Kulaktan kulağa diye hepimizin bildiği bir oyun vardır. Bu oyunda 8-10 kişi bir araya gelir ve en baştakinin kulağına diğerlerinin duymayacağı şekilde gizlice bir şey söylerler. Sonradan ise aynı şeyi yandakine aynı gizlilikle aktarması istenen oyunda bu iş son kişiye kadar devam eder. Başlangıçta söylenen söz en son kişiye vardığında çoğunlukla başlangıçla hiçbir alakası olmayan söze dönüşür.
Aynı durumu toplumsal hayata ait her yerde şahit oluruz. Siyasette, medyada, sanal ortamlarda, din eğitiminde kısaca insanın olduğu her yerde. Yukarıdaki oyunda ilk söylenenle son söylene arasındaki değişim bizim eğlenmemize sebep olurken. Din, siyaset, medya ve sanal ortam gibi insanın olduğu yerlerde toplumsal huzursuzluğa ifsada yol açıyor. Bunun için olsa gerek ki Allah-u Teâlâ Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmışın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir millete fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz (Hucurat/6) buyuruyor.
Toplumsal kargaşa oluşumuna baktığımız zaman, dini literatürde gıybet ve dedikodu kapmasına giren üçüncü şahıs bilgi akışının sebep olduğunu görürüz. Yukarıdaki ayete rağmen işin aslını öğrenmek yerine üçüncü şahısların sözleriyle hareket etmeyi tercih ettiklerini görürüz. Bunun yansıması olarak İster iyi niyet adı altında olsun, isterse kötü niyet adı altında olsun, falan bunu dedi filan şunu dedi rivayetleri yüzünden bireysel ve toplumsal ilişkilerin bozulmasında ikinci ve üçüncü şahıs rivayetleri en büyük etkeni oluşturuyor.
Üçüncü şahıs kaosunun oluşmasında en büyük etken insanların bir başka insana sorgulamasız güvenmesidir. Bunun en güzel örneğini Araf Suresi 20. ayetteki Hz Âdem ile iblis diyalogunda görebiliriz. Allah (cc) açıkça yasak etmesine rağmen,İblis Hz Âdemin zaafından faydalanarak, Allahın söylediği sözü, kendi çıkarlarına yarayacak şekilde değiştirerek Hz Âdeme söylemiştir. Bu davranışıyla iblis ikinci ve üçüncü şahıs kaosunun ilk temelini atmıştır.
Hz Âdemin iblisin dediğini teyit etme imkânı olmasına rağmen, biraz güven birazda işine gelen bir bilgi yüzünden üçüncü şahsın tuzağına düşüp Allahın dediğine muhalif hareket etmiştir. Bugün bizlerde Âdem babamız gibi, biraz işimize geldiği için birazda tembellik ve işimize geldiğinden hep birilerinin kuyruğuna takılıp gidiyoruz. Lakin Âdem babamızla aramızda ufak bir farklılık var. Âdem babamız hatasını anlayıp telafi etme derdine düşerek nasıl telafi edeceğinin yollarını aramıştır. Bugün bizler hata yapmada Âdem babamız gibiyiz. Lakin hatamızı anlayıp telafi etmede iblis gibiyiz.
Bir atasözünde şöyle denir:Güvenmek güzeldir, ama kontrol etmek (araştırmak-öğrenmek) daha güzeldir. Bizler, ister hocamız, ister abimiz, ister arkadaşımız olsun, onlardan duyduğumuz dini, Dünyevi veya siyasi ikinci ve üçüncü şahıs bilgilerinde kontrol etme araştırma kuralı işletemediğimiz sürece, bireysel ve toplumsal olarak her konuda kaos yaşamaya mahkumuz.