Bu hafta sizlerle çok hoşuma giden ve sizlerin de beğeneceğini umduğum Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Doç. Dr. Nurullah AĞİTOĞLUnun 2019 yılında yayımlanan ve sosyal bilimler alanında araştırma makalelerinden biri olan HADİSLERİ BAĞLAMINDAN KOPARMADAN SUNMANIN ÖNEMİ VE DAVET DİLİNE ETKİSİ adlı makalesinden bu köşeye sığacak kadar alıntıları paylaşacağım.
Şifahi dil ve yazı dilinin birbirinden farkı ve ayrı özelliklere sahip oluşu bilinmektedir. Yazı dilinde metinler esastır. Bir metinde anlatılan hususların, vârid olduğu aslî hüviyetinden farklı olarak anlaşılması muhtemel bir durumdur. Bundan dolayı metinlerin doğru anlaşılabilmesi için gerekli olan bazı unsurlar bulunmaktadır. Bunlardan önemli bir unsur da bağlam olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bağlamın anlama ile güçlü bir ilişkisi bulunmaktadır. Çünkü bütün ifadeler bağlamlar içerisinde ortaya çıkar ve bağlamlar aracılılığı ile anlaşılabilir. Bağlamın anlama ile böyle bir ilişkisi olduğuna göre, onun fikirleri etkileme yönü de bulunmaktadır. Zira fikirler, zaman, mekân, tarih, toplumsal ve kültürel kıstaslardan bağımsız bir şekilde, soyut zihinlerden ortaya çıkmış değildir. Hiçbir metin, bir bağlamı olmadan varlık gösteremez. Bu nedenle dolaylı muhatapların, anlama ulaşabilmek için bağlamı da öğrenmeleri lazımdır. Buradaki dolaylı muhataptan maksat, metnin oluşmasına şahit olmayan; sonradan onu duyan veya okuyan kişidir.
Bağlamın dinî metinleri ve özellikle hadîsleri doğru kavramak adına hayatî önemde olduğu bilinmektedir. Bir hadîsin, varsa sebeb-i vürûdu, siyâk-sibâkı, vârid olduğu şartlar, tarihî ve kültürel ortam göz ardı edilerek anlaşılmasının çok zor olacağı ve daha da vahim olanı asıl amacından çok farklı taraflara çekilebileceği unutulmamalıdır.
Bir rivayette Hz. Peygamberin ―şüphesiz Allah beni edeblendirdi ve bunu güzel yaptı. Sonra bana ahlakî güzellikleri emretti. buyurduğu nakledilmektedir. Yukarıdaki rivayette, çoğu zaman kişisel olgunluk ve düzgün yaşantı gibi konularda delil getirilerek, hadiste geçen edep kelimesine terbiye anlamı verildiği görülür.
Hâlbuki rivayetin bağlamıyla ve bütünlük içinde ele alınması durumunda, yukarıda alıntılanan yerlerdeki gibi anlaşılıp yorumlanmasının çok isabetli olmadığı ortaya çıkar. Zira hadisin metninin tamamı okunduğunda mesele anlaşılmaktadır. İşte yukarıda zikredilen rivayetin metninin ilk kısmında şu ayrıntı geçmektedir: Hz. Ali bir defasında ―Ey Allahın Resûlü, Biz, aynı dedenin torunlarıyız, oysa bakıyorum ki Arap kabileleri ile konuşurken farklı bir dil kullanıyorsun deyince, o, ―Rabbim beni edeblendirdi (dil ve edebiyat bakımından yetiştirdi) ve bunu ne güzel yaptı buyurmuştu. Allah Resûlü bu sözüyle, kendisine sözlerin en edebî olanını yani Kuranı indiren Yüce Allahın bu konudaki yardımına işaret etmiştir. Hz. Peygamber ―Bana sözün özü (cevâmiul-kelim) verildi derken de dil konusundaki özel konumuna dikkat çekmiştir. (Buhârî, ―Tabîr 22; Müslim, ―Mesâcid, 5; Heyet, Hadislerle islam, 2014, 1: 103-104)
Hz. Peygamber Arap toplumu içinde yetişmiş ve hadislerini Arapça îrâd etmiştir. Resûlullah, çocukluğunu saf Arapçanın konuşulduğu Benî Sad yurdunda, gençliğini ise ticaret amacıyla Hicaz Yarımadasının değişik yerlerinde geçirmiş, risâleti sırasında farklı kabileler ve insanlarla muhatap olmuştu. Bunlar Arapçanın lehçe ve ağızlarına aşina olması, inceliklerine vâkıf olması noktasında ona fayda sağlamıştır.
Bağlamın dinî metinleri ve özellikle hadîsleri doğru kavramak adına hayatî önemde olduğu bilinmektedir. Hadîslerin rivâyeti ve nakli kadar, doğru bir biçimde anlaşılması da o kadar önemlidir. Zira sünnetin oluştuğu toplumsal şartların göz ardı edilmesi, siyâk-sibâkının gözden uzak tutulması, sünnetin sağlıklı bir şekilde anlaşılmasını engelleyen sorunlar arasında yer alır.Bütün bunlar göstermektedir ki, hadîslerin anlaşılmasında önemli noktalardan biri de rivâyetlerin bağlamıyla ele alınmasıdır.