Hemen hemen her bayram başta yaşlı insanlar olmak üzere hepimizin dilinden düşürmediği ortak bir cümle vardır. NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR? Ne olmuştu da eski bayramlar aranır olmuştu? Yeni bayramların neyi vardı? Bayramlar niye değişti? Değişen bayram mıydı yoksa bizler miydik? Bu ve benzeri soruların cevabını bir türlü bulamayız. Aslında cevabı basit olan bu ve buna benzer soruların, ucu kendimize dokunacağı bildiğimiz için, cevabını sinelerimizin özünde gizli tutarız. Bu soruyu sorarak Cevabını Kendimizden bile gizlemeye çalışarak ve nerede o bayramlar lafını kendimize siper yapar arkasına sığınırız
Malumumuz Ramazan ay’ı özel bir ay’dır. Bu ay’ı özel kılan en önemli iki sebep vardır. İlki kuran-ı kerimin bu ayda nazil olmaya başlamasıdır. Bu gerçek kadir suresi birinci ayetinde Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik şeklinde dile getiriliyor İkinci sebep ise, Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin (2/185) ayetinde dile getirilir. Bu ayette Allah-u Teâlâ (cc) kendisine inandığını söyleyen ve bu aya kavuşan insanlardan bir istekte bulunuyor. Kısa ve net olarak Müslüman’ım diyen herkesten bu ayda oruç tutmasını ister. Bu istek Müslüman’ım diyen biri için serbestlik içermiyor. Yani isteyen tutsun istemeyen tutmasın şeklinde değil. Bu teklif Müslüman’ım diyorsanız ve benim rızamı istiyorsanız buyurun size ispatlama alanı şeklinde bir istek.
Allah-u Teâlâ istekte bulunuyor bulunmasına ama Bu isteğin muhatabı olan Müslümanların sokaklarına çarşılarına pazarlarına baktığınız zaman zannedersiniz ki, ya içinde bulundukları ay Ramazan ayı değil, ya da Allahın isteği ve rızası onlar için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü bırakın oruç tutmamayı, açıktan yiyip içerken bile sıkılma ve ya utanmadan hiç emare göremezsiniz. Allahtan utanmayı geçtik. Oruç tutan kendi dindaşına/kardeşine bile, Müslüman’ım diyen bu insanların saygısının kalmadığını görürsünüz. Oysa küçüklüğümüz Osmanlı zamanında yaşayan yabancı teba insanlarının ramazan ayında çocuklarına: Oğlum sakın bu ayda sokakta yiyip içmeyin komşumuz Müslümanlar bu ayda oruç tutuyorlar gerçeğini duymakla geçti. Bugün ise onların bizim inancımıza duyduğu saygıyı biz kendi kardeşimize göstermedik.o insanlar çocuklarına gizli yemelerini öğütlerken bizim insanımız özellikle kahvaltıyı sokağa nazır bir yerde yapmak için ısrar etmesi karşısında şaşırıp kalmamak elde değil.
Nerede o eski bayramların sorusunun cevabı işte burada yatıyor. Ramazan ayına ve adına hürmet etmeyen bir kimsenin Bayram yapmasını beklemek abesle iştigalden başka bir şey değildir. Çünkü Bayram bir işi yapmanın peşinden gelen sevincin paylaşıldığı günün adıdır. Ortada başarılmış bir iş yoksa sevinecekte bir gün olamaz. Bundan dolayı birçok insan için bayramlar tatilden başka bir anlam ifade etmez. Sebebine gelince Allah-u Teâlâ’nın bizden istediği oruç tutmayı gücümüz yettiğince başardık diyerek sevinmesini gerektirecek bir iş yapmamışlar ki; bayram etsinler veya yapacakları bayramın adı Ramazan olsun. En fazla birkaç çocuğa şeker vererek onun sevinciyle kendilerini avutarak verdikleri ŞEKER(in) BAYRAMI(nı) yaparlar.
Nerede o eski bayramlar sorunun asıl cevabını burada aramalıyız. Bu özel günlerde bile, yüzde doksan dokuzu Müslüman olmakla övünülen toplumumuzda, Allah’ın isteklerine sırt çevirmenin adı modernlik ve çağdaşlık olduktan sonra, bazı insanların gözünde bayramın tatil olmasından başka, hiçbir farkı yoktur. Tüm bu olumsuzluklara rağmen güzeli yaşatmak adına elinden geldiği kadar gayret edenler başta olmak üzere ülkemizin tüm güzel insanları BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN