İnsanları tüm canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri akıldır. Bundan dolayı AllahuTeâlâ insanları kendi varlığını birliğini tanıma ve bilme imtihanına akıl sahibi canlıları tabi kılmıştır(Zariyat/56). Hadis olarak bilinen lakin İmam Gazalî'nin İhya adlı eserinde zikredilenDünya Ahiretin tarlasısözünden hareketle dünya hayatında insanın en değerli varlığının akıl olduğunu görüyoruz. Bundan dolayı olsa gerek AllahuTeâlâKuran-ı Kerim'de verdiği birçok örnek veya misalin sonunda akıl etmez misiniz düşünmez misiniz buyurarak dünya imtihanını kazanma veya kaybetmenin temeltaşınınım akıl olduğunu ve bu aklı Allahu Teâlânın istediği şekilde kullanmak olduğunu bizlere bildirmektedir(Bakara/242).
Allah-u Teâlâ tarafından gönderilen her peygamber yaşadığı toplumun bir ferdi olduğunu Kuran-ı Kerim bize bildiriyor. Aynı toplumun inanç havasını soluyan bu insanları, Allah-u Teâlâ mevcut olan yanlış Allah ve ahiret inancını düzeltmek için göndermiştir. Bu insanlarınçözüm üretebilmek için ilk önce yaşadıkları toplumun sahip olduğu inanç yapısını en iyi şekilde bilmek zorunluluğu olduğunu ayetlerden anlıyoruz.Bu bilgi alt yapısıyla yaşadıkları toplumun insanlarını esir alan veya Allah inancının önünü kapayan beşeri ideolojilerin yanlışlıklarını akıl platformunda yok etmeyi hedeflemişlerdir. Hedefe ulaşmanın ilk şartının yaşadıkları toplumun inanç yapısını iyi anlamaktan geçtiği bilinciyle çözümler üretmişlerdir.
Allahu Teâlâ Kuranı Kerimde gerek peygamberlerinin gerekse Salih kişilerin başlarından geçen kıssaları-olayları anlatır. Sonrasında ise bu kıssalarda sizin için güzel örnekler vardır buyurur(Ahzap/21). Allahu Teâlâ hadisi şeriflerde bildirilen yirmi dört bin peygamberden(Müsned 5/265-266; İbnHibbân, 2/77) Kuranı Kerimde yirmi beş tanesini zikretmiştir.Bu peygamberlerin bir kısmınınpeygamberlik öncesi hayatlarından kesitler aktarıldığına şahit oluruz. Bu kesitlerin bazılarında Peygamberlik öncesi hayatlarında Müslümanlara örnek olacak metotların olduğunu görürüz. Bu örneklik bazen aynı şekilde uygulanabileceği gibi bazen de anlatılan olay-kıssa ana hedef-amaç sabit kalmak şartıyla yaşanılan çağa uyarlanmak zorundadır. Yaşanılan çağa uyarlanması gereken kıssalariçerisinde, Kuran-ı Kerimde Hz İbrahimin peygamberlik öncesi hayatından verilen örneğin özel bir yerinin olduğunu görüyoruz.
Hz İbrahim ülü'l-azmpeygamberlerden olmakla birlikte peygamberlikten önceki hayatından kuranda bahsedilen az sayıdaki peygamberlerden biridir. Hz İsa, Hz Musa ve peygamber efendimizin(sav) peygamberlik öncesi hayatından kuranı kerim bahsetmesine rağmen (bildiğim kadarıyla) İslami metot olarak adlandırılan hiçbir hareketinden söz edilmez. Bu özellik bir tek Hz. İbrahime nasip olmuş olmuştur.Peygamberlik öncesi yaptığı hareket tarzı İbrahimi metot olarak kuranı kerimde ve İslam tarihinde yerini almıştır(mümtehine/4).
Yaşadığı toplumun düşünce yapısını çok iyi analiz edip ufak bir dokunuşla onu harabeye çeviren bu metot ne yazık ki Müslümanlar tarafından özü kavranamamıştır. Özü kavranamayan bu hareket yıllarca bilinçsiz olarak sadece taklit edilmiştir. İbrahimi metot zannıyla birçok Müslüman değişik zaman ve değişik ülkede,putlara veya heykellere saldırmayı marifet saymıştır. İşin diğer üzücü bir yanı bu yanlışa birçok Müslümanında destek verdiğine şahit olmuşuzdur. Lakin İbrahimimetot zannıyla yaptıkları bu hareket hiçbir zaman ne İnsanların İslama girmesine nede Müslümanlara hiçbir faydası olmamıştır. Faydası olmamakla birlikte, hem İslamahem deinanan insanlara zararı olmuştur.Tebliğ sahasına inen ve Allahın (cc) rızasına talip olan her Müslümanın, kuran-ı Kerimde anlatılan peygamber kıssalarındaki metotları hareketleri anlama ve çözümleme zorunluluğu vardır.
Yaşadıkları toplumların inanç dünyasının yapısını anlayamayan-çözemeyen Müslümanlar, çözüm üretmekte zorlanmaktadırlar. Toplumun inanç dünyasını anlamadan çözüm üreten ve ürettiği çözümleri de akıl süzgecinden geçirmeyip duygusal hareket eden Müslümanlar da kendilerini modern Don kişot durumuna düşmekten koruyamamışlardır.