Son dönemde çarşı pazara çıktığınızda karşılaştığınız manzara her geçen gün daha iç karartıcı hale geliyor. Gıdadan giyime, faturadan kiraya kadar her şeyin fiyatı hızla artıyor, vatandaşın beli bükülüyor.
Özellikle emekliler ve asgari ücretle çalışanlar bu yangının tam ortasında kalmış durumda. Geçinmek, artık yalnızca bir yaşam meselesi değil, neredeyse her ay yeni bir mücadeleye dönüşüyor.
Ömürlerini çalışarak geçiren emekliler, hak ettikleri huzuru maalesef bulamıyor. Yıllarca devlete, iş yerlerine hizmet etmiş insanlar, emeklilik dönemlerinde sefa sürmeyi beklerken sefaletle boğuşmak zorunda kalıyorlar.
En temel gıda maddelerinin bile el yakması, pazara her çıkışta ceplerinin boşalması, emeklilerin hayatını sürdürebilmek için kemer sıkma politikalarına yönelmesine neden oluyor. İhtiyaçlarını karşılayabilmek için aldıkları düşük emekli maaşları artık yetmiyor.
Peki, bu insanlar nasıl geçiniyor? Ya çocuklarından destek alıyorlar ya da maaşlarını denkleştiremeyip borç batağına saplanıyorlar. Eczane masrafları, kira giderleri, elektrik, su faturaları derken emeklinin ay sonunu getirmesi adeta imkansız hale geldi.
Asgari ücretle çalışanların durumu da emeklilerden pek farklı değil. Aldıkları maaş, hayatın temel ihtiyaçlarını karşılamaya bile yetmiyor. Kiralar, özellikle büyük şehirlerde asgari ücretle çalışan bir birey için büyük bir külfet haline gelmiş durumda.
Elektrik, su, doğalgaz ve internet gibi zorunlu faturalar da maaşın büyük bir kısmını götürüyor. Bu noktada, bir bireyin ya da ailenin gıda, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarına ayırabileceği çok az bir bütçe kalıyor.
Asgari ücretin artması elbette bir umut olmuştu. Ancak bu artış, enflasyon karşısında adeta buharlaştı. Maaşlar zamlanırken temel gıda fiyatları, ulaşım ücretleri ve kira giderleri de katlanarak artıyor. Kazanç ne kadar artarsa artsın, harcamalar hep daha fazla oluyor.
Son yıllarda özellikle kira fiyatlarındaki artış, ev sahipleri ve kiracılar arasındaki gerilimi tırmandırdı. Birçok kişi eski kira sözleşmelerinden çıkmak zorunda kaldı ve yeni kiralamalar daha yüksek maliyetlerle yapıldı.
Kira fiyatlarının böylesine artması, düşük gelirli vatandaşları köşeye sıkıştırdı. Kira ve faturaları ödedikten sonra elde kalan parayla ay sonunu getirmek neredeyse imkansız hale geldi.
Aileler daha küçük evlere taşınarak, elektrik ve su kullanımını en aza indirerek tasarruf yapmaya çalışıyor. Ancak hayat standartlarını düşürmek de bir noktadan sonra yetmiyor.
Bu ekonomik darboğazdan çıkış yolu, sadece maaş zammıyla değil, aynı zamanda enflasyonun kontrol altına alınmasıyla mümkün olabilir.
Gıda ve kira fiyatlarıyla ilgili düzenlemelerin yapılması, emekliler ve asgari ücretle çalışanların alım gücünün artırılması şart. Ayrıca sosyal yardım programlarının genişletilmesi ve gelir adaletinin sağlanması da toplumun geniş kesimlerinin rahatlaması için önemli bir adım olacaktır.
Sonuç olarak, emekli ya da asgari ücretli fark etmiyor; toplumun büyük bir kısmı aynı ekonomik çıkmazda. Çarşı pazarın ateşi tüm cepleri yakarken, vatandaş geçinmek için çare arıyor.
Bu süreçte devletin daha etkin adımlar atması ve halkın alım gücünü artıracak politikalar geliştirmesi şart.