FAYDASIZ KEŞKELER

  • imsa

Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek "ne olurdu" anlamında özlem veya pişmanlık bildiren bir söz olan keşke Farsça kökenli bir kelimedir. Hepimizin bildiği gibi insanlar bu sözü genelde dünya hayatında yapılan bir işin neticesinden hoşnut/memnun olmadıkları zaman kullanırlar.  Kuran-ı kerimde keşke sözü dünya hayatıyla alakalı hiçbir ayette geçmez. Lakin aynı söz kuran-ı kerimde sadece ahret hayatını, hesap zamanını anlatan sahnelerde bazı insanlar tarafından dile getirildiğinden bahsedilir. 

Çünkü Dünya hayatında keşke sözünü söylenmesine sebep olan birçok işin/yanlışın çoğunlukla telafisi mümkün olmaktadır ya da telafisi için bir alternatif olabilmektedir. Bundan dolayı Allah- Teâlâ yanlışların düzeltilmesi için insanlara uzun bir hayat fırsatı vermiştir. Oysa ahret hayatında/hesap gününde ise böyle bir fırsat imkânı yoktur. Çünkü ahret hayatı verilen fırsatların hesabının sorulduğu yerdir. Onun için buradaki keşkelerin insana hiçbir faydası olmayacaktır.

Faydası olmayan keşkelerin yaşandığı ahret sahneleri akış sırasına göre kuran-ı kerimde şu şekilde anlatılır: İnsanlar hesap vermek için dirildikleri zaman bu günün varlığına inanmayan ya da ciddiye almayanların hesap gerçeği ile karşılaşınca azgından ilk önce (İşte o zaman insan:) KEŞKE bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!» cümlesi dökülür (Fecr/24). Daha sonra ise; zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: KEŞKE o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! (Furkan/27).

İnanmadıkları ya da ciddiye almadıkları yeniden dirilişin daha şaşkınlığı ve pişmanlığı geçmeden sıra hesap vermeye gelir. Haksızlık yapılmadığı zannına dahi ihtimal verilmemek adına, dünyada yaptıklarını hatırlamaları adına en ince detayına kadar yazılan defterler ellerine verilir. Dünyadaki hayatlarının yazılı olduğu defter/kayıt bazılarına sol tarafından verilir. Ahrete inanmayanların ya da hafife alanların ağzından: Kitabı sol tarafından verilene gelince, o: KEŞKE, der, bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! (Hakka/26) sözü dökülür.

Dünyada Kuran’a ve Allah resulüne tabi olmak, uyarılara kulak asmak yerine, kendi gibi inkâr yolunu bile bile seçen, şeytanın/isteklerin/hayvansal yönünün dostu olan o kimse, en sonunda bize gelince ona bu yolda destek veren ve akıl hocası arkadaşına: KEŞKE benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı, ne kötü arkadaşmışsın! der (Zuhruf/38)

Dünyada kendilerine bildirildiği şekilde haksızlık edilmeden hesapları görüldükten sonra yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün bu günü ciddiye almayanlar: Eyvah bize! KEŞKE Allah´a itaat etseydik, Peygamber´e de itaat etseydik! derler. (Ahzâb/66). Bu pişmanlığa ya da özre karşılık peygamberler onlara: Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık derler. 

Artık pişmanlık ifade eden sözün hiçbir kıymet-i harbiyesinin olmadığını bu sonuçtan/akıbetten kurtuluş olmadığını fark eden inkârcı kişi cehennem azabını gördükleri zaman ise: Keşke toprak olsaydım! diyecektir (Nebe/40). Cehenneme girdikten sonra çektikleri acıdan/ıstıraptan dolayı ölümü yok olmayı temenni ederler. Bu isteklerini: KEŞKE onunla (ölümümle) her iş olup bitseydi! (Hâkka/27) şeklinde içlerinden geçirmekle kalmaz aynı zamanda cehennem bekçine dönerek:  “Ey Mâlik! Rabbin bizim işimizi bitirsin.” seslenirler O da, (Bu isteğiniz Allahın size bildirdiği mesaja/sünnetullaha uygun değildir. Onun için cehennemde) “Siz hep böyle (Dünyada Allahın mesajına sırt dönmenizin karşılığı olarak sonsuza kadar böyle) kalacaksınız” der.