İLK MÜSLÜMANLAR BAĞLAMINDA TENCÎMU’L-KUR’ÂN-2

  • SUR YAPIIIIIII

Iğdır Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü Öğr. Gör. Dr. Zeki HALİS’in Iğdır Üniversitesi sosyal bilimler dergisinde 2012 yılında yayınlanan yazısından alıntılara kaldığımız yerden devam ediyoruz 

  3-Müslümanları Yaptıkları Yanlışlar Hususunda Uyarmak

   Kur’ân’ın peyderpey inmesinin faydalarından ve hikmetlerinden birisi de, vahye muhatap olan Müslümanların yapmış olduğu bazı yanlışların zamanında tespit edilip düzeltilmesidir. Bu yanlışlar doğal olarak farklı zamanlarda meydana geldiklerinden, bu yanlışları düzelten vahyin de yaşanan olayın hemen akabinde yahut yaşanması muhtemel bir hatanın hemen öncesinde inmesi gerekmekteydi. Bu da ancak vahyin peyderpey inişiyle mümkün olmuştur. İşte Kur’ân’ın bu şekilde nâzil olması, yapılan yanlışların vahiy lisanîyle tashihini mümkün kılmıştır. Böylece hem Müslümanların yaptığı yanlışlar düzeltilmiş hem de onlara yol gösterilmiştir. Böylece Kur’ân, müneccemen nüzûlü neticesinde âdeta muhatap toplumla beraber yürümüş, varlığını onlara her zaman hissettirmiş, varlığıyla inananları rahatlatmış ve yaptıkları yanlışlardan dolayı onları uyararak hem aynı yanlışa bir daha düşmelerini engellemiş hem de sonradan gelen Müslümanların aynı hatalardan ders çıkarmalarını sağlamıştır.

   4-Müslümanların Sürekli Olarak Kur’ân’la Muhatap Olmalarını Sağlamak

   Kur’ân’ın Tencîmi’nin hikmetlerinden birisi de, Müslümanların vahye olan ilgilerini ve isteklerini canlı tutmak ve sürekli olarak Kur’ân gündemli yaşamalarını sağlamaktır. Çünkü Kur’ân’ın hepsi bir anda gelmiş olsaydı, ilk zamanlarda heyecan ve istekle ayetlere sarılacaklardı. Fakat zaman geçtikçe ülfet ve rehavet oluşacak, âyetlerin indiği anda hissettikleri heyecanı ve iştiyakı aynı derecede hissedemeyeceklerdi. Fakat ayetlerin yirmi üç sene boyunca peyderpey inmesi neticesinde ilk zamanlardaki heyecanları hiç durmadan devam etmiştir. Sürekli Kur’ân gündemli yaşamaları neticesinde ise Kur’ân’ın lezzetini her an damaklarında hissetmişler ve her gün dipdiri ve taptaze hislere sahip olmuşlardır. Vahyin tek bir defada toptan inmesi durumunda ise kendilerini ülfet kaplayacaktı. Mesela Kur’ân’ın günümüzdeki Müslümanların elinde olmasına rağmen, onu bir türlü heyecanla, ihlas ve samimiyetle okuyup hayatlarında uygulayamamaları gibi onlarda da bir donukluk meydana gelecekti. Kur’an sadırlarda değil, satırlarda kalacaktı.

   Hâlbuki Kur’ân için asıl olan kalplerde olmasıdır. Her ne kadar Kur’ân kendisini “kitap” diye tavsif etmişse de o, “kütüphanemizde yıllardan beri duran, yüzü hiç açılmamış, hayatımızda hiçbir tesiri olmayan kuru ve ruhsuz kitaplar” gibi değildir. O, muhataplarının içine giren, ruhlarına işleyen, zihnini ele geçirip yönlendiren bir kitaptır/olmalıdır. Bu nüzûl sayesinde adeta insanlarla sürekli birlikte olduğunu onlara hissettirmiştir. Onlar da bunun neticesinde ilâhî iradenin sürekli kendilerini kontrol ettiğinin farkına varmışlar ve yaşamlarını ona göre düzenlemişlerdir.

   Sonuç

   Allah Teâlâ son kitabını son Peygamber’i aracılığıyla Arap toplumuna göndermiştir. Cahiliye dönemini yaşayan o günkü Arapların, birçok batıl inancı ve bu inançlara bağlı olarak pek çok bozuk âdeti vardı. İşte Son Peygamber (a.s.)’a inen Kur’ân, bu toplumun batıl inançlarını, bozuk adet ve geleneklerini düzeltmek için gönderilmiştir. Çoğunluğun okuma-yazma bilmediği, inançların ve geleneklerin oldukça kökleştiği bu toplumu olumlu yönde değiştirmek ve ıslah etmek için uzun bir zamana ihtiyaç vardı. Bu yüz-den onlara tedrîcî muamelede bulunulmalıydı. Bunu sağlamak için de ahkâmın bir anda değil ara ara gelmesi gerekmekteydi. İşte bunu, Kur’ân’ın Tencîm’i sağlamıştır. Bu nüzûl neticesinde yeni Müslüman olanlar bütün mükellefiyetlerle bir anda karşılaşmamışlardır.

   Böylece o günkü Müslümanların ve Arap toplumunun durumunu göz önünde bulundurmak, Kur’ân’ın Tencîmi’nin hikmetlerinden biri olmuştur. Bu nüzûl ile hem muhatapların eğitim durum-ları nazar-ı dikkate alınmış, hem risâlet devri boyunca Müslümanların yapmış oldukları hatalara anında müdahale edilmiş, hem de Müslümanların sürekli vahiy gündemli yaşamaları sağlanarak zamanın geçmesine bağlı olarak vahyin onların üzerindeki tesirinin azalması engellenmiştir.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.