KAŞ UĞRUNA GÖZ ÇIKARMAK

  • SUR YAPIIIIIII

 İnsanlar dini yaşama ve anlama bakımından genel olarak avam ve havas olarak ikiye ayrılır. Avamın dini öğrenme şekli genelde vaazlar ve sohbetler aracılığıyla olur. Halk genelde güvendiği itimat ettiği kimselerin sözüyle hareket eder. Bu kimselerde genellikle resmi unvan taşıyan kişilerden oluşur. Hz muaz bin cebel gibi.  Allah resulü Muaz bin cebeli insanlara İslam dinini anlatmakla görevlendirdiğini anlatan Sahih Buharı ve sahih Müslim kitaplarında yer alan bir hadis de:  "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve müjdeleyin." Bir rivayette de: "...Isındırın, nefret ettirmeyin..." şeklinde buyurmuştur.

   Bugün muaz bin cebel gibi İslam dinini insanlara anlatmakla görevli bir kısım insanlara baktığımız zaman bu nasihat dairesinin dışında söylemlerle din anlatmaya çalıştığını görüyoruz. Olayı namaz örneğinde şekillendirmeye çalışlım; yukarıda da değindiğimiz gibi insanlar avam ve havas olarak iki gruba ayrılırlar. Çoğunluğu ise avam kitleler teşkil eder. Din adına vaaz ve nasihat verenler avama namazın önemini anlatmak ve insanları teşvik etmek adına çoğu zaman havastan örnekler verdiklerine şahit oluyoruz. 

   Ebu Hanife’nin, 45 sene boyunca bir abdestle beş vakit namaz kıldığı, Kâbe içinde kıldığı iki rekâtlık namazda Kur’an’ı hatmettiği rivayetleri bu örneklerden birini teşkil eder (Mekki, Menakıbu Ebî Hanife, s.214, 215) Ebu Hanife’nin, ilk rekâtında Kur’an’ın yarısını, ikinci rekâtında ise diğer yarısını okuyarak hatmetmesini ballandıra ballandıra anlatırlar 

   Örnek anlatımlara tasavvuf ehli ile devam edersek. Cüneyd-i Bağdadinin, kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kıldığı ve namazda gece o kadar ayakta dururmuş ki ayakları şişermiş. Veysel Karani Hazretleri kendini bildi bileli ömrü içinde bir gece yatıp uyumazmış. Bir gün:"Namazda hûşu nedir? " diye soran bir zâta:"Namaza durduğunda, biri keskin bir kılıçla sırtına vursa, kılıcın ucu göğsünden çıksa, yine hiçbir acı duymamandır" diye cevap vermiş gibi örneklerle devam edilir.

    Yukarıdaki tüm bu örnekleri aklımızda tutarak Allah resulünün hayatından bir örnek verelim. Onun(sav) yaptığı ibadetleri yeterli görmeyip daha fazlasını yapmaya çalışanları, "ben, içinizde Allah’tan en çok korkan ve ona en çok saygı duyanım" (Buhari, Nikah, i) diyerek kendi yolundan ayrılmamaları konusunda uyarırdı. Akabinde Hz. Peygamber’in aşağıdaki hadisinde, işi bu kadar abartarak dini yaşanmaz hale getirenlere veya bu şekilde anlayanlara bir uyarı niteliğinde olarak: "Bu din, kolaylık dinidir. Onu zorlaştırmak isteyene mutlaka galebe çalar. Orta yolu tutun, (istenilen hedefe) yaklaşmaya çalışın buyurmuştur.(Buhari, İman,29)

   Bir taraftan bu dinin tebliğcisi herkesin anlayacağı tarzda kişilere hitap edin tavsiyesi ve kolaylaştıran uygulamalarına rağmen, insanlara dini amellerin önemini anlatma adına verilen bu tarz örneklerle, insanların sırtına ağır yükler yükleniyor. Bu yüzden, farklı gün ve gecelerde, her rekâtında belirli sayılara bağlanmış tesbihat ve kıraatlerin yer aldığı yüzlerce rekâtlık namazlar, uydurma hadis mecmualarında yer almaktadır. Tam olarak yerine getirildiği düşünülecek olsa, uykusuz geçirilecek günlerin ve haftaların bile yetmeyeceği bu uydurma ibadetler, sanki insanları dinden soğutmanın ve uzaklaştırmanın bir başka yolu gibi görünmektedir.

   Namazı sevdirmek adına, menkıbe kitaplarından, bazı İslâm büyüklerine atfen nakledilen asılsız örnekler de, teşvik edici değil, tam tersine caydırıcı bir etki doğurmaktadır. Allah resulünün uyarısına rağmen, hala cami kürsülerinden tv ekranlarından sanki inadına, insan fıtratını aşan örnekler vermeye devam edenlerin, başta gençler olmak üzere insanlar dinden niye uzaklaşıyor diye üzülmeleri timsah gözyaşından başka bir şey değil.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.