ERKEK HEGEMONYASINA TEHDİTİN ADI İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

  • SUR YAPIIIIIII

Hegemonya, bir sistem içerisindeki bir elemanın diğerlerinden üstün ve baskın olduğunu belirten durum olarak tarif edilir. Kuranı kerimin ifadesiyle Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir (Araf/189).Kendisinde huzur bulalım diye yaratılan kadın insanlık tarihinin büyük bölümünde ikinci sınıf insan olarak görülmüş, itilmiş, kakılmıştır. Allah (c.c)nun tek nefisten yaratığı ve kendi katında erkeklerle eşit konuma sahip kıldığı Kadın yine Allahın Rasulünün(s.a.v) sözüyle ikinci sınıf yapılmaya çalışılmıştır (Buhari, 3331; Müslim,1468)Kadının erkeğe denk olmadığı tezini desteklemek için ilk yaratılan ve Erkek olan Hz Ademde dahil edilmiştir. Böyle bir ayrımcılığa bilerek veya bilmeyerek zaman zamanda âlimlerimiz destek verince yeryüzünde erkek hükümdarlığı kurulmasının önü açılmış oldu. Zaten kadın değimliydi ki karşı cinsine hıyanetlik yapan(Buhari, Enbiya, 1, 25; Müslim, Raḍa, 62, 63). İşte o kadın bu suçlarının bedeli olarak insanlık tarihinin az bir kısmı hariç hep ikinci planda kalmıştır. Allah-u Teâlâ’nın yaratılıştan bizlere verdiği güçle huzur bulalım diye yarattığı kadını korumamız gerekirken; Gücü erkekler genelde kadınlara karşı baskı ve zulüm aracı olarak kullanmıştır. Allah Resulü buna engel olmak için çok uğraşsa da ne yazık ki erkekler hükümranlığından vazgeçmemişlerdir. Bu gerçeği tarihi kaynaklarda yer alan Hz. Ömer’ in oğlunun şu sözünden anlıyoruz: “Biz Allah’ın elçisinin sağlığında, hakkımızda ayet iner diye korkardık da kadınlara kötü davranmazdık. Ne zaman ki, Allah’ın elçisi aramızdan ayrıldı, tekrar eski halimize döndük!”Bu şartlar içerisinde canı yanan, horlanan kadınlar fırsat buldukça erkeklerden intikam alma fırsatını hiç kaçırmamışlardır. Bazen ellerine geçen imkânları abarttıkları da olmuştur. İstanbul sözleşmesi de kadınlara bekledikleri fırsatı sunmuştur. Sözleşmeye karşı çıkışın odak noktası iki bölümden oluşuyor. 1.Bölüm cinsiyet problemi(bu konu hem dinen hem de örfen hiçbir Müslüman için kabul edilemez) 2.Bölüm ise kadınlara tanınan haklar yüzünden aile mefhumunun zarar görmesi.

  İstanbul sözleşmesi büyük bir oranda erkekler tarafından eleştirildi için buradan şu sonuca varmış da oluyoruz. Erkeklere göre Kadınlar bu sözleşmeye karşı olmadıklarından dolayı, Aile onlar için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü; Aile onlar içinde kutsal olsaydı erkeklerle bir olur İstanbul sözleşmesinin karşısında dururlardı. Diğer bir ifadeyle erkek hegemonyasının sarsılmaması için saf tutması gerekirdi. İstanbul sözleşmesinden dolayı çoluk çocuğunun mağdur olduğunu söyleyen erkeklerin aklı hanımlarına zulmederken onları hizmetçi ikinci sınıf insan muamelesi yaparken nerdeydi? Biz erkekler hanımlarımıza zulmederken Aile mefhumuna bir şey olmuyordu da kadınlar azıcık bize zulmederken ve bizden intikam alırken mi Aile yapımız çökmeye başladı? Asıl mesele Ailemi yoksa canın yongası olan paralarımızın zulmettiğimiz kadınlar tarafından alınması mı? Eskiden biz onları sokağa atardık. Şimdi onlar bizi sokağa atıyor. Biz sokağa atarken sorun olmuyordu da onlar bizi sokağa atınca mı sorun olmaya başladı? Direk bunları dillendiremediğimiz için mi Aile mefhumunu kendimize siper yapıyoruz? Bu kanun metni çıkmadan önce Aile mefhumunun ayakta durması için gayret eden gerek kadının gerekse erkeğin yaptığı haksızlık karşısında mücadele edenlere lafım yok. Lakin Analarımızın bacılarımızın kızlarımızın kurduğu aileler erkek hegemonyası tarafından zulmedilirken ses çıkarmayanların şimdi ses çıkarmaları bana samimi gelmiyor. Zulmün ucu size dokunduğunda mı birden ailenin kutsallığı hatırlanıverdı?

    Bu sözlerden İstanbul sözleşmesinin tümünü savunduğum anlamı çıkarılmamalı. Sadece yıllarca zulmettiğimiz kadınlar İstanbul sözleşmesinin geçici verdiği haklarla yılların öcünü alıyor. Fakat kadınlarda ellerine geçen imkânın kısa süreli olduğunu biliyor. Onlarda biliyor ki Yıllardır süren Erkek hegemonyasını Allah Resulü (s.a.v)sona erdiremedikten sonra hiçbir yasa hiçbir sözleşme sona erdiremez. Lakin kısa sürelide olsa erkeklerin yaşadıkları şokun işe yarayıp hatalarını anlamalarını umup,Allah-u Teala’nın istediği eş ve Aile reisi olmalarını bekliyorlar. Eğer bu gerçekleşmese, şoku atlattıktan sonra erkeklerin tekrar hegemonyalarının devamı için her şeyi yapacaklarını biliyorlar. Onun için yılların birikmiş öcünü alabildikleri kadar alacaklar. Ondan sonra tekrar erkek hegemonyasına hizmet için saflarındaki yeri almak zorundalar. Böylelikle aile mefhumu kurtulmuş olmakla birlikte asıl olan canımızın yongası da kurtulmuş olacak. Şunu da düşünmeden edemiyorum; Nafaka ve sokağa atılma olmasaydı erkeklerin aklına Ailenin kutsallığı gelir miydi? Bu kadar ortalığı toz dumana katarlar mıydı?  

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.