İSLAM’DA ORUCUN KAYNAĞI, AMACI VE UYGULANIŞI

  • imsa

 

İbadetlerin temel amacı kulluk olmakla birlikte çeşitli maksat ve hikmetleri de vardır. Allah’ın emir ve yasak şeklindeki hükümleri insanların yararlarını gerçekleştirmeye matuftur. İman-amel ilişkisinin en somut örneklerinin başında oruç ibadeti gelir. İslam’dan önce Araplar Cahiliye devrinde Aşûre günü oruç tutarlardı. Buna dayanarak Muharrem’in onuncu günündeki orucun onlardan kalan bir âdet olduğu söylenebilir. Cahiliye devrinde Aşûre dışında sükût orucu da vardı. Cahiliye Arapları gün boyunca hiç konuşmazlar, bunu bir ibadet sayarlardı. Ancak Hz. Peygamber bu orucu yasaklamıştır. 

İslam’da oruç ibadetinin farziyeti “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” ayetine dayanmaktadır. Oruç, Allah’ın emirlerine uymak ve ona yaklaşmak için yeme, içme ve cinsel münasebet gibi temel beşerî ihtiyaçlardan günün belirli bir vaktinde uzak durması şeklinde ifade edilir. Bu iradeli kaçınma itaat ve takvanın en önemli göstergesidir. Böylece kişi, günahlardan ve her türlü kötülükten sakınma alıştırması yapmış, kötülüklerden kaçınma ve iyi insan olma melekesi kazanır. 

Oruç insana kulluk bilinci kazandırır. Diğer ibadetlerden farklı olarak oruçlu kişinin ibadeti dışarıdan görünmez. Riyaya kapalı bu samimi ortamda insan kendini takvaya alıştırır, ruhsal yönden arınır, iradi olarak güçlenir. 

Oruç aynı zamanda kişide sorumluluk bilinci meydana getirir. Sorumluluk bilincine sahip olan insan, diğer insanlar yanında tüm varlıklara karşı iyi davranır, her türlü haksızlıktan kaçınır. İşte orucun amacını oluşturan takva budur. 

İslâm’da farz olan oruç, her yılın Ramazan ayında tutulur. Bu da kameri ayların gereği yıldan yıla 29 veya 30 gün şeklinde değişiklik gösterir. Özrü sebebiyle Ramazan içinde oruç tutamayanlar, zikredeceğimiz ayette açıklandığı gibi diğer aylarda tutamadıkları orucu günü gününe tutarlar. “Sizden kim hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde oruç tutar.” 

Kur’an’da oruç süresi “sayılı/belirli günler” ifadesi ile belirtilmiştir. Buradan Allah’ın insanları bir eğitim sürecinden geçirmek istediği anlaşılmaktadır. Tutulamayan orucun yılın diğer aylarında tutulmasının istenmesi, eğitimin tamamlanması gerektiğine yönelik bir vurgudur. Ramazanda bir ay boyunca yeme ve içme gibi nimetlerden uzak kalan Müslüman bu manevi eğitim sürecine günahlarından arınır ve güzel hasletler kazanır. 

Oruç sayesinde varlıklı insanlar yoksulların halini anlayıp yaşadıkları sıkıntıyı gözlerinde canlandırabilir. Muhtaçlara yardım etme duyarlılığı gelişir. Oruç, sevgi ve merhamet gibi duyguları artırır, başkalarına yardım etme eğilimini güçlendirir. Oruç tutmaya güç yetiremeyenlerin fidye vermeleri emredilmiştir. Hem bu uygulama hem de Ramazan sonlarında verilmesi istenen fıtır sadakası toplumdaki yoksulların korunmasına yönelik önemli tedbirlerdir. Bilinçli olarak tutulan oruç sayesinde sosyal anlaşmazlıklar ve huzursuzluklar azalır. 

Ramazan ile Kur’an arasında özel bir ilişki vardır. Çünkü Kur’an bu ayda indirilmeye başlamıştır. Bu yönüyle orucun eğitim ve öğretimle alakası vardır. Ramazan ayında mukabele tarzında okunan Kur’an, Müslümanların Kur’an mesajını yeniden kapsamlı olarak hatırlamalarını sağlar. İslam fıkhında oruçla ilgili hükümler ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Orucun farzları, vacipleri, müstehapları, edepleri, oruçluya haram ve mekruh olan durumlar vardır. Bundan dolayı ergenlik çağına giren ve ben MÜSLÜMANIM diyen, her erkek ve kadın üzerine oruç tutmak farzdır. 

 

 *Bu makale AYBÜ, İslami İlimler Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğr. Üyesi, Dr. Rahim Ayın15 Haziran 2021tarihinde Journal of Analytic Divinity International Refereed Journal dergisinde yayımlananİlahi Dinlerde Oruç: Kaynağı, Amacı ve Uygulanışı Bakımından Karşılaştırmalı Bir İnceleme adlı makalesinden alıntılanmıştır.