A) SÛR’A ÜFLENİŞ:
Sûr kıyametin kopmasını ve insanların yeniden diriltilmesini ifade eden Kur‟ani bir terimdir. İslâm kelamcılarına göre sûr‟a ilk üfürüldüğünde yeryüzünde ne kadar canlı varsa hepsi ölür, ikinci üfürülüşe ise insanlar hesap vermek üzere yeniden diriltilir. "Sûr‟a üflendiği gün, bölük bölük Allah'a gelirsiniz” ayetinde sûr‟a değinilmekte ancak teferruatı hakkında bilgi sunulmamaktadır. Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek için uğraşıp didinmek, insanın görevi değildir. Yine Kur‟an‟da bir başka ayette ise sûr‟a ikinci üflemeden bahsedilmekte ve Şöyle buyrulmaktadır: “Bunu ikinci defa sûr‟a üfleme takip eder. O gün kalpler titrer. Gözler korkudan aşağı kayar.” Ayet-i kerimede geçen “racife” kavramının yeri, dağları ve tüm canlıları sarsan, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ın diledikleri dışında herkesi bayıltıp öldüren birinci çığlık olduğu, yine ayette geçen “radife” kelimesinin ise insanları tekrar dirilten ve bir araya toplayan ikinci çığlık olduğu söylenilmektedir. İsrafil‟in ilk sûr‟a üfürmesi ile bütün insanlar ölür, dünya ve âhiret hayatı arasında bir geçiş dönemi olarak ifade edilen, berzah hayatı başlar. İkinci üflemesi ile de kabirlerde yatanlar diriltilir ve hesap vermek üzere kaldırılırlar. Surun kendisi de; mahiyeti, hakikati ve ölülerin karşılık vermesi açısından gaybın sınırları içine girmektedir.
B) Kabir/Berzâh Hayatı:
“Kabir” Arapçada ölülerin gömüldüğü yer anlamındadır. “Berzah” ise set, engel, iki şey arasındaki perde gibi anlamlarda olup, dünya ve ahiret hayatı arasındaki sınırı dile getirir. Kur‟ân‟a göre berzah/kabir hayatı mezardan ibaret değildir. İnsanın kabir hayatını yaşaması için bedeninin mezara girmesi gerekmez. Ölen insan ne halde, ne yerde olursa olsun, kabir hayatını tadacak, yaşayacaktır. Kur‟ân‟da kabir hayatına ve kabir azabına işaret eden her hangi bir ayet bulunmamaktadır. Fakat bazı ayetlerin kabir hayatına delalet ettiği ifade edilir. Bununla birlikte kabir hayatına ilişkin olarak verilen bilgiler yorumlardan ibaret olup, kesin bilgiler değildir. Hadis kitaplarında kabir hayatı ile alakalı birçok rivayet bulunmaktadır.
Ehli Sünnet kelamcıları kabir hayatının hak ve gerçek olduğu konusunda görüş birliği içindedirler. Fakat bu hayatın mahiyeti hakkında ortak bir görüş söz konusu değildir. Azabın bedene mi, ruha mı, yoksa her ikisine birden mi verileceği konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ayetlerin delaletinin zanni oluşu, hadislerin de bir kısmı sahih olmakla birlikte tevatür derecesine ulaşmamış olmaları dolayısıyla, kabir azabını reddedenlerin küfürle suçlanamayacağı kanaatine varılmıştır. Bakara suresi 28. ayette kabir hayatına delil gösterilen ayetler arasındadır. Ayette Şöyle söylenilmektedir: “Ölü idiniz, sizleri diriltti, sonra öldürecek sonra tekrar diriltecek ve sonunda O‟na döneceksiniz. Öyleyken Allah‟ı nasıl inkâr edebilirsiniz.” Bu konuda delil olarak gösterilen diğer bir ayet ise Şöyledir: “Kötü azap Firavun‟un adamlarını sardı. Onlar sabah akşam ateşe tutulurlar. Kıyametin çattığı gün „Firavun‟un adamlarını azabın en ağırına sokun‟ denir.”
Bu Kur‟an ayetlerinin dışında, kabir hayatı hakkında bilgi verici birçok hadis bulunmaktadır. Ahiretin ahvali hakkında sahabe merak ettiği mevzuları Hz. Peygamber‟e sormuş ve Hz. Peygamber‟in onlara verdiği cevap bu konuda geniş hadis külliyatımızın oluşmasına vesile olmuştur