Bir önceki yazımda şöyle bir cümle kullanmıştım: ALLAH ın (cc) oku(Alak suresi-1)ve hiç bilenle bilmeyen bir olur mu (Zümer suresi-9) ayetine-uyarmasına rağmen; Ülkemiz okumayla arası pek iyi olmayan insanlarla doludur. Bilme konusunda dilimiz döndüğünce gücümüz yettiğince birkaç kelam etmiştik. Bugünde okuma konusunda bilgimiz oranında hasbıhal edelim istedim. Türkiye de insanların(Müslümanların) okuma alışkanlıkları nedir diye merak edip istatiklere şöyle bir baktım. Netice iseTürkiyede,100 kişiden sadece 4ü kitap okuyor. TV başında geçirilen süre ortalama 6 saat, internete harcanan süre ortalama 3 saat;okumaya ayrılan süre ise 1 dakika. Araştırmada hangi tür kitapları okudukları sorusuna katılımcıların yüzde 65'i aşk, yüzde 24'ü siyasi, yüzde 13'ü de düşünce kitapları olarak yanıt verdi. Kişisel gelişim kitaplarını okuyanların oranı ise yüzde 7 oldu. Ne yazıkki Yüzde 99 u Müslüman bir ülkede olmamıza rağmen Kuran okuma oranı istatiklere girmeyi başaramamıştı.
Allah-u Teâlâ biz insanlara Kuran-ı Kerim aracılığıyla öğüt ve nasihat verir. Kuran-ı Kerim de yaşanmış olaylar anlatılırken aynı zamanda METAFOR denilen anlatım tarzını da kullanarak bizlere ve gelecek kuşaklara da mesajlar iletilir. Bu tarz örnekleri kuran kıssalarında çokça görmek mümkündür. Çoğu zamanda anlatılan kıssalarda Allah-u Teâlâ her iki sanatı birlikte kullanır. Bu iki sanatın kullanıldığı kıssa örneğini Kuran-kerimde Hud suresi 42 ve 43 ayetlerinde görüyoruz. Ayetler Mealen şöyle:Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nûh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna,Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin, inkârcılarla birlikte olma diye seslendi. O, Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım dedi. Nûh,Bugün Allahın rahmet ettikleri hariç, Onun azabından korunacak hiç kimse yoktur dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.
Yukarıdaki ayette hem yaşanmış bir olaya vurgu yapılıyor hem de bize ve gelecek kuşaklara Metafor sanatı vesilesiyle mesajlar veriliyor. Ayeti daha iyi anlayabilmemiz için ilk önce anlatılan sahnenin içinde kendimize bir yer edinmeliyiz. Ortamı birebir yaşamalıyız ki Hz Nuhun davetini ve oğlunun inkar psikolojisini anlayalım. Yer ve gök yarılmış suyunu boşaltıyor. Su her şeyi yutuyor. Hz Nuh(a.s) hem peygamber hem de baba olarak oğluna oğlunu son bir kez daha gemiye(islama) davet ediyor. Her şeyin yok olduğuna şahit olmasına rağmen oğlu gemiye binmeyi reddediyor. Normal bir akılla düşündüğümüz zaman bu şekilde davranmak ancak akılsız bir insanın yapacağı tercih gibi görünüyor. Nuh a.s gemiye davet etmekle aslında oğluna kısaca şunu diyor: Müslüman ol. Çünkü gemi sadece Müslümanlara ait ve Müslüman olanları kurtarmak için yapılmıştı. Gemiye binmek demek Müslümanlığı kabul etmek demekti. Hz Nuhun oğlu bunu bildiğinden gemiye binmemiştir.
Dediğimiz gibi Hz Nuhun gemisi maddi âlemde kurtuluşu simgelerken manevi âlemde inancı simgeliyordu. O gemiye binmek Müslümanlığı kabul etmek demekti. Hz Nuhun oğlu KÜFÜR TARAFINI SEÇMİŞ OLMASINA RAĞMEN BİLİNÇLİ BİR TERCİH yapmıştı. O günkü Müslüman ları helakten kurtaran bir gemileri vardı. Biz bu helakten nasıl kurtulacağız? Bugün bizleri helakten kurtaracak gemimiz nerde? Müslümanları kurtaracak Allah-u Teâlânın gönderdiği o Gemi; Ne yazık ki biz Müslümanlar tarafından bugün süslü kılıflarda duvarlara ve vitrinlere mahkûm ettik.
.Whappsat twıtter facebook vs vs okumak varken Kuran okumak dini kitaplar okumakta neymiş dedik. Kim kimi dürttü kim ne kadar begendi kim ne paylaştı yı okumaktan fırsat bulup ta kuran-ı kerimin kapağını açmıyoruz. Bugün bizi helakten ve azaptan koruyacak kuran gemisine binmek yerine Whappsat twıtter facebook gemisine biniyoruz. Whappsat, twıtter, Facebook vs sv sanal okumaları Allahın sözünü okumanın önüne geçiriyoruz. Ondan sonrada kuran-ı kerimi seviyoruz demek gibi bir çelişkinin içine düşüyoruz. O gün Hz Nuhun oğlu gemiden nasıl uzaklaşmış ve ona yönelmemişse; Bugün ise bizler kurandan Hz Nuhun gemiden kaçan oğlu gibi kaçıyoruz.