Kuran-ı Kerim’de kıssası anlatılan peygamberlerden biride Salih (as)dır. Âd kavminden sonra gelişip güçlenen Semûd kavmi başlangıçta tevhid inancına sahipti; Allah’ın birliğine, peygambere ve âhiret gününe inanıyordu. Ancak zamanla Âd kavmi gibi putlara tapmaya ve peygamberleri yalanlamaya başladı (26/141). Bunun üzerine Allah tevhid inancını öğretmesi için aralarından Salih’i peygamber olarak görevlendirdi. Hz. Salih kavmine kendilerine gönderilmiş güvenilir bir peygamber olduğunu, Allah’a kulluk etmeleri gerektiğini, O’ndan başka bir ilâhın bulunmadığını, Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını ve kendisine itaat etmelerini, buna karşılık kendilerinden herhangi bir ücret talep etmediğini söyledi (26/142-145).
Tüm peygamberlerde olduğu gibi kavminden küçük bir topluluk Salih peygambere iman ederken, başta ileri gelenler olmak üzere çoğunluk onun peygamberliğini inkâr etti. Sünnetullah gereği olsa gerek, diğer peygamberlerde olduğu gibi Salih (as) ilk iman edenlerde semud kavminin zayıfları ya da yoksul ve kimsesizleri idi. Bu insanlar kavmi tarafından ayak takımı olarak adlandırılırdı. İman etmeyenler ise kendilerini modern, okumuş ve entelektüel olarak adlandırırdılar. Bundan dolayı getirilen mesaja inananların dünyalık konumlarına bakarak burun kıvırıyorlardı. Tabiri caizse bu din dediğiniz şey gerçekten Allahtan geliyor olsa ve ilahi olsa ilk biz inanırdık. Çünkü biz okumuş kültürlü ve elit bir tabakayız. Aklımız onlardan daha çok çalışıyor diye düşünüyor ve söylüyorlardı. Böylelikle insanların aklını karıştırmak için sureti haktan görünerek güya onlara akıl veriyorlardı. Bu olay kuran-ı kerimde Araf suresi 75. Ayette şöyle dile getiriliyor: Kavminin ileri gelenlerinden büyüklük taslayanlar, içlerinden zayıf gördükleri kesimden inananlara dediler ki: “Siz Salih’in, rabbi tarafından gönderildiğine gerçekten inanıyor musunuz?” Bu şekildeki bir soru masum gibi görünse de aslında Salih peygamberin bir sahtekâr olduğunu çaktırmadan söyleyerek bir avuç inananın kafasını karıştırmaya çalışıyorlardı. Siz ayak takımısınız doğruyu eğriyi ayırt edemezsiniz ondan dolayı Salih sizi kandırdı. Bak biz okumuş diplomalı toplumun entelleriyiz doğru olsa idi başta biz ona inanırdık diyorlardı.
Bunun üzerine bir avuç Müslüman ise: “Şüphesiz biz onunla ne gönderilmişse ona inanırız” dediler. Bu cevap aslında, onların siz cahilsiniz köylü takımısınız kandırılmışsınız tezine bir reddiye olarak verilmiştir. Kısaca şöyle diyorlardı: Diplomalı ya da entel olmanız sizin yolunuzun fikirlerinizin doğru olduğu anlamına gelmez. Biz Salih’in boyuna posuna servetine bakmadık. Biz o ne diyor ona baktık ve inceledik. Biz bu yolu bilerek ve mesajın içeriğini anlayarak iman ettik. Bizim imanımız ya da Müslümanlığımız anadan atadan ya da geleneksel değil. Biz mesajı dinledik ve bilinçli olarak Müslüman olduk diyorlardı.
Salih peygamberin inanan ve inanmayan kavmi arasında geçen yaklaşımın dün olduğu gibi bugünde revaçta olduğunu görürüz. Bugünde kendilerini elit tabaka olarak gören bir kısım zenginler okumuşlar yazarçizerlerde inanmış kesime üsten bakmayı marifet sanıyorlar. Dün inananlara ayak takımı yaftasını layık görüyorlardı. Bugün ise, göbeğini kaşıyan adamlar diyorlar. Hani derler ya kitabın ortasından konuşmak gerekirse; Günümüz Müslümanlarının bir kısmı bu yaftayı hak ediyor. Çünkü inandıklarını söyledikleri dinin D’sinden haberleri olmayan ve birçok yanlışı ve bidatı din sanan insanlardan ortalık geçilmiyor.
Dün Salih peygambere cahil diyenlerin görmedikleri bir şey vardı: ayak takımı dedikleri o insanlar anadan babadan ya da geleneksel olarak değil, bilerek araştırarak iman etmişlerdi. Bugünün Müslümanlarının birçoğu ise, TV ya da sanal dünyaya ayırdıkları vaktin onda birini hatta yüzde birini İnandıklarını söyledikleri dinlerini öğrenmek için ayırmadıkları için hem kendilerinin, hem de göbeğini kaşıyan adam yaftasının tüm Müslümanlara vurulmasının vebalini taşıyorlar.