KADER’İ FARKLI KATEGORİLER İÇİNDE OKUMANIN İMKÂNI-2

  • SUR YAPIIIIIII

Prof.Dr. Şaban Ali Düzgün’ün KELAM ARAŞTIRMALARI dergisinde 2013 yılında yayımlanan kader hakkındaki çok güzel olan yazısının 2. bölümünü noktasına virgülüne dokunmadan kaldığımız yerden  paylaşmaya devam ediyoruz.

  

   Bütün varoluşlar, varlığın yapısına yerleştirilen bu kanunlara/belirlenmişliklere göre varlık alanına çıkarlar. Güneşin her gün doğması, yerçekimi, gezegenler arasındaki itme-çekme yasası gibi daha binlerce varlık, oluş ve yok oluş (kevn ve fesâd) yasası, fizik alanın/tabiatın belirlenmişliğinin örneklerindendir.

   Aynı kanunîlik farklı varoluş alanlarında da kendini gösterir. Haksızlık yapan/zulmeden toplumların uzun süre hayatta kalamayacakları sosyal bir kanundur/kaderdir. Allah’ın bu yöndeki bilgisi, toplumsal bir kanun olarak tecessüm etmiştir. Veya bütün insanların sınırlı bir hayat yaşayacak şekilde takdir edilmeleri herkes için ölümün takdir edilmiş olması, acıkmanın ve yemek yiyerek doymanın takdir edilmesi de böyledir.

   Hülasa Allah’ın fiilleri dediğimiz, herkes ve herşey için geçerli olan ve varlığın işleyişinde ortaya çıkan yokluk-varlık, ölüm-hayat, hastalık-sağlık gibi varlık ve yaşam ilkeleri, daha insan yaratılmadan Allah’ın bilgisine konu olur. Allah’ın bir konudaki bilgisi önce soyut/küllî bir bilgi olarak vardır; sonra bu bilgi somuta dönüşür ve yasa adını alır. İyi idesinden (ideal/soyut/küllî bilgi), ahlâkın (reel alan) ortaya çıkması gibi, her şey önce bilgi/ilke/yasa olarak belirlenir; sonra bu bilgiye/ilkeye/yasaya uygun olarak her varlık yaşamını sürdürür. Bu bilginin/yasanın daha insan yaratılmadan konulduğunu Rahman Suresinden takip edebiliriz: ناسنلإا قلخ نارقلا مّلع نمحرلا “Rahmân olan Allah önce yasaları (Kur’ân) belirledi, sonra insanı yarattı”.3

   Allah, insanların kullanımına verdiği bütün diğer varlıkları rastgele bir düzensizliğe terk etmemiş, onların davranışlarını, hareketlerini, varoluş ve yok oluşlarını belli kanunlara bağlamıştır. Bu kanunlardır ki, insanın onlardan en ileri derecede faydalanmasını kolaylaştırmaktadır.

   Bu kanunlarda bir belirsizliğin olması, kaotik bir yapı ortaya çıkarırdı. Örneğin, suyun normal şartlar altında kaynama derecesi zamandan zamana veya mekândan mekâna yahut kişilere göre değişiklik taşısaydı, insanın hangi fiziksel veya matematiksel başarısından söz etmek mümkün olabilirdi? Allah’ın tabiatta var olan olguları bu şekilde belirlemesi, kaderdir. Bu olgular kaderlerine ters bir şekilde hareket edemezler; yani belirlendikleri hareket tarzının dışına çıkamazlar. Allah ‘Güneş’in aya ulaşması, onu yakalaması mümkün değildir buyururken, güneş ve ay için belirlenmiş olan bu değişmez kadere işaret etmektedir.

   Pekiyi, genel varlık alanındaki bu belirlenme insan için nasıl çalışmaktadır? İnsan cinsi söz konusu olduğunda, onun iradesinin söz konusu olmadığı alanlarda belirleme vardır. İrade ve özgürlüklerinin bulunduğu alanda ise insanın niyetine dayalı özgür seçimleri söz konusudur.       

 

   İnsanın dik yürüyen (kebed) hem de zorluklarla dolu bir yaşamın özne varlığı (لقد خلقنا الإنسان في كبد ) oluşu, konuşması, ağlaması, gülmesi, hüzünlenmesi, öfkelenmesi gibi bütün insanî özellikler insan cinsi için takdir edilmiştir. Bu takdirin dışında kalan hiçbir insan düşünülemez. Bu, Allah’ın bütün varlıkların yapısına yerleştirdiği varlık şartlarıdır. Cinse ait bu belirlemelerde bir değişiklik olmaz (Allah va’dinden dönmez/ إن الله لا يخلف الميعاد ).

    İnsan cinsine ait bu belirlemelerin dışında tekil olarak bir insanın ne zaman ağlayacağı, ne zaman güleceği kendi yaşam süreci içinde, insanın kendi sebep olduğu sebep-sonuç zinciri içinde işleyen ‘kendi yaşamı’nın hâlleri/nitelikleri olarak tezahür ederler. Bu tezahürlerin, yapıp-edeni/faili insanın kendisidir.

    İnsanın özgürlüğü ve sorumluluğu, insanın yaşadığı sonuçların, kendi sebep olduğu olaylardan neşet etmesini gerektirir.

  

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.