HZ. PEYGAMBER'IN HURAFEYE BAKIŞI-2

  • imsa

İlk bölümünü geçen hafta paylaştığımız Hz peygamberin hurafeye bakışını konu alan ve üç bölümden oluşan İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı görevlisi Prof. Dr. Saffet SANCAKLI’NIN çalışmasının ikinci bölümünü sizlerle paylaşacağız.

İslam inancında herhangi bir nesnede, hayvanda veya canlıda uğur veya uğursuzluk olduğunu kabul etmek doğru değildir. Ancak meydana gelen olayları "hayra yorma" ve "uğurlu sayma" Hz. Peygamber'in sünnetiydi. Hz. Peygamber Ebu Hureyre(r.a)'ın rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Kuş uçmasından uğursuzluk anlamı çıkarmak yoktur. Bir başka hadiste Resulüllah, "Kuşların uçuşlarından uğursuzluk anlamı çıkarmak şirktir buyurmuştur. Cahiliye dönemi Arap toplumunda görülen ve kuşların adları, sesleri ve uçuşlarından uğursuz anlamlar çıkarma, kuşların uçuş tarzını inceleyerek yorumlar yapma veya çakıl taşı, nohut, bakla gibi maddelerle fal tutma gibi bütün fal çeşitleri Hz. Peygamber'in yasakladığı hususların kapsamına girmektedir. Buna rağmen halk arasında bazı hayvanları görmenin veya seslerini duymanın, belirli günlerde ve zamanlarda iş yapmanın, mavi boncuk (halk arasında "nazar boncuğu" veya "nazarlık") ve benzeri şeyleri takmanın ve bazı rakamların uğur yahut uğursuzluk getirdiğine inanılmaktadır. Uğursuzlukla ilgili telakkiler daha çok haftanın bazı günleri, rakamlar ve bazı hayvanlar etrafında yoğunlaşmaktadır.

Halk arasında bazı nesneler uğursuz sayılırken, bir takım nesneler de uğurlu kabul edilmiştir. Mavi boncuk, at nalı, kurt dişi, leylek kemiği taşımanın, inek veya koçboynuzunu evin dış kısmına asmanın bazı olumsuzluklardan koruyacağına ve uğur getireceğine inanılır. Önüne gelen her şeyden bir mana çıkarmak, bazı şeyleri uğurlu görüp, birtakım şeyleri uğursuz sayma inancı, Romalılar ile putperest Araplardan miras kalmıştır. Halk arasında uğursuz olarak kabul edilen baykuş Romalılar döneminde de uğursuz sayılırdı. Romalılar baykuşun yanık yanık ötmesini bir felaketin başlangıcı olarak kabul ederlerdi. "Kuşları ürkütüp isimlerinden seslerinden ve hareketlerinden manalar çıkarmak, uğursuzluğa inanmak. Kum üzerine çizgiler çizerek geleceğe yönelik hükümler çıkarmak bir çeşit sihir ve kehanettir. Hadisler de, bize hurafeye düşmeme noktasında net bir mesaj vermekte ve bu konuda yönlendirici olmaktadır.

Bazı hadislerin yanlış anlaşılmasında da bazı problemler yaşanabilmektedir. Örneğin, "Üç şeyde uğursuzluk vardır; Kadın ev ve at " hadisini tek başına ele alındığı zaman hadisi yanlış anlarız. Ancak konuyla ilgili diğer hadislere de baktığımız da konu daha net olarak anlaşılmaktadır. Çünkü hadisin eksik nakledilmesi bir yana, başka hadislerde ise İslam'da uğursuzluğun olmadığı ifade edilmiştir. Ayrıca hadisi nakleden Ebu Hureyre, sözün yarısında Hz. Peygamber'in huzuruna geldiği için hadisi eksik rivayet etmiştir.

Hz. Aişe, Ebu Hureyre'yi tenkit ederek hadisin tamamını şöyle nakleder: "cahiliye ehli uğursuzluğun at ev ve kadında olduğunu söyler. " Dolayısıyla hadis bu çerçevede esas manasını bulmakta ve yanlış anlaşılma ortadan kalkmaktadır. Başka bir örnek verecek olursak, "Ölen kişi ehlinin arkasından ağlaması sebebiyle azap görür.  Hadis Hz. Aişe'ye arz edilince o, "Hiçbir günahkâr bir başkasının günahını çekmez(35/18) "ayetine aykırı bularak hadisin kâfirler için olduğu söylemiştir.

 Konuyu değişik açıdan ele alarak hadisi arka planındaki tarihi bağlamıyla ilişkilendirilerek yorumlayanlar da vardır. Örneğin cahiliye döneminde müşrikler öldükten sonra arkalarından

Kendileri için ağlanması ve yaka-paça yırtılmasını vasiyet ederlerdi. Hâlbuki cahiliye âdeti olan bu hareket, İslam'a göre günahtır. Bunu emredip de arkasından bu şekilde hareket edildiği takdirde ölen kişi, günahı hak etmiş olur. Dolayısıyla azabın artması bir nevi kendi günahı sebebiyle olup, başka birinin günahı sebebiyle değildir. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.