HZ. MUHAMMED’İN (SAV) BAZI İLETİŞİM İLKELERİ-10

  • imsa

    Doç. Dr. Yusuf MACİT’İN Peygamber efendimizin insanlarla olan iletişimini çok güzel bir şekilde anlattığı 2004 yılında on dokuz mayıs ilahiyat fakültesi dergisinin 16. Sayısında yayınlanan HZ. MUHAMMED’İN BAZI İLETİŞİM İLKELERİ adlı tezinden alıntılara onuncu bölümüyle devam ediyoruz.

14-Diyalog Ortamını Sürekli Korumaya Çalışması

   Hz. Peygamber, etkili bir iletişim için insanlarla sürekli diyalog ortamı oluşturmaya gayret etmiştir. Ağır şartlarına rağmen, Hudeybiye sözleşmesini kabul ederek barış ortamı sağlama girişimi, onun bu yönü hakkındaki kanaatimizi güçlendirmektedir. Nitekim Kur'an'da da " ... Onlar size dürüst davrandıkça, siz de onlara dürüst davranın ... " ayetiyle Hudeybiye antlaşması ile oluşan barış atmosferinin ve diyalogun korunması önerilmiştir. Buna göre Hz. Peygamber, Hz. Ömer'in antlaşma aleyhine yaptığı itirazlara aldırmamış, kendisine sığınan Ebu Cendel' i Müslüman olmasına rağmen antlaşmaya konulan bir madde gereği, Mekke'liler adına orada bulunan babası Süheyl'e istemeyerek de olsa teslim ederek antlaşma ve diyaloga olan taraftarlığını göstermiştir.

   Sonuçta Hudeybiye barış antlaşması, Mekke'liler ve onlarla birlikte hareket eden kabilelerle 10 yıl savaş dâhil herhangi bir problemin yaşanmayacağı anlamına gelmekteydi. Hz. Peygamber bu dönemde amacına ve misyonuna uygun bir şekilde iletişim çalışmalarında bulunabilecek durumdaki arkadaşlarından bir kısmını çeşitli yerlere göndermiştir. Yine Medine dışından gelen insanlarla daha rahat ve gailesiz bir ortamda görüşme yapma imkânı bulmuş, süregelen diyalog ortamı sayesinde oluşan olumlu havanın etkisiyle insanlar grup grup İslam'a girmişlerdir. Bu süreç Kur'an'da "Ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman" ayetiyle anlatılmıştır.

   Yine Kur'an'da tartışma ve kavgadan uzak, diyaloga açık davranışlar övülerek " ... Barış daima iyidir ... " buyrulmuş, düşman toplumlardan gelecek barış teklifi için de "Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş ve Allah'a dayan, çünkü O, işitendir, bilendir" ayetiyle barış ve diyalog önerilmiştir.

 

15-Mesajını Yaymak İçin Çevresindeki İnsanlara Sorumluluk Vermesi  

   Hz. Peygamberin iletişim ilkelerinden biri de, çevresindeki insanları ortak bir sorumluluk altına davet etmesidir. Bu tutumuna ilişkin bir örneği Veda Hutbesinde görmekteyiz. Bu hutbesinde Hz. Peygamber "Sizden burada bulunanlar sözlerimi burada bulunmayanlara ulaştırsın. Belki burada bulunan, kendinden daha anlayışlı ve sözlerimi daha iyi muhafaza edecek birine ulaştırır" diye hitap etmiştir. Hz. Peygamber bir defasında da: "Benim sözümü duyan, ezberleyen ve işittiği gibi kendinden sonrakilere ulaştıranı Allah nurlara gark etsin. Kendinden daha anlayışlı olanlara ilim taşıyan nice insanlar vardır. Niceleri de âlim olmadıkları halde ilim taşırlar" buyurarak, mesajının başkalarına iletilmesini temenni ettiği duasıyla insanları etkileyebilmiştir.

   Hz. Peygamber mesajının yayılmasında olduğu gibi, korunması ve asliyetini muhafaza edebilmesi için de çevresindeki insanlara sorumluluk vermiştir. Sözgelimi O, mesajına yalan haber karıştırılmasını hoş bulmayarak şöyle demiştir: "Benim adıma söylenmiş bir yalan, bir başkasının adına söylenen yalan gibi değildir. Bile bile benim adıma yalan uyduran kişi cehennemdeki yerine hazırlansın." Bir diğer sözünde de, mesajını içeren bilgileri gizleyenler için: "Kendisinden sorulan bir bilgiyi gizleyen ve onu insanlara ulaştırmayan kişiye kıyamet günü ateşten gem vurulur,"  buyurmuştur. Bunlar adeta beddua gibi bir temenniyi yansıtmakta ve inananları İslam'ı tebliğ ve iletişim amacına yönelik ortak bir sorumluluğa çağırmaktadır.