Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi 246 251 ayetlerinde bir kıssa anlatılmaktadır. Talut ile Calut kıssası diye bilinen bu kıssada Hz. Musa devrinden sonra Beni İsrail'in başından geçen bir olay hikâye şeklinde biz Müslümanlara darbı mesel olarak anlatılmaktadır. Ayetlerde insanların söylemlerinin-isteklerinin arkasındaki, asıl düşünceleri, beklentileri nelerdir, gelişen olaylar üzerinden anlatılır. Bu hafta ayetlerin ışığında sözle ile eylem arasındaki uyumu veya uyumsuzluğu 3-4 yazıda irdelemeye çalışacağız. Ayette geçen İsrail oğulları sıfatının aynı zamanda o zamanki Müslümanlar veya inananlar geldiğini göz önünde bulundurursak, olayı günümüze uyarlamada ve anlamada kolaylık sağlayacaktır.
Kıssaya 246. Ayette şu şekilde başlanıyor. Mûsâdan sonra İsrail oğullarının (Müslümanların) ileri gelenlerini görmedin mi (ne yaptılar)? Hani, peygamberlerinden birine, Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım demişlerdi. O, Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız? demişti. Onlar, Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.
Allah-u Teâlâ kıssaya görmedin mi (ne yaptılar) diyerek bir uyarıyla veya ikazla başlarken anlatılacak kıssadaki insanların yaptığı hataları görüp okuyanların ve dinleyenlerin aynı hataya düşmeyecek şekilde hareket etmesini istiyor. İsrail oğullarından bir kavim peygamberlerine gelerek Allahın emretmediği bir konuda istekte bulunurlar. Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım. Bu istek görünüşte çok masum ve Allahın rızasını isteme gibi olsa da, aslında arka planında farklı beklenti ve istekleri barındırdığına şahit oluyoruz.
Bunu fark eden peygamber Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız? diyor. Bu ikazda rağmen israiloğulları savaş istemelerinin en öncelikli sebebi olarakYurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım diye cevap veriyorlar. Savaş isteme sebeplerinin ilk önce Allah rızası için olduğunu söyleyen bu insanlar, ikinci adımda savaş isteme sebeplerini Allah yolunda lafzıyla perdeleyerek Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz için savaşmak istiyoruz diyorlardı.
Bekâra karı boşamak kolay atasözünde olduğu gibi, bu insanlar ortada savaşın getireceği hiçbir sıkıntı yokken veya savaş yazılmayacağını düşündükleri için olsa gerek bu isteklerinde ısrar etmeye devam ettiler. İstedikleri savaş emri gelmediği zaman ise tabiri caizse hava atacaklardı veya peygamberi Allahı minnet altına alacaklarını düşünüyorlardı. Biz Allah için savaşalım dedik ama siz bırakmadınız. Sinelerin özünü bilen Allah-u Teâlâ bu insanların tabiri caizse blöfünü görerek savaş isteyen o insanlara, savaş izni verir. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler.
Dün insanlar bu şekilde hareket ediyorlarda bugün ise farklımı? Tabi ki hayır. İnsan dün inanç dünyalara göre söz söyleyip hareket ediyorsa, bugünde aynı şekilde hareket ettiğini görüyoruz. Kıyamete kadarda aynı mantık ve icraat devam edecektir. Bazı insanlar dün olduğu gibi buğunda Allahın rızası blöfünü kullanacak. Allah-u Teâlâ istediğini verince de gerçek niyetleri ister istemez açığa çıkacaktır.
Bu konuya en güzel örnek olarak covid 19 sürecinde yaşananları verebiliriz. İnsanların birçoğu İslami konularda yapacağım vaktim yok mazeretinin arkasına sığınıyorlardı. Vaktim olsa dinimin gereğini yapacağım diyordu. Bir nevi zamansızlığı ve geçim derdini blöf olarak kullanıyorlardı. Allah-u Teâlâ hiç kimsenin beklemediği ve düşünemediği bir olayla, tüm bu düşünce sahiplerine istemedikleri kadar zaman vererek blöflerini gördü. Samimiyetlerini ispatlamalarını istedi. Müslümanların birçoğu ise diziler ve oyunlar içinde boğulmayı tercih etti. Ayetin anlatımı ile; içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir.