek için; yanan bir mum pencere kenarlarında dolaştırıldığında mum alevi sağa sola hareket ediyorsa bu bölgelerde sızıntı var demektir. Hava sızıntılarını önlemek için pencere bandı ve süngerler kullanılmalıdır. Kış aylarında güneş ışığını doğrudan alan pencerelerdeki perdeler açık, diğerleri mümkün olduğunca kapalı tutulmalıdır. Uzun perdeler radyatörlerin ısı akışına engel olacağından perde boylarına dikkat edilmelidir” dedi.
“TERMAL KAMERALAR İLE ISI KAYBI ÇALIŞMALARI YAPILIYOR”
Çatı yalıtımına dikkat edilmesi gerektiğini açıklayan Şevik, “Yapılan araştırmalara göre tüm yapıların yalnız yüzde 15’inde çatı yalıtımı bulunmaktadır. Isınan hava yükseldiği ve çatıdan dışarıya kaçmaya çalıştığı için öncelikle çatının yalıtılması gerekir. Radyatör arkalarından kaynaklı ısı kaybı önlenmelidir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın araştırmalarına göre, Türkiye gibi orta iklim kuşağındaki bir ülkede konutlarda enerji tüketiminin dağılımı ısıtmada yüzde 55, su ısıtmada yüzde 19, beslenmede yüzde 4, aydınlatmada yüzde 3 ve ev aletlerinde yüzde 19 olarak belirlenmiştir. Ayrıca termal kameralar ile yapılan ısı kayıplarına ilişkin çalışmalar sonucunda binanın yalıtım yapılan tarafında ısı kayıplarının çok az olduğu, yalıtımsız tarafında ise radyatör arkasından ve pencerelerden ısı kayıplarının fazla olduğu görülmektedir. Radyatörlerden taşınım ve ışınım yoluyla çıkan ısı radyatörün arkasındaki duvarı ısıtır. Dışarıya olan ısı kaybını önlemek için radyatör arkalarında alüminyum folyo kaplı ısı yalıtım levhaları kullanılabilir” diye konuştu.
“RADYATÖRLERDE TERMOSTATİK RADYATÖR VANASI KULLANILMALI”
Odaların sıcaklığının artması halinde pencereleri açmak yerine radyatör musluğunun kısılabileceğini kaydeden Şevik, “Binalarda özellikle kuzey ve güneye bakan taraflarda güneş ışınları sebebiyle büyük sıcaklık farkları olmaktadır. Odaların sıcaklığının artması halinde pencereleri açmak yerine radyatör musluğu kısılabilir. Günde 2 saat açık duran pencereler sebebiyle 50-75 kW/m2 yıl ısı kaybı olduğu söylenebilir. Radyatörlerde termostatik radyatör vanası kullanılmalıdır. Termostatik vana ile oda sıcaklığı ayarlanan değere gelince radyatörde su dolaşımı kesilir ve odanın normal değerden daha fazla ısınması önlenerek enerji tasarrufu yapılır. Oda sıcaklığını 1 derece arttırmak için yaklaşık yüzde 6 oranında daha fazla yakıt gerekmektedir. Oda sıcaklığı 23 derece iken ısı kaybı 100 ise; o Oda sıcaklığı 22 derece olursa yüzde 6 tasarruf, o oda sıcaklığı 21 derece olursa yüzde 12 tasarruf, o Oda sıcaklığı 20 derece olursa yüzde18 tasarruf sağlanabilir. Radyatörlere takılan termostatik vana, iki ısıtma sezonunda kendisini geri ödemektedir. Ayrıca dış hava sıcaklığı ve iç ortam sıcaklığı esas alınarak gece gündüz ve saatlere göre ayar yapma olanağı sağlayan otomatik kontrol sistemlerinin uygulanması ile de önemli oranda tüketim azaltılabilir” şeklinde konuştu.
“YENİLENEBİLİR ENERJİNİN İLE FOSİL YAKIT TÜKETİMİ AZALTILMALI”
İnşaat aşamasında beyan edilen yalıtım değerleriyle uygulama değerlerinin doğruluğunun denetiminin sağlanması gerektiğini altını çizen Şevik, “Binalarda kullanılan malzemelerin çoğunda beyan edilen yalıtım özellikleri bulunmamaktadır. Yalıtım seviyesi uygun olan malzemelerin bir kısmında ise eğitim yetersizliği nedeniyle yanlış veya eksik uygulama beklenen performansı verememektedir. Bu konuda inşaat ara elemanlarının eğitim açığı giderilmelidir. Tasarım yapan mimar ve mühendislerin binalarda enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji kullanımına önem verilmelidir. Çevreyi kirletmeyen, CO2 salımı yaratmayan her türlü yenilenebilir enerji (rüzgâr, güneş, termal, bio, hidro vs.) üretimine olabildiğince ağırlık verilmeli, bina tasarımlarında pasif ve aktif enerji yöntemleri ile enerji tasarrufu yapılabilmesi için tasarım yapan mimar ve mühendislerin konu hakkında eğitimli hale getirilmesine ve yenilenebilir enerji kullanılmasına önem verilmelidir. Türkiye ortalama 1500 kwh/m2-yıl olan bir güneş kuşağı içerisinde olduğundan yenilenebilir enerjinin azami kullanımı yoluyla fosil yakıt tüketiminin azaltılması ve böylece çevreye verilen zararın en alt düzeye düşürülmesi mümkün olacaktır. Binaların mimari tasarımında enerji verimliliği ile ilgili standartlara uygun olması konusuna dikkat edilmelidir. Uygulamada standartlara uygun düzenlenmiş projelere göre yapılaşma sağlanmalıdır. Mekanik sistemler enerji verimliliğinde önemli rol oynar” ifadelerini kaydetti.
Şevik, otomasyon senaryoları oluşturularak sistemlerin devreye alma, ölçüm ve doğrulama testleri yapılarak cihazların projelere ve senaryolara uygun olarak çalışması gerektiğini sözlerine ekledi.
Haber: Duygu TEKİN