Allah-u Teâlânın affetmediği suçlardan biri olan Şirk(Nisa/48); İnsanlar tarafından anlamı daraltılarak, sadece Allahu Teâlâya benzer canlının varlığını ifade etmek için kullanılan bir tarife dönüştürülmüştür. Bundan dolayı Şirk sadece Allah(cc) gibi ikinci bir varlık varmış gibi düşünmek ve konuşmak olarak anlaşılmaktadır. Bu tarif her zaman insanların inanç dünyasında kargaşaya sebep olmuştur. Genel manada şirki kısaca Şöyle tarif edebiliriz;Kuran-ı Kerim'de AllahuTeâlânın herhangi bir konuda söylediği sözün muhalefetinde-karşısında Söylenen her söz, her davranış ve her düşünce şirk kapsamındadır(Araf/33).
Hiçbir insanın Müslüman olma mecburiyetinin olmadığını kuranı kerim bizlere bildirirken (Bakara/256)Müslümanım diyen hiçbir insanında Allahu Teâlânın bildirdiğine ekleme ve çıkarma yapamayacağından yine bizlere kuran-ı kerim bildiriyor(Nisa/13). Müslümanım diyen bir kişi gerek dünya hayatı ile alakalı konularda gerek yaratılan varlıkların mahiyeti ile alakalı konulara Kuran-ı Kerim'de veya hadislerde bildirdiği şekilde inanmak zorundadır.Bildirilenin dışında canlı veyacansız varlıklara yeni bir özellik veya güç atfetmek Allaha(cc) şirk koşmanın kapısından içeri girmek demektir.
AllahuTeâlânın yarattığı canlılar içerisinde İki sınıf canlı imtihana tabidir. Bunlardan biri Ahsenül Takvim denilen insandır. Diğeri ise mahiyetini tam olarak bilemediğimiz gizlilik veya görünmezlik örtüsüyle saklı cinlerdir.(Zariyat/56)
İnsanlarla cinlerin ortak yanları olduğu gibi farklı özellikleri de vardır.Ortak olan yanları yaşam alanları bu dünya olup, imtihan için yaratılmış olmalarının yanında, akıl nimeti sayesinde düşünüp tercih yapabilme özelliklerine sahip olmalarıdır. Ortak olmayan özelliklerinin başında ise yaratılış hammaddelerinin farklı oluşu gelmektedir(hicr/27). Balıklar misali aynı Dünyada olmamıza rağmen cinlerinde yaşam alanları kendilerine has bir özellik taşır. Bundan dolayı gerek insanların gerekse cinlerin canları istediği zaman bir birlerinin dünyalarına ve yaşamlarına müdahale etme şansları ve izinleri yoktur.
Cinler ile insanların diyalog kurma amaçlarına baktığımızda farklı sebeplerin olduğunu görürüz. İnsanlar dünyalık menfaat sağlamak için cinlerle irtibat kurmaya çalışırken cinlerin ise maddiyatla işinin olmadığını görürüz. Cinler insanlardan melekût âleminin intikamını almak için insanlarla irtibat kurarlar(Araf/17).Melekût âleminde Allahu Teâlânın huzurunda yenilip, bir nevi cennetten kovulan iblis,Allahtan aldığı izinle kıyamete kadar insanı da aynı duruma düşürme işini kendine şiar edinmiştir. İnsanlar yüzünden şirke düşen iblis bu seferde insanları kendi ile şirke düşürüp davasının haklılığını ispatlamaya çalışıyor(Araf/16). Birçok insanda bilerek veya bilmeyerek iblisin işini kolaylaştırıyor.
Yaşadığımız dünyadaki var olan canlıları ve olayları Allahu Teâlânın gücü ve adalet sıfatından ayrı ve bağımsız düşünmek insanı küfre götürür. Bundan dolayıbir Müslüman ne kadar kuran-ı kerimden ve peygamber efendimizin(sav) Risâletinden uzaksa cinlerin insanları kandırıp şirke düşürmesi o kadar kolay oluyor.Yani hiçbir canlı hiçbir varlık AllahuTeâlânın izni olmadan ve koyduğu kanunları aşarak hareket etme şansı yoktur.Cinler yaratıldıklarından beri hiçbir zaman kendi kafasına göre hareket edememiştir. Kıyamete kadarda hareket edemeyecekler. Canları istediğinde insanların hayatlarına müdahale ederek onların yaşamlarını altüst edemezler. Çünkü Allahu Teâlâ buna müsaade etmemiştir.(Enam/128)
Cinler değerlendirirken bu Kural unutulmamalıdır. Bu kati kurala rağmen, bir insan cinler hakkında Allahın bildirdiklerinde farklı bir şey düşünüyorsa şirke düşmüş ve iblis kazanmış demektir(Enam/100). Müslümanlık ile şirk dün olduğu gibi bugünde bir araya gelemeyeceği için, Allaha inandığını söyleyen bir Müslüman herhangi İslami bir konuda olduğu gibi; Cinlerin mahiyeti, gücü, hareket alanı, insanlara yapabileceği kötülükler konusunda Kuran-ı kerimin ve Allah Resulünün bildirdiğinden farklı düşünüp inanmaması onun imanının güzelliğine işarettir.