Hz İsadan(as) sonra Allah-u Teâlâ insanlığa gönderdiği peygamberi için, (O)(sav) Allah'ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur(Ahzap/40) buyuruyor. Hz Muhammed (sav) peygamber olarak gönderildiği zamanda önceki peygamberlerin mücadele ettiği aynı inkârcı mantıkla mücadele etmek zorunda kaldı. İnsanlardan birçoğu Allahın peygamberine inanma yerine,Dünya hayatının zevkleri ve menfaatleri adına Onu(sav) peygamberliğine inanmamayı tercih ettiler. Günümüz insanın ise, bir yandan Allaha ve peygambere inandığını söylerken, diğer yandan da Dünya hayatının zevkleri ve menfaatleri arasında bocalayıp durduğuna şahit oluyoruz.
Kuranın nazil olduğu zamanda da Hz Muhammede (sav) inanmayan inkârcılar, inanmamalarını haklı göstermek için, diğer peygamberlerden istendiği gibi, kendilerince imkânsız görünen isteklerde bulunurlar. İlk önce dediler ki: "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir" (Şuara/154).
Peygamber efendimiz bu isteğe "mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım(Ankebut/50)"diyerek cevap verir.Bu cevaba rağmen inanmayanlar kendilerince Allahın peygamberini sıkıştırmaya devam ederek, samimi olmamakla birlikte inanmamızı sağlayacak bir delil olsa inanancağız derler ve mucize isteklerinde ısrar ederek; Doğru söylediğine dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirseydi ya(Taha/133)şeklinde bastırırlar. Allah-u Teâlâ ayetin devamında ise, inanmak için mucize isteyenlerin aklına ve vicdanına yönelik olarak Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur'an) onlara gelmedi mi? Sorusunu yöneltir.
Akabinde Kendilerine okunan Kitap'ı sana indirmemiz onlara yetmedi mi? Ayetiyle, mucize isteyenlerin samimiyetsizlikleri yüzlerine vurulur. Tüm bu gerçeklere rağmen inanmayanlar, işi yokuşa sürmek adına illa gözleri ile görebilecekleri mucize isteklerinde ısrar ederler.
İstedikleri mucize veya mucizeler gelmeyince bir kısım insanlar inanmamanın yanında, Allah resulüne ve inananlara eziyet etmeye başlarlar. Mucize isteyenlerin iç dünyasından haberdar olmayan Allah resulü, Mucize gösterilirse bu insanların inanacağı zannına sahipti. İlk önceleri mucize gelirse inanacaklarını ümit ediyordu. İnsan olması hasebiyle Allah resulü de mucize isteklerine cevap verilmemesi yüzünden üzülmeye başlaması üzerine Allah-u Teâlâ Eğer onların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse; bir delik açıp yerin dibine inerek yahut bir merdiven kurup göğe çıkarak onlara bir mucize getirmeye gücün yetiyorsa durma, yap! (Enam/35) şeklinde uyarısını gönderir.
Bu uyarının akabinde Allah-u Teâlâ mucizeler konusunda "Şüphesiz Allah'ın, bir mucize indirmeğegücü yeter" (Enam/37) buyurarak mucize inmemesinin sebebinin Allahın güçsüzlüğü veya yapamaması ile alakalı olmadığını beyan ettikten sonra; Bizi, (Kureyş'in istediği) mucizeleri göndermekten, ancak, öncekilerin onları yalanlamış olması alıkoydu (İsra/59) buyrulur.
Allah-u Teâlânın sünnetullahı gereği, mucize talebinde bulunanlar, istekleri gerçekleştiği zaman iki seçenekle yüzleşmek zorunda kalırlar. Ya inanacaklar, ya da helak olmakla cezalandırılacaklar. Rahmetinin bir tecellisi olarak, inanmayanların mucize isteklerini gerçekleştirmeme sebebini Allah (cc) şöyle açıklar; Onlar bir mucize görseler yüz çevirirler ve "Süregelen bir sihirdir" derler (kamer/2)
Allahın varlığına ve Hz Muhammedin Allahın(cc) elçisi olduğuna inanmak isteğinde samimi olanlar için istedikleri mucize ve delili Akebut suresi 51 ayetinde şöyle dile getiriyor.KENDİLERİNE OKUNMAKTA OLAN KİTAB'I SANA İNDİRMEMİZ (MUCİZE) ONLARA YETMİYOR MU?