05 Mart 2021 tarihinde Cumhuriyetin içindeki söğüt gölgesinden, terbiyemin el verdiği biçimde söyleyebileceğim şekliyle kadıncağızın,herhalde geçmişte başından geçenleri, kendince nasihat olması adına aktardığını zannediyorum. Yazının bir miktarı şöyle:
Baba evini derhal terk edin kızlar. Her baba evi öyle sanıldığı kadar güvenli değildir. Aksine çoğu baba evi tehlikenin merkezidir. Ve bazen sokaklar o baba evinden çok daha güvenlidir. O yüzden, o despot, o dayakçı, o adaletsiz, o ikiyüzlü, o sinsi, o hesapçı, o güvenilmez babaların evinden erkenden çıkın gidin kızlar. Geleneklerin, inançların, korkuların pabucunu dama atın.
Yukarıdaki alıntıdan ve aslında yazının tamamın dan ortaya çıkan sonuç bana göre şöyle. Güvensiz olan bazı evler diye başlayan yazının sonunda bütün kızları sokağa davet etmesi ve kız çocuğu olan babaların adeta genel suçlu muamelesi ile karşı karşıya getirilmesi bana biraz manidar geliyor.
Bildiğim kadarıyla, yukarıda bu satırları yazan kadıncağız evli ve henüz çocuğu yok , Allahtan ki çocuğu olmadığı için kocası bütün bu zanlardan kurtulmuş oluyor, yoksa evinin içini dile getirdiği zannedilecek.
Ama unuttuğu bir şey, çocukluğunda yaşadığı bazı olumsuzluklar varmış gibi, insanlara düşündüreceğini fark etmemiş olması.. Bu sebepten olsa gerek ki tecrübelerini diğer kızların kurtuluşu için ortaya koyduğunu düşünerek yazmış olmalı. İnsanın başından geçmeden bu kadar içten bir yazı nasıl yazılabilir bilemedim.
Benim burada yazmaya çalıştığım kızlarımıza kötü örnek olarak kendi hayatını gösteren veya hayatından bazı kesitleri örnek veren kişileri eleştirmek değildir. Benim burada söylemek istediğim hukukçuların bunu ihbar kabul ederek kadıncağızın başından geçen bu olumsuzluklar hakkında adli tahkikat yapılabiliyor mu? Yoksa başından geçeni açıktan adalete intikal ettiremeyenlerin bu şekilde dolaylı yöntemlerle çözüm aramaları doğru değil.
Dikkat çekmek istediğim başka hususta, gayri ahlaki yaklaşımların kanunlar çerçevesi içerisinde caydırıcılığının düştüğü görülüyor. Zinanın suç olmaktan çıkartılması ile adeta teşvik edilen zina, toplumun her kesimince normalmiş gibi karşılaşılması söz konusu olabiliyor. İnanç ve ayıp duygusunun ortadan kalkmasıyla zina daha çok teşvik edilir hale gelmiş oluyor. Bu ihbardan yola çıkarak yetkililerin gerekli işlemleri yapacağını düşünüyorum. Yeniden zinanın suç sayılacağı ve cezalarında caydırıcı olacağı bir anayasayı özlüyoruz. Tam da sivil anayasa söylemlerinin olduğu bir zaman da, bu konuların dikkate alınması gerektiği unutulmamalıdır.