HZ. ÂDEM’İN DIŞLANDIĞI CENNETİN DÜNYASI MESELESİ-3

  • imsa

   Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Tefsir Anabilim Dalı öğretim üyesi olan Prof. Dr. Bahattin DARTMA’nın 2009 yılında kaleme aldığı tarafımızdan dörde bölünen çalışmasının bugün üçüncü bölümünü sizlerle paylaşacağız.

 

   D. Dördüncü (7/22) âyete göre şeytan onları, yasaklanan ağaçtan tattırarak aldatmış, bunun üzerine onların görünmemesi gereken (avret) yerleri açılmış; bu nedenle çıplak kısımların üzerlerini cennetteki (bahçedeki) yapraklarla örtmeye çalışmışlardır. Hemen belirtmemiz gerekir ki, uhrevî cennette hile, aldatma, kandırma, günah işleme, yalan ve boş söz söyleme gibi ilâhî iradenin onaylamadığı eylemlerin yapılması ve sözlerin söylenmesi mümkün değildir:

“Orada karşılıklı kadeh tokuştururlar, ama burada (içki yüzünden) ne saçmalama vardır ne de günaha girme.”

“Onlar orada ne boş bir söz ne de yalan işitirler.”

“Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. Söylenen, yalnızca "selâm, selâm"dır.”

Çünkü yukarıdaki (Âl-i İmrân/185) âyetle ve aşağıdaki âyetlere göre âhiretteki cennete giren artık kurtulmuştur:

“(Bunlar) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir). İşte büyük kurtuluş budur.”

“(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî  kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını örtmesi içindir. İşte bu, Allah katında büyük bir kurtuluştur.

Ayrıca uhrevî cennette giyilecek olanlar da öyle yaprak gibi basit değil, kıymetli eşyâdandır:

“İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.”

“Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır...”

“Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve (cennetteki) ipekleri lütfeder.”

İşte bu bilgiler, söz konusu cennetin bu dünyada bulunan fevkalâde bir bahçe olduğunu tedâî ettirecek niteliktedir diyebiliriz.

   E. Beşinci (7/23) âyette Hz. Âdem ve eşi, hata yaptıklarını anlayarak Yüce Allah’tan bağışlanmalarını isterler. Yukarıda da belirtildiği gibi âhiretteki cennet bir mücâzât yeri

olduğu için orada, günah işleme ve sonrasında mağfiret dileme eylemi olmamalıdır.

   F. Altıncı (7/24) âyetin ifadesine göre onlar, -bir süre yaşamak üzere- birbirlerine düşman olarak bu cennetten zorla çıkarılırlar. Bu âyete göre onlar artık o hâdiseden sonra birbirlerine hasım/

düşman olmuşlardır. Hâlbuki âhiretteki cennette kin, nefret, düşmanlık ve buğuz gibi kötü niyet ve düşünceler yoktur, sevgi, saygı, dostluk ve kardeşlik gibi hep güzel duygu ve davranışlar vardır:

“Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.”

Yine bu âyete göre onlar bu cennetten atılmışlardır. Halbuki uhrevî cennete girenler artık oradan çık[arıl]mazlar:

“… Ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır.

Çünkü uhrevî cennet geçici değil, düşünce ufkumuzun sınırlarını aşan bütün lütufların ve güzelliklerin sunulduğu daimî ve gerçek bir yaşam yeridir:

“Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî kalacaklardır.”

“Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve siz, orada ebedî kalacaksınız.”

Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır…”

“Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Âhiret yurduna (oradaki hayata) gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı!”

Orada hiçbir problem ve sıkıntı da yoktur:

“Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar; ne yakıcı sıcak görülür orada, ne de dondurucu soğuk.”

“Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecektir…”

“Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır.

     Bütün bu beyanların, söz konusu cennetin, âhiret cennetini değil, bu dünyada bulunan ve hemen her türlü imkâna sahip güzel bir bahçeyi işaretlediğini söylemek mümkün gibi görünmektedir.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.