HZ MUHAMMEDİN PEYGAMBERLİK ÖNCESİ DİNİ HAYAT*

  • imsa

HZ MUHAMMEDİN PEYGAMBERLİK ÖNCESİ DİNİ HAYAT* 

Hz.Muhammed’in kendisine vahiy gelmeden, yani peygamber olmadan önceki dönem, diğer peygamberlerin peygamberliklerinden önceki dönemler gibi, “Câhiliye Dönemi” olarak adlandırılır. Cahiliye kelimesinin sözlük anlamı “cahillik, bilgisizliktir. Istılah anlamı ise, Hz.Muhammed’den önce Arap yarımadasındaki puta tapma devrini ifade eder. Genelde kendilerine peygamber gönderilen toplumlar, cahiliye içinde yaşayan toplumlardır. Bu yüzden bu toplumların aydınlanmaları için Yüce Allah peygamberler göndermiştir. Kur’an bu toplumlarla ilgili olarak, Allah tarafından ya da peygamberlerinin ağzından, onların uyarılışlarını değişik ayetlerde dile getirmiştir.

Kur’an’ın bu ifadelerinden de anlaşıldığı gibi Cahiliye dönemi, bazı olumlu sayılabilecek noktaların yanında ahlâkın bozulduğu ve inancın putlara dayandığı, düşüncesiz davranışların yaşandığı, yanlış hükümlerin uygulandığı, pisliğin ve taassubun kol gezdiği bir dönemdir. Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi Kur’an, toplumların peygamberlerden önceki dönemlerini câhiliye dönemleri olarak göstermektedir ve puta tapan toplumları da “câhil toplumlar” olarak nitelendirmektedir. Kısacası, Hz. Muhammed’in peygamberliğinden önce Araplar, tevhidden uzak, koyu bir inanç bozukluğu içinde olduklarından, bu dönem “Câhiliye dönemi”, ya da “Allah’ı tanıma konusunda bilgisizlik dönemi” olarak adlandırılmıştır. 

İslâm öncesi dönemde Araplar genellikle kabile ve aşîret esasına dayanan bir yaşam tarzı sergiliyorlardı. Mekke’de ise, bu yaşam tarzını sürdüren ve Abdümenaf,Teym, Adiy, Esed, Zühre, Mahzum, Sehm, Abdüddâr, Âmir, Hâris, Cumah ve Muharib oğullarının oluşturduğu Kureyş kabilesinden olan Araplar ile, biraz da yabancı kökenli kölelerin ve asillerin koruması altında yaşayanlar bulunmaktaydı. Kur’an’ın ifadesine göre, İslâm öncesinde de, Mekke güvenli bir kent kılınmış, orada bulunan Beyt (Kâbe) sayesinde Allah tarafından açlıkları giderilip doyurulmuşlar ve güvenleri sağlanmıştır. Böylece Mekke’deki Kureyş, Arap kabileleri içerisinde kendine has özel bir yer sağlamıştı. Ayrıca Mekke, Arabistan’ın önemli bir ticaret merkezini oluşturduğu gibi, Kâbe’nin orada bulunması sebebiyle aynı zamanda dinî bir merkez durumundaydı. Dahası Kureyş yaz kış ticâretini sürdürmüştür.

Mekke’de dinî hayatta Allah inancı bulunsa da temelini, puta tapıcılık oluşturuyordu; hatta putlara tapınırken bu putların kendilerini Allah’a yaklaştıracağına inanıyorlardı, fakat yeniden dirilişe(büyük bir kısmı) inanmıyorlardı. Esnâm ve Evsân olarak adlandırılan putlar, genellikle, kırmızı akikten yapılmış Hübel putunda olduğu gibi taştan, madenden ve tahtadan heykel şeklinde olan putlardır; Ensâb olarak adlandırılan putlar ise, özel bir şekli olmayan Lât gibi putlardı.

Puta tapıcılığın Mekke’de yayılması ile ilgili olarak bir kaç neden anlatılmaktadır. Bu sebeplerden biri de, Mekke’den ayrılıp yolculuğa çıkan kimseler, Kâbe’ye saygılarını ve Mekke’ye bağlılıklarını göstermek için, yanlarında Harem’den alınmış bir taş götürürler ve konakladıkları yerde bu taşı koyup, Kâbe’yi tavaf eder gibi, çevresinde dönerlermiş. Daha sonra bu davranış şekli ile eski dinleri unutulmuş ve putçuluk inancı yayılmıştır.

Hz.Muhammed’in peygamber olmadan önceki durumu ile ilgili olarak Kur’an’da, çok az da olsa, bazı açıklamalar yapılmıştır. Bu ayetlerden bir tanesinde “İşte sana buyruğumuzdan bir Ruh (Kur’an) vahyettik. Sen kitap nedir, îmân nedir bilmiyordun. Fakat Biz o (Kitab)’ı bir aydınlatıcı yaptık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğruya ulaştırırız. Sen de şüphesiz doğru yolu gösteriyorsun” denirken; başka bir ayette, “O, seni yetim bulup barındırmadı mı? Yolunu kaybetmiş biri olarak bulup doğruya ulaştırmadı mı? Seni yoksul bulup zenginleştirmedi mi?” denilmektedir. Bir ayette de Peygamberlik geldikten sonraki hali için “Ey bürünüp sarınan. Kalk, artık uyar. Yalnızca Rabbini büyükle. Elbiseni temizle. Pislikten uzaklaş” şeklinde emredilmektedir.

 

*Doç. Dr. Ramazan BOYACIOĞLU Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi Öğretim Üyesinin aynı adlı çalışmasında alıntılanmıştır.