HZ. PEYGAMBER’E ‚EBTER‛ DİYENLERİN ‚NESEB‛ YÖNÜYLE AKIBETLERİ
Bugün sizlerle Kevser suresinin ana temasını oluşturulan lakin içeriği yanlış algılanan ve anlatılan EBTER sıfatının hangi manayı işaret ettiği izah edilen prof. Dr. Reşit HAYLAMAZ’ın 2010 yılında Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt 15, sayı 2 de yayınlanan makalesinden kısa bir alıntı paylaşacağız.
Bilindiği üzere Mekkeliler, erkek çocuklarının ardı ardına vefatı üzerine Hz. Peygamber’e ‚nesli kesik‛ manasında ‚ebter‛ demiş ve böylelikle O’na itibar kaybettireceklerini planlamışlardı. Tefsir ve Hadis kaynakları, o gün bu söylemi diline dolayanların başında Âs b. Vâil, Ebû Cehil, Ukbe b. Ebî Muayt, Ebû Leheb ve Ka’b b. Eşref gibi isimlerin geldiğini söylemektedir. Bazı kaynaklar, aynı sözü Kureyş’ten bir grubun söylediğini de ifade etmektedir ki bu, söz konusu algı ve söylemin o gün ne kadar yaygınlaştırıldığının bir göstergesidir.
Mekkelilerin bu söylemi üzerine bir sûre inmiş ve bu sûrede Allah (cc), ‚Doğrusu, esasında seni kötüleyendir ebter!‛ buyurarak benzeri ifadelerle kendilerine cevap verilmiş ve esas itibariyle ‚soyu kesik‛ olanların, O’na bu yakıştırmada bulunanların bizzat kendileri olduğunu söylemiştir. Âyetin muhtevasına göre, esas itibariyle soyu kesik olan Resûlullah değil, O’na bu hakareti yapanların bizzat kendileridir.
O günün Câhiliyye toplumunda yer alan algıya göre ‚neseb/soy‛ denildiğinde akla gelenin, ‚erkek çocuk‛ olduğu açıktır. Zira hayatın merkezinde erkek vardır; savaşlar, savunma ve müdafaalar, avlanma dahil maişet temini adına yapılması gereken herşey erkeğin uhdesindedir. Asırlardan beri devam ede gelen bu algının tabii bir neticesi olarak erkek evlat, bir ailenin varlığını devam ettiren yegane unsur haline gelmiştir. Zira o günün toplumunda kız çocuğu, bu manada bir evlat olarak görülmemekte, hatta tam aksine yarın bir başkasının evine gidecek bir yük olarak telakki edilmektedir. İşte Mekkelilerin Efendimiz’e ‚ebter‛ demelerinin altında da bu algı yatmaktadır.
Hz. Peygamber’e ‚ebter‛ diyenlere Kur’ân’ın da aynı ifadeyle karşılık vermesi ve sözü edilen kişilere ‚ebter‛ demesi oldukça manidardır. Onlar arasında ismi tasrih edilip bilinenlerin her birisinin erkek çocukları olmasına rağmen böyle bir hitabın gerçekleşmiş olmasının daha farklı bir anlamı olmalıdır. Bugüne kadar İslâm uleması, sözü edilen gerçeği de nazara alarak Kur’ân’ın bu ifadelerinden hareketle ‚ebter‛i, bu söylemin sahiplerinin de çocuklarının olup olmadığı üzerinde çok durmadan, ‚dünya ve âhiret itibariyle hayır ve yümünden mahrumiyet‛ şeklinde tefsir etmişlerdir.
Genel kanaat, bu tefsir ve yorumun, isabetli ve doğru olduğu istikametindedir. Ancak biz bu yorumun tevil ve tefsir üzerinde zamanın rolü nazara alınarak yapıldığı ve söz konusu sûrenin indiği ortam düşünülerek geliştirildiği kanaatindeyiz. Nitekim fetih sonrasındaki Mekke üzerine bir mercek koyarak, bilhassa o gün itibariyle küfürde başı çeken ve muhtemelen söz konusu ‚ebter‛ söylemini tekrarlayıp duranların çocuk ve yakın çevrelerinin nasıl atalarının yolunu terkederek Hz. Peygambere tabi olduklarını ve nesillerinden müşrik kimsenin kalmadığını göstermeye çalışacağız.
Fahr-i Kâinât Efendimiz’e ‚ebter‛ yakıştırmasında bulunanlar, evlatları itibariyle nesillerini devam ettirseler de soylarında şirki ve batıl düşünceyi temsil eden kimse kalmamış, daha açık bir ifadeyle çeyrek asırdır küfrü temsil edenlerin nesilleri bile babalarının davasını terk etmişlerdir. Demek ki o gün kin ve nefretle kendisini tüketenler, beyhûde bir uğraşın içine girmiş ve boşa kürek çekmişlerdir! Nübüvvet güneşinin karşısında küfrün aysberglerinden geriye bu manada bir eser kalmamıştır! Nebevî strateji ve duruş, en katı kalpleri bile yumuşatmış, Ebû Cehil’in çizgisini temsil edeceği beklenen öz evlatlar bile gelip Şefkat Güneşi’ne teslim olmuşlardır.
Bu da göstermektedir ki dün ‚ebter‛ diyenlerin, hayat tarzları itibariyle bugün arkası kesilmiş, nesep yönüyle kendi öz oğulları bile babalarının peşini bırakıp dün düşman gördükleri Nebî’nin arkasında saf bağlamıştır! Yaşadığı çağın dışında kalan Ebû Cehiller, içinde bulundukları zamana müspet katkıda bulunamadıkları gibi temsil ettikleri küfür, ideoloji ve dinleri evlatları tarafından da terk edilince, o an itibariyle ‚ebter‛ olmuşlardır.