İnsanlık tarihi kutsal ırk söylemini dillendirmeye başladığından itibaren beyaz tenli insanlar hep kendilerini tanrının seçkin kulu olarak görmüşlerdir. Bu düşünce birçok ayetle kuran-ı kerimde reddedilmesine rağmen (Hucurat/13) başta Yahudiler ve Hıristiyanlar olmak üzere birçok beyaz isan kendilerini seçilmiş görmüşlerdir. Diğer insanların kendilerine hizmet eçin yaratıldığına inanmışlardır. Kara tenli insanlar ise, beyaz tenli insanlar tarafından uzunca bir zaman kötülük sembolü olarak görülmüştür. Bundan dolayı diğer renklerden çok, onlara asırlardır hayvanlardan aşağı muamele layık görülmüştür. Beyaz insanlar tarafından bir hayvan gibi alınıp satılmanın yanında her türlü işkenceler kendilerine reva görülmüştür. 15. Yüzyıl başlarından itibaren ise, yaşadıkları yerlerden silah zoru ile gemilerle Avrupa’ya taşınmak suretiyle, zorla köle yapılmışlardır.
15. YY ile 18. YY arasında Avrupa ekonomisi bu insanların omuzlarında yükseldi. 18. yüzyıl başlarına kadar silah zoru ile kısmi iyileştirmeler yapılmış olsa da siyah tenli insanlar bir türlü beyaz tenli insanların sınıfına dâhil edilmemiştir. 18. Yüzyılda sanayi devrimi ile işçiye olan ihtiyacın azalması sonucunda ve bazı aykırı sesler yüzünden ister istemez bu insanların statülerinde değişiklik yapıldı. Kölelikten Türkiye tabiri ile varoş ya da yoksul vatandaş statüsüne yükseldiler.
Bu arada Avrupa kapitalizmi ise 18. yüzyıldan sonra hem zahmetsiz hem de büyük kitleleri peşlerinden sürüklediği yeni gelir kapıları keşfetti. Spor gibi, sinema gibi sanat gibi. Bu sektörlerden il zamanlarda beyaz derili insanlar üzerinden para kazanıyordu. Beyaz insan 18. yüzyıldan 20 yüzyıla geçen süre içerisinde toplumda silah zoru ile de olsa yer bulan bu kara tenli insanların beyaz tenli insanlardan farklı bir özelliğinin olduğunu fark etti. Bu insanlar fiziksel yapı olarak beyaz tenli insandan çok farklı idi. Bu insanlar daha atletik daha hırslı ve başarıya aç idiler.
Biraz daha fazla para kazanma uğruna İstemeye istemeye bu insanları aralarına almak zorunda kaldılar. Bu insanlar artık özellikle spor müsabakalarında sık sık boy gösterir oldular. Bu fırsatın önemini kavrayan kara tenli insanlar, yılların verdiği yoksulluk, ezilmişlik, horlanmışlığın etkisi ile beyaz adamlar ile canhıraş bir mücadeleye başladılar. Çünkü başarılı olamazlarsa beyaz adamların dünyasında yerlerinin ol(a)mayacağını çok iyi biliyorlardı.
Dediğimiz gibi zirveye giden yol, ilk olarak beyaz adama para kazandırmaktan geçiyordu. Onlarda biliyordu ki beyaz adam için para demek her şey demekti. Beyaz adamın bu zaafını çok iyi keşfeden siyah derili adam bir yandan modern sahibine para kazandırırken, diğer yandan ise SİYAH TEN KRAL’lığına giden yolun taşlarını döşüyordu. Jack JOHNSON’lar, Althea GİBSON’lar, PELE’ler Muhammed ALİ’ler vs vs bu uğurda mücadele eden ilk kahramanlardır.
İlk başlarda bu kara tenli kahramanlar beyaz tenli insanlara para kazandırma vesilesi olarak görülse de 20.yüzyılda sonra artık hemen hemen her branşta vazgeçilmez bir renk olmuştur. PELE’lerin, ALİ’lerin diktiği ağacın meyvesini siyah tenli insanlar başta spor branşları olmak üzere akla hayale gelmeyecek ölçüde yiyorlardı. Beyaz insanın para kazanma hırsından dolayı KARA TEN artık el üstünde tutuluyordu. Kendilerine bir kral, bir efendi gibi saygı gösteriyorlardı. Beyaz adamın para kazanma hırsı gözünü o kadar kör etmişti ki siyah tenin krallığına giden yolun taşlarını kendisinin döşediğini bir türlü gör(e)medi. Böylelikle dün köleleştirdikleri insanların çocukları, bugünün taçsız kralları oldular.