Doç. Dr. Yusuf MACİT’İN Peygamber efendimizin insanlarla olan iletişimini çok güzel bir şekilde anlattığı 2004 yılında on dokuz mayıs ilahiyat fakültesi dergisinin 16. Sayısında yayınlanan HZ. MUHAMMED’İN BAZI İLETİŞİM İLKELERİ adlı tezinden alıntılara ikinci bölümüyle devam ediyoruz.
2-Bireyin Özelliklerini Dikkate Alması
İnsanlar içinde bulundukları kültürel çevrenin görenek, gelenek ve değerler sisteminin, kendilerine uygulanan eğitim yöntemlerinin etkisi altında, kendilerine özgü bir kişilik geliştirirler.
Bu sebeple, insanların zekâ, akıl ve kültürel düzeyleri, dikkatleri, kavrayış ve anlayışları, eğilimleri, değişik insanlara bakış açıları sağlıklı bir iletişim için göz önünde bulundurulması gereken önemli unsurlardır. Bu ve benzeri bireysel farklılıkların etkisiyle arkadaşları, Hz. Peygamberin söz ve davranışlarınıfarklı farklı algılayabilmişlerdir.
İletişimde bireysel ayrılıklara dikkat çeken Hz. Muhammed, insanlarla anlayabilecekleri kadar, seviyelerine göre konuşmuştur. Zira kavrayamayacakları bir konu karşısında, insanların şüphe ve tereddüt içinde kalmaları ve yanlış anlamaları mümkündür. Bunun için muhatabın özel yaşamı, ilgi alanları, inanç ve değerleri gibi kişisel özellikleri, her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. "Allah kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez" ayetiyle vurgulandığı gibi Hz. Peygamber, dini birer sorumluluk olan namaz, zekât, oruç vehac gibi ibadetlerde, akıl yeterlilik, din ve vicdan hürriyetine sahip olma,mali imkân ve sağlık durumu gibi, kişiden kişiye değişebilen farklı durumlarda uyulması gereken kuralları göstermiştir.
"De ki: 'Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu'? Ayeti gereğince Hz. Peygamber bilgiye, liyakate değer verilmediği ve işler ehil olmayanlara bırakıldığı zaman, bu kişiler de üstlendikleri işi gereği şekilde yürütemeyecekleri için, her şeyde düzenin bozulacağını bildirmiştir. Kabiliyetleri yerli yerinde değerlendiren, insan unsurunu kullanmada bir takım önceliklere, başarı ve yeteneklere önem veren Hz. Peygamber, cemaate imam olmak gibi, kamu hizmetini yürütecek kişinin, Kuran’ı en iyi bilen ve en iyi okuyan biri olmasını istemiştir. Böylelikle kabiliyet ve liyakatlere değer vermeyi vurgulamıştır.Nitekim Hz. Aişe Hz. Peygamberin, insanların mevkii, makam ve seviyelerine göre muamele edilmesini istediğini belirtmiştir.
Hz. Muhammed, insan insana diyaloglarında da bireysel farklılıklara dikkat etmiştir. Örneğin eşinin doğurduğu siyah çocuğun kendisinden olmadığıiddiasıyla reddetmek isteyen bir bedevi ile aralarında şöyle bir diyalog geçmiştir:
"Benim eşim siyah bir çocuk doğurdu. Ben bu çocuğu reddetmek istiyorum."
"Senin develerin var mı?"
"Evet."
"O develerin renkleri nasıldır?"
"Kırmızıdır."
"Bunların içinde beyazı siyaha çalan boz deve var mı?"
"Evet, onların içinde boz renkli develer elbette vardır."
"Öyleyse bu boz renklerin nereden geldiğini düşünüyorsun?"
"Ya Rasulallah bu soyunun damarıdır, ona çekmiştir."
"Belki bu oğlan da eski bir soy köküne çekmiştir (yani ona benzemiştir)."
Bu yaklaşımıyla Hz. Peygamber bedevinin çocuğunu reddetmesine izin vermemiştir. Hz. Muhammed burada, peygamberlik otoritesine dayanarak, "hayır, ben Allah'ın Elçisi olarak söylüyorum, bu senin çocuğundur" dememiş; bedevinin anlayacağı dilden, yaşadığı hayattan bir benzetme ile seviyesinidikkate alarak konuşmuş, muhatabın tecrübesinden de faydalanarak,ikna edici üslupla, adeta sonucu bedeviye söylettiren bir yöntemle problemiçözmüştür.
Hz. Peygamber, muhataplarını olduğu gibi kabul etmiştir. Müşrik, Yahudi, Hıristiyan veya bir yabancı, kim olursa olsun hiç kimseye "inancını terk et, öyle görüşelim" dediği görülmemiştir. (İkinci bölümün sonu)