Kendini tanısın ve ibadet etsin diye insanı yaratan(51/56) Allah-u Teâlâ, gerek melekût âleminde gerekse imtihan alanı yeryüzünde insanla diyalogunu, irtibatını hiçbir zaman kesmemiştir. Yarattığı insanla irtibat halinde bulunmuş ve sürekli olarak onunla konuşmuştur. Bundan dolayı da imtihanı için gerekli olan tüm bilgileri de, bir konuşma şekli olan vahiy ile insanlar arasından seçtiği kişiler vasıtasıyla bildirmiştir(42/51).
Allah-u Teâlâ ilk olarak melekût âleminde mahiyeti bizce meçhul olan bir şekilde ilk yarattığı insan olan Hz âdem ile konuşmuştur. Daha sonra yeryüzünde ise insanlar içerisinden seçtiği peygamberlerle vahiy olarak adlandırılan bir şekille konuşmuştur. Vahiy yoluyla Allah-u Teâlâ ile konuşmak özel insanlara mahsusken,Peygamberlik vasfı taşımayan ve taşıyamayacak olan diğer insanlara Allah-u Teâlâ ile konuşmadan mahrum mu edilmiştir? Yoksa Allah-u Teâlâ ile konuşmak isteyecek diğer insanların bu isteği ahrete mi kalmıştır? Allah-u Teâlâ kendisi ile konuşmayı sadece bir zümre veya bir inanç sistemine dâhil olan insanlara mahsus mu kılmıştır?
Tüm bunlardan önce peygamberler Allah-u Teâlâ ile ne konuşmuştur sorusunun cevabını çözmek lazım. Bu cevap bize diğer soruların çözümü için yol gösterecektir. Bu sorunun cevabını bize bir hadisi şerifinde peygamber efendimiz(sav) veriyor. Peygamber efendimiz(sav) Ebu Davud ve Tirmizide geçen hadisi şerifinde Şunu iyi biliniz ki bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir buyuruyor.
Bu hadisi şerif genellikle dinin kaynakları ve peygamberin misyonu konu başlıklarında kullanılmaktadır. Biz bugün bu hadisi şerife farklı bir gözle, yani Allah ile peygamber ne konuşmuştur ne konuşmamıştır; konusunda inceleyeceğiz. Hadisi şerife baktığımızda peygamber efendimiz sanki bize, Allah ile gizli saklı hiç bir şey konuşmadık, tüm konuşmalarımızın bir kısmını size kuran-ı kerim ile aktardım, bir kısmını da sahih olan din ve diyanetle alakalı hadislerde aktardım der gibi. Çünkü Hakka suresi 44-46 ayetlerinde Allah-u Teâlâ Eğer Peygamber bize atfen bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı, elbette onu bundan dolayı kıskıvrak yakalardık; sonra da onun şah damarını keser atardık. Hiçbiriniz buna engel de olamazdınız ve Maide suresi 67 ayette olduğu gibi Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, Onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun buyuruyor.
Yukarıdaki ayetler ve hadisi şerifi birlikte değerlendirdiğimiz zaman, Allah-u Teâlâ ve peygamber efendimizin konuştukları kuranı kerim ve Allah resulünün din ve diyanetle alakalı hadislerini oluşturan ve İçerik olarak ta insanlığın hidayetini amaçlayan ahrete yönelik konuşmalarından başka bir şey olmadığı görülür.
Cevabı belli olmakla birlikte Peygamberlik vasfı taşımayan inanan veya inanmayan insanlar Allah ile nasıl ve ne konuşacak sorusunu yinede soralım. Kuranı kerimde bu soruya cevap olarak birçok ayet olmasına rağmen sanki bakara suresi 186 ayet biraz daha açık ve kapsamlıvurgu yapıyor. Ayette Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler buyruluyor.
Velhasıl kelam kendisine inanan veya inanmayan bir insan için Allah ve peygamber ile konuşmak kitaplığa doğru bir adım atmak veya kafamızın üzerinde duvarda asılı olan kuranı elimize almak kadar kolay. Bu kadar kolay olmasına rağmen, hala Allah(cc) ve resulü(sav) ile konuş(a)mayanların, Allahı(cc) ve resulünü(sav) sevdiğini söylemeleri abesle iştigalden başka bir şey olmasa gerek.