Kaş yaparken göz çıkarmak deyiminin en çok gerçekleştiği alanlardan biri insanlara İslam’ı anlatma faaliyetleridir. Teblig! faaliyetlerini kontrol imkânı olmadığı için, ortalık âlimden, müftüden ya da hocadan geçilmiyor. Elleri öpülesi insanlar hariç, ortada dolaşan bu insanları görünce, insanın al birini vur ötekine diyesi geliyor. Arap/Türk edebiyatı ve dilbilgisinden yoksun diplomalı ya da diplomasız, al birini vur ötekine hocaların, insanları hayra ve iyiliğe yöneltmek adına yapılan bazı İslami! vaazlar, söylemler hayırdan çok şerre sebep olmaktadır.
Bu insanlar, söylediklerini sanki kulakları duymuyor misali vaaz ediyorlar. Konu içerisinde kullandıkları ayetlerin hitabının dünya ya da ahret boyutuna hiç dikkat etmiyorlar. Ayetlerde bahsettikleri mevzuunun pratikte yansıması nasıl olmuş veya nasıl oluyor gibi bir fikirleri yok. Anlattıkları vaazların insanların zihin dünyasında hangi soruların oluşmasına ya da İslam inançlarına nasıl bir etkisi oluyor endişeleri de yok.
Vaazlarda sohbetlerde sık sık kullandıkları lakin insanların zihin dünyasında nasıl bir karşılık bulduğu endişesi duyulmayan ayetlerden biride bakara suresinin 276. Ayetidir. Bu ayet genelde insanlara faizin kötülüğünü anlatmak ve faizden uzak durmalarını sağlamak amacı ile anlatılır. Bu ayette şöyle buyruluyor: “Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır(bereketlendirir). Ayet ana hatları ile: Birçok insan sadakanın serveti azalttığını, faizin ise servete servet kattığını düşünür ve inanır. Âyet bu düşüncenin isabetli olmadığını, Allah Teâlâ’nın sadaka sebebiyle sadaka sahibinin servetini arttırdığını, faiz alıp vermesi yüzünden ise kişinin servetini eksilttiğini ifade ediyor. Faizin eksiltilmesi ise rakam ve hacim olarak kabaran servetin bereketinin kalkması, sahibine yaramamasıdır şeklinde tefsir edilir.
Bu gibi açıklamalardan hareketle ister istemez insanın zihninde şöyle bir algı oluşuyor: Faizle uğraşan kim var ise mahvolması ya da parasının bereketsiz olması gerekir. Çünkü Allah faizin bereketinin yok ettiğini ve faizden gelen paranın bereketli olmadığını ve sahibine yaramayacağını söylüyor.
Oysa yaşanılan hayata baktığımız zaman ise her şey faiz üzerine kurulmuş olduğunu görüyoruz. Hacısından, hocasından, beynamazına kadar insanların bir kısmı paralarını bankalara faize yatırıyor. Bu insanlar az ya da çok servetlerine serveti faiz ile katıyor. Bir eli yağda bir eli balda misali faiz getirisi ile yaşıyorlar. Eğer bu hocaların anlattığı gibi faizin bereketi yoksa bu insanlar, deli olmadıklarına göre, bankalara ya da başka bir müesseseye niye faiz almak için paralarını yatırıyorlar?
Hal böyle olunca al birisini vur ötekine hocaların dediği ile pratikte yansıması arasındaki çelişkiyi gören bazı kimselerin kafasında kuranla ya da Allah ile alakalı bazı istifamlar, şüpheler oluşmasına sebep oluyor. Allah demesine rağmen neden faizle uğraşanlar mahvolmuyor ya da paraları eksilmiyor gibi sorular iç âlemlerinde insanı yiyip bitiriyor. Birde akıllarına ilim irfandan yoksun bazı hocaların ayeti yanlış anlattığı fikri akıllarına gelmeyince, (Haşa) Allah yalan söylüyor sorusu zihinleri kurcalamaya başlıyor.
Al birini vur ötekine insanlar, ayetin bu şekildeki bir tefsirin/anlatımın başta imtihan ilkesine ters olduğunu akledemiyorlarmı? Eğer dedikleri gibi faizle uğraşanların eline hiçbir şey geçmese idi, hiçbir kimse faiz işiyle uğraşmazdı. Faizle uğraşan olmayınca, faiz imtihan vesilesi olmazdı. Birde(haşa) bu ayet gereksiz olurdu.
O zaman ayeti en basit şekli ile şöyle anlamalıyız: Ayette Allah-u Teâlâ bize: faizden elde ettiğiniz ya da elde edeceğiniz dünya nimetleri, ahrette kaybedeceğiniz nimetlere göre değersiz ve bereketsizidir. Bu dünyada benim (cc) alıp/vermeyin emrine rağmen bu işten kazandığınız kazanç/bereket, emrine muhalefetten dolayı ahrette kaybedeceğiniz nimetlere göre hiçbir değeri/bereketi yoktur şeklinde buyuruyor.