Bugün sizlerle Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinde görevli Doç Dr. İlyas CANİKLİ’nin Türkiye İlahiyat Araştırmaları Dergisi 4 / 1 (Haziran 2020) tarihinde yayımlanan makalesinin ikinci bölümünü paylaşacağım.
Hz. Peygamber’in Gayb Bilgisinin İfade Ettiği Anlam
Gayb kavramı bir şeyin gizli kalması, gizlenmek, gözle görünmemek, gözden uzakta olmak, güneşin batması anlamlarına gelmektedir. Râğıb el-İsfhânî bu kavramı sözlük anlamına ilaveten insanın duyu organları haricindeki akılla anlaşılamayacak kadar gizli, insan bilgisinin dışındaki varlık manasında izah etmektedir. Gayb kelimesinin zıddı ise “şuhûd”tur. Kur’an’da “gayb” ve “şuhûd” bilgisine yalnızca Allah’ın sahip olduğu açıkça yer almaktadır.
Bu tanımlardan sonra insanın beş duyu organıyla kavrayabileceği ve bilebileceği bilgilerin dışında kalan alanı gayb olarak isimlendirmek mümkündür. Allah insanı yaratırken ona görme, duyma, işitme, koklama ve dokunma yoluyla bilgiye ulaşma imkânı da bahşetmiştir. İnsan bu duyu organlarını aklı öncülüğünde kullanarak bilgiye ulaşabilir. Sözü edilen bilgi edinme yolları bir yönüyle beşer olması sebebiyle Hz. Peygamber için de geçerlidir.
İlk dönemde Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’e onu bunaltmaya ve itibarsızlaşmaya yönelik yüklemiş oldukları misyonlardan biri de onun gaybe dair her konuda bilgiye sahip olduğu iddialarını sürekli gündemde tutmalarıdır. Hâlbuki Kur’an onların bu iddialarına şu şekilde karşılık vermektedir. “De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve müjdeciyim.”
Ayette Hz. Peygamber’in gaybi bilgisinin sınırsız olmadığı, şayet kendisi gaybe dair bütün konularda bilgi sahibi olmuş olsaydı daha çok iyi işler yapacağına işaret vardır. Ayrıca onun kötülükleri önceden bildiği için kolaylıkla önleyebileceğine dair açık vurgu da vardır. Ayetin son kısmında kendisinin sadece bir uyarıcı ve müjdeci olduğu zikredilmektedir.
Hz. Peygamber’in gayb bilgisinin sınırlı olduğu ve kendisinin de sadece vahye uyduğunu şu ayette açıkça görmek mümkündür.
“De ki: “Ben size, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyarım…”12 Dolayısıyla bu ayete göre vahye dair konularda, Rasullullah’ın bilgi sınırlarını aşarak gaybe dair mevzularda Allah’ın bildirmesi dışında bilgi kaynağının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum aynı zamanda Hz. Peygamber’den nakledilen hadislerin çerçevesini belirleme açısından da önem arz etmektedir.
Aşağıda yer verilen ayette Rasulullah’ın gaybi bilgisinin sınırlılığı ya da sınırsızlığından bahsedilmeyip, onun vahiyle ilgili hiçbir şeyi gizlemeden, aynı şekilde tebliğ ettiğinden söz edilmektedir. “O, gayb hakkında cimri değildir. ”Ayette Hz. Peygamber’in ancak Allah tarafından bildirilen vahyi bilgilere göre hareket ettiği ve bunları en ufak bir gizleme hakkına sahip olmadığı açıkça işaret edilmektedir.
Kur’an’da çok sayıdaki ayette de gayb bilgisinin Allah’a ait olduğu yer almaktadır.14 Gayb ile ilgili ayetler göz önüne alındığında şu gibi hususları anlamak mümkündür. Duyularla anlaşılması mümkün olmayan fizik ötesi durum ve olaylar gayb alanına girmektedir. Dolayısıyla gaybın içeriğinde gizemlilik, sır, insan duyu organlarını aşan bir durum söz konusudur. Aynı zamanda gayb bilgisi fizik ötesi âlemle irtibatı da ifade etmek için kullanılır.15 İnsanların gayb bilgisine sahip olmaları mümkün değildir. Ancak Allah’ın bildirdiği peygamberleri bu durumdan müstağnidir. İşaret edilen ayetlere göre bir kimsenin peygamber de olsa Allah’ın bildirdiği dışında gaybi bilgiye sahip olması söz konusu değildir. (İKİNCİ BÖLÜM SONU)