HURAFENİN ORTAYA ÇIKIŞ SEBEPLERİ-2

  • imsa

 

   İlk iki bölümünü geçen haftalarda paylaştığımız İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı görevlisi Prof. Dr. Saffet SANCAKLI’NIN İslami İlimler dergisinin,  2015 yılı güz döneminde yayımlanan çalışmasının dördüncü bölümünü ile kaldığımız yerden devam edeceğiz.

   Din âlimlerinin çeşitli ortamlarda sarf ettikleri sözleriyle yaşayışlarının örtüşmemesi, bir takım mihraklardan çekinerek susmaları veya gerçekleri saklamaları, toplumdaki cehaleti arttırmakta ve deni doyuma ulaşmak adına kişileri batıl inanç ve hurafelere sürüklemektedir. Ayrıca yeterli donanıma sahip olmamasına karşın dini konularda halkı bilgilendirmeye çalışan kişiler de bu tür inançların ortaya çıkmasında ve yayılmasında etkili olmaktadırlar.

   Özellikle de vaizlerin yetersiz oluşu, vaaz kitaplarında ve diğer dini kitaplarda Kur'an ve Sünnet çizgisinden uzak birçok hususun bulunması, halkın dini konularda yanlış bilgilendirilmesine ya da cahil kalmasına sebep olmuş; bu durum da insanların hurafelere inanmasına ve halk arasında birçok hurafenin yaşamasına zemin hazırlamıştır. 

   Hurafenin ortaya çıkışında etken olan bir neden de, İslamiyet'i kabul eden çeşitli din mensupları eski dinlerine ait bazı telakkileri bırakmamış, Müslüman olunca da devam ettirmiş ve diğer Müslümanlara da aktarmışlardır. Dinin kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan bu anlayışlar zamanla diğer Müslümanlar tarafından da benimsenmiş ve böylece asırlar boyu İslami bir inançmış gibi inanılan inanç esaslan olarak devam ede gelmiştir. Dolayısıyla Müslüman kavimler arasında görülen hurafelerin de o kavimlerin eski inançlarından kaynaklandığı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca farklı dinlere mensup kavimlerin Müslüman olmalarından sonra hurafelerin Müslümanlar arasında daha da yaygınlaştığı ve her devirde bulaşıcı içtimai bir hastalık olarak sürdüğünü görmekteyiz. 

    İslam'ın temel ilkeleriyle bağdaşmayan bazı yanlış ve batıl inanç ve uygulamaların Müslümanlara, kültürel etkileşimler sonucu eski Mısır, Babil, Hint, Acem, Fenike, Roma ve Helenler gibi ilkçağ kavimlerinden intikal etmiştir. Bazı batıl inanışların da Yahudi, Hıristiyan ve Şamanlardan geçtiği ifade edilir. Yıldızların vaziyet ve hareketlerinden hükümler çıkarmalar, Keldanilerden; türbelerde kandil yakma âdetinin, Fenikelilerden; sihir, bakla dökme, fala bakma gibi uygulamaların Mısır, Babil ve Asur kültüründen geldiği söylenmektedir. Güvercinlere kutsallık atfetmenin, Süryanilerden; çeşitli nesnelere ve canlılara uğur /uğursuzluk atfetme inancının,

Romalılar ve putperest Araplardan; cinlerin çeşitli hayvan şekline bürünüp insanlara görünmesi inancının cahiliye Araplarından geldiği görülmektedir.

   Türbeleri kutsallaştırma inancının, Hıristiyanlık geleneğinden; ağaçlara kutsallık atfetme, çul-çaput bağlama dilek ağaçları, su kültü gibi inanışların, Şamanizm'den; büyü, tılsım ve muskalardan fayda bekleme inancının, Mısırlılardan ve Yahudilikten geldiği, ayazmaların kutsal su olarak kabul edilip ziyaret edilmesi inancının ise Bizanslılardan kültür aktarımı olarak günümüze kadar ulaştığı söylenebilmektedir.  Dolayısıyla bunlar arasında en ön planda olanların eski inanç kalıntıları, farklı milletlerin kültürleriyle etkileşim, bazı din büyüklerinin sözleri, peygamberimizin hadislerinin yanlış yorumlanması, günlük yaşam olayları olarak ifade edilmektedir. 

    Duygusallık da hurafenin ortaya çıkışsıda önemli bir faktördür. Örneğin türbelere akın eden insanlar, genelde çaresiz veya bilgisiz insanlar olduğu için duygu boyutu harekete geçmektedir. Toplum türbenin manevi kişiliğinde, kurtarıcı bir gücün varlığına inandığından, türbelere bu anlayış ile yaklaşılmaktadır. Burada hastasına şifa arayan, kızının evlenmesini, çocuğunun olmasını, çocuğunun üniversiteye yerleşmesini, ticari işlerinin düzelmesini isteyen pek çok kişiye rastlanabilmektedir. İnsanların bu çaresizliklerini fırsat bilen kişiler devreye girerek bu mekânların civarını bir pazar yeri gibi kullanmaya başlamaktadır. Türbede meftun şahıs hakkında üretilen birtakım şaşırtıcı ve esrarengiz mitolojik özellikler aranıp bulunmakta yoksa da uydurulmaktadır.  Buralarda İslam'a uygun olmayan dualar, adaklar, şefaat, bereket, kısmet ve şifa talepleri yapıla gelmiştir. 

 

   Türbe ve yatırlarda tevhit akidesini zedeleyen bir takım uygulamalar içerisinde olan bazı insanlara, yaptıklarının hurafe olduğu söylenince genellikle "Olsun, biz büyüklerimizden böyle gördük." cevabını verdikleri görülmektedir. Bu durum toplum içerisinde dini konulardaki cehaletin ve taassubun hangi boyutta olduğunu göstermesi bakımından oldukça dikkat çekicidir. Bugün insanların okumadan, araştırmadan ana babalarından, çevrelerinden ve örnek aldıkları kişilerden gördüklerini kabullenip yapmaları, hurafe ve batıl inançların toplum içerisinde yaşamasına zemin hazırlayan önemli faktörlerdendir. Bazı insanlar için hurafelerin çıkış merkezinde kolaycılığa kaçmak da vardır. Çünkü onun çabuk bir sonuç getireceğini sanıyor, zoru göze alamıyor. Bilgi noksanlığı ve cehaletin sebebi olarak günümüzde yaşayan pek çok hurafe bulunmaktadır.    

 

   Zaten tespit edilen hurafeler incelendiğinde İslam'ın tevhid, ibadet gibi temel öğretileri hususunda ciddi bilgi eksikliklerinin var olduğu görülmektedir. Özellikle sihir ve büyüden medet umma, gizli güçleri olduğu inanılan şahıs ve mekânların varlığını kabul etme gibi inanışlarda bu durum kendisini göstermektedir.  Bütün bunların temelinde de insanların Kur'an ve sünnet hakkındaki bilgilerinin yetersiz olması etkin olarak yer almaktadır. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.