İlk iki bölümünü geçen haftalarda paylaştığımız İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı görevlisi Prof. Dr. Saffet SANCAKLI’NIN İslami İlimler dergisinin, 2015 yılı güz döneminde yayımlanan çalışmasının üçüncü bölümünü ile kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hurafeler, din dışı alanları da kapsamakla birlikte, dini konularda daha yaygın olarak görülürler. Hemen hemen bütün dinlerde mevcut olan hurafelerin, genellikle otantik dini metinlerin zamanla yok olması ve iptidai kavimlere ait batıl inançların yeni dine taşınması yoluyla oluştuğu kabul edilir.
Zamanla İslam dinine de çeşitli hurafelerin sokulduğu bilinmektedir. Diğer dinlere mensup milletlerde görüldüğü gibi, İslami kimliğe kavuşmuş Müslüman topluluklarda da birçok batıl inanç islam'ın emriymiş gibi algılanmış ve halk arasında yayılmıştır. En büyük tehlikelerden birisi de hurafeyi dinleştirmektir.
Toplumların dinsel yaşam tarzlarını konu edinen 'Dinler Tarihi' kitaplarına baktığımızda, insanlar ne zaman tevhid inancından sapma göstermişlerse, hurafelerin bütün insan hayatını doldurmaya başladığını görürüz. Bundan dolayı, sadece bir olan Allah'a bağlığa ve sadece O'ndan yardım istemeye davet eden bütün peygamberler, kendi dönemlerinde ortaya çıkan hurafelerle mücadele etmişlerdir.
Bu tür uygulamalara, başta inanç boşluğu ve sağlıklı din anlayışından yoksunluk olmak üzere, bilgisizlik, dini temel kaynaklarından öğrenmeme, esrarengize ve bilinmeyene karşı duyulan merak, manevi duyguları tatmin etme arzusu, ekonomik ve sosyal sorunlar gibi çeşitli faktörler sebep olmaktadır. Hurafeler ve batıl inanışların insanlığın başına dert olmasında genellikle cahillik, alışkanlık, görenek, propaganda, çıkar hesapları ve kişisel zaaflar etkili olmuştur. Yine hurafenin ortaya çıkışında etkili olan "Korku, çaresizlik, çağrışım gibi psikolojik nedenlerle beliren, geleceği bilmek isteğiyle bazı rastlantı benzerlikleri, iyilik ya da kötülüğün ön belirtileri olarak değerlendirilen, bilimin ve geçerli bir dinin reddettiği birtakım tabiatüstü kuvvetlerin varlığını kabul eden, kuşaktan kuşağa geçen yanlış ve boş inanmalardır. "
Yetişmekte olan neslin yetişkin nesilden etkilenme neticesinde bu tür kabullenmelerin yaygın
Olduğu bilinmektedir. Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünnetinin tam olarak bilinmemesi
Veya doğru anlaşılamaması batıl inanç ve hurafelerin ortaya çıkışında önemli rol oynamaktadır. Hâlbuki İslam dini, bilgiye dayalı bir dindir. Bilgisizlik, inançsızlığa götüren önemli bir etken olduğu gibi, bilgi de insanı imana ulaştıran fevkalade önemli bir faktördür. Onun için tahkiki iman, en makbul olan bir iman çeşidi olarak kabul edilmektedir.
Allah'ın dosdoğru yolundan sapmak, yanlış yollara girmek en tehlikeli durumlardan birisidir: "Şüphesiz ki bu dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yola uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır". Hurafelerden korunmanın en güzel yolu kuşkusuz Kur'an ve sünnete uymaktır. Bunu Peygamberimiz şöyle ifade etmiştir: "Size, sıkı sarıldığınız sürece asla sapmayacağınız iki şey bırakıyorum. Allah'ın kitabı Kur'an ve benim sünnetimdir. " Uydurma
Hikâyeler ve batıl İsraili haberler de hurafelere önemli ölçüde zemin hazırlamıştır.
Bu tür hikâyelerin İslami kaynaklarda yer alması ve anlatanların din adamı olması, bu hurafelerin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Bazı dönemler vaizlerin ve tasavvuf ehli olduğu bilinen kişilerin bid'at, hurafe ve uydurma hadis aktarımında etkili olduğu ifade edilmektedir. Tarihi süreç içerisinde var olan uydurma hadislerin hurafenin ortaya çıkışında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Örnek olarak şu uydurmaları verebiliriz: "Güzel yüze bakmak ibadettir. ", "Yemeğe
Üflemek bereketi giderir. ", "Mü'mlnin artığı şifadır. " Bu tür uydurmaları sağlam hadis gibi kabullenen bazı insanlar, bu söylemlere dayalı olarak bazı hurafeler türetmiş ve uydurmuşlardır. Hâlbuki peygamberimiz uydurma hadis konusunda çok şiddetli uyanlarda bulunmuştur: "Kim benim söylemediğim bir şeyi bilerek bana isnad ederse Cehennem' deki yerine hazır olsun (Bölüm sonu)